Türkiye’de ve Kırşehir’de bazı şeyler öyle ters gidiyor ki, hangi birini anlatalım. Çalışmadan, alnı terlemeden binlerce, hatta milyonlarca lirayı cebe indirenlerden mi, yoksa aydan aya bankamatiğe gidip maaş alanlardan mı? (Gerçi şimdi bankamatiğe gidip de maaş çekmeye de gerek kalmadı.

Türkiye’de ve Kırşehir’de bazı şeyler öyle ters gidiyor ki, hangi birini anlatalım.
Çalışmadan, alnı terlemeden binlerce, hatta milyonlarca lirayı cebe indirenlerden mi, yoksa aydan aya bankamatiğe gidip maaş alanlardan mı? (Gerçi şimdi bankamatiğe gidip de maaş çekmeye de gerek kalmadı. İnternet hesabı denen bir şey var. Hesabına aktarılan maaşı anında kullanabiliyor)
Şöyle Kırşehir’de etrafınıza bir bakın, kaç tane böyle bankamatik memuru vardır?
Resmi kurumlarda, belediyelerde sözde çalışıyormuş gibi yapan yan gelip yatan bankamatik memurlarını say say bitiremezsiniz. Ne de olsa zengin bir milletiz!
Neyse Kırşehir’deki bankamatik memurlarını bırakalım, hastane döner sermayesinden onbinlerce lirayı (bulundukları görevdeki maaşlarının üç-beş katı) kanunu hak diye alanları bir kenara bırakalım da şu güzel ülkemizde yüzbinlerce lira maaşı alan zevata bir bakalım.
Üç-dört hafta önce bir öğretim üyesi çıktı, çok önemli sorunumuzu kendi açısında değerlendirmeye kalktı da nerdeyse vatan haini ilan edildi. Bir profesör eğitim görevlisi tam bize yakışır bir laf etti, “Ben bu memleketin okumuşuna değil, cahil halkına güveniyorum, ümidimi henüz yitirmedim” dedi.
Ne kadar isabetli bir tespit!
Yaptığı, bir genel müdürün maaş olayı ile doğrulandı.
Bu olay bilinenin belki binde biri değil. Kurumda çalışanlar ki bu kurum devletin resmi kurumu ve halkın yıllarca gerek kurban derileri gerek sadakalarla destek verdiği bir kuruluş (kurban derisi olayı her hangi bir şekilde bitirildi. Artık o eski heyecanın kalmadığını görüyorum en az benim yaşadığım çocukluk yıllarındaki heyecanı)
Çalışanlar aylıklarını ve tazminatlarını alamıyormuş, ödenek yetersizliğinden. Ama gelin görün ki müdürümsü bir bütçe magandasının aylığı 100 bin lira. Bu duruma ne denir, Allah’ın neyi varsa versin, merhamet, vicdan, insaf artık ne demeli.
Bu para elbette maliyenin kasasında çıkıyor. Peki bu paranın çıkışının kontrolü yok mu? Veya o kurumda başka denetleyici ve yönetim kurulu yok mu? Diyemez miydi “yahu bu ne hal bu kadar para maaş olur mu?”
Ne gezer muhtemelen kendi adamlarını köşelere yerleştirmiştir. İfadesi de çok masum, “yönetim kurulu yaptı maaşıma zam mı” diyor.
Hele yalancıya hele!..
Kurumda çalışanlar emeğinin karşılığını zar zor alırken, kendinin yerleştirdiği yalakalar, müdürün hatılına birazcık yem atmış, haram zehir zıkkım olsun ne diyelim.
Adalet nedir biliyor musunuz. Şimdiye kadar ödenen paralar ona onay veren yönetim kurumundaki kimselerden tekrar istenmesi, hem de yasal faizi ile birlikte.
Ama ne gezer… Böyle bir adil uygulama şimdiye kadar olmadı.
Türkiye, bu tip ödemelerin tahmin edilenden çok çok fazla kurumların olduğu bir ülke. Dernekler, kooperatifler denetlenirse, yalnız “denetleyenlerinde neler yaptıklarını ve nasıl denetlediklerini zaman zaman basında okuruz” birçok skandal ifşa edilir. Ama ne gezer yandaşlık başka, devlet çıkarı ve devlet adamlığı başka.
Şimdi birçok müdür bana kızacak, “ben kafa yordum emek verdim okudum ve bunu hak ediyorum” diyecek!
Tamam, ama asgari ücretle çalışan ve soğan ekmekle karnını doyuran işçi de sen okuyasın diye ömür boyu çalışarak senin ve senin gibi sandalye kapanları, vergi vererek senin oraya oturmanı sağladı ve hem de sağlığını ve sıhhatini bu vatan ve devlet için harcamaktan bir gün bile yakınmadan ve usanmadan.
Bu ne biçim vatanseverlik ve milliyetçilik?
Müdürün biri çıkıp Türkiye’nin can damarı olan MKE silah plan ve projelerini yabancı bir ülkeye satıyor. Allahtan vatansever ve milliyetçi duygularla hareket eden Türk ve Amerikan vatandaşının ihbarı ile yakalandı. Onun da aylığı ne kadardı ve kimlerin himayesiyle oralara geldi, biri açıklasa da duysak. Fakat nedense memleketimde bu gibi açıklamalar bir türlü yapılmaz veya yapılamıyor. Çünkü her köşe yandaş ablukası altında nasıl yapılsın ki. Bu kadar yüksek maaş alan kurumların uluslararasında geldiği yerler ortada.
Türkiye’de iş yapan yabancı bir adamın başında bulunduğu bir firmanın hatası yüzünde kopan halata “ben hata yaptım, memleketimin adı kötülenecek” diye intihar ediyor ki sonra anlaşıldı hata onun değilmiş ama adam bir hiç yoluna gitti.
Bizde olsa ne olurdu, eh olanlar ortada. Esasında kritik yerlere amir olarak atanan kimselerin geçmişi ve oturduğu koltuğun sorumluluğunu taşıyabilecek yapıya ve karaktere sahip olabilirlik onayı gereklidir.
Özel sektör kendi personeline ne kadar para vereceğini kendisi bilir, fakat devlet kapısı başka bir şey. Fedakârlık ister, sabır ister ve sınırsız bir duygu ve vatan sevgisi ister. Hükümetin pilotlarla aldığı karar çok yerinde ve geç kalınmış bir karardı. Bunu halk olarak alkışlarız. Sen devlet imkânlarıyla oku ve hemen başka taraflara sıvış. Var mı öyle kalleşliğe göz yummak.
Tabi sivil kurumun da işine geliyor. Çünkü eleman yetiştirmek külfet isteyen bir iş neticede. Bundan sonra başka dallarda da uygulamaya geçilmesi en doğru olanıdır. Beklentimiz odur inşallah olur.