İnsanoğlunun başında musibet hiç eksik olmuyor. Tıpla uğrasan kimseler tarafında belirttiğine göre doğada her zaman var olan bu virüs, nedendir bilinmez birden bire agresifleşerek atağa kalkıp saldırıya geçti. Tüm dünyayı kısa bir sürede saran bu görünmez düşman, her gün yeni yeni silahla donanarak ve değişik kılıklara bürünüp saldırısını devam ettireceğe benziyor. Barışı ve ateşkesi kesinlikle kabul etmeyecek gibi.
Teknolojinin yetersiz kaldığı ve devlet büyükleriyle beraber tip insanları da artık ne kadar kurtarırsak kardır anlayışına sarılmaya başladı. Bu virüsün genellikle yaşlılara daha fazla saldırması ve büyük kaybın 65 yaş üzerindeki insanlar üzerin daha fazla etkili olması beklenirken, bazı açıklamalar ve hatta bazı ülkelerin yaşlılarda kurtulma gibi yaklaşımlarda bulunulması, gerçekten acı ve insanlık ayıbı.
Geçmişte kendisini bilim adamı olarak tanıtan dengesiz kimselerin, dünyanın artan nüfusunu besleyen kaynakların azaldığını ve acilen büyük bir savaş çıkıp nüfusun azaltılması gerekir diye gevezelik yapan kimselere benzer karaktere sahip olan kimseleri, Ortadoğu ve Yunan sinir boyunda insanlara yapılan muamelelerle görüyoruz.
Kapitalist ülkelerin ekonomik savaş olarak kullanmak üzere laboratuvarda kaçırıldığını söylüyor bazı kendini yetkili gören kimseler. Çin’de atağa kalkıp kısa sürede bütün ülkelere kısa bir sürede ulasan bu virüs, Çin’e coğrafi olarak en yakın sınır komsusu İran’a ulaştı. Mollaların ciddiyetsizliği en çok kayıp verilmesine sebep oldu.
İran’dan sonra İtalya’ya büyük kayıplar verdirirken, sınırları kaldıran ve daha önce önlem almayan Avrupa ülkelerini kısa sürede esir aldı. Türkiye tedbir almaktan biraz erken davransa da, teslim olmamakla beraber direnmeye devam ediyor. İnşallah başarılı olunur, yalnız bu arada yılın yarısını çalıştığı ülkelerde geçiren ve yaz mevsimini memleketlerinde geçirecek olan gurbetçiler, biraz mağdur olacak gibi görülüyor.
Karantina sürecinin pek o kadar da yararlı olacağını zannetmiyorum. Türkiye’yi bilmem ama Kırşehir’de insanların sokağa çıkmadıklarını görüyor ve duyuyorum. Çarşı-pazar bomboş, meydanlar boş, cadde ve sokaklar boş. Kırşehir halkının kendilerini bu hastalıktan korumak için evlerine çekildiklerini anlıyorum. İyi de ediyorlar, çıkmasınlar.
Mecburi ihtiyaçlarını karşılamak için çarşıya gelebilirler. Alıp yeniden evlerine dönerlerse bu hastalıktan korunmuş olacaklar. Tabi bütün uyarılara rağmen virüsün kendilerini etkilemeyeceğini düşünenler, kalabalık ortamlarda ve özellikle toplu taşıma araçlarına binip, oradan oraya gidenlere de artık birilerinin dur demesi gerekir.
Alınacak önlemlere harfiyen uyulması şart koşulurken, insanların yurtlara kapatılması da düşünüldüğü gibi pek faydalı olacağı beklenmesin. Toplum olarak bilinçlendirilip herkesin bulunduğu yerde ve evinde kendi kendini tecrit etmesi belki daha faydalı olacağını düşünüyorum. Ama yine de böyüklerimiz bizi bizden daha fazla ve iyi düşüneceğini umuyor olmamız büyük bir sansımız olsa gerek.
Tıbbi olarak tedavisi henüz mümkün olmayan ve şu anda bütün dünyayı saran coronayla daha bir müddet yasayacağımız görülüyor. Her olayda olduğu gibi bu kriz olayında da bazı çıkarcılar türemeye başladı. Yalan ve hırsızlığa yatkın olan toplumumuz, her açıklıkta içeri dalmanın yollarını çabucak bulabiliyoruz.
Emniyet güçleri bunların hakkında gelmeden fazla geç kalmıyor anında suçluları yakalıyorlar. Yakalıyorlar da daha polis adliyeyi terk etmeden suçlu arka kapıdan sırra kadem basıyor. Herhalde yasalar biraz yavan gibi.