Güzel ülkemiz Türkiye 2016 yılını büyük zorluk ve sıkıntılarla geçirdi. Tabi Kırşehir’de yaşayan bizler de… 2017 yılına Kırşehir’de bizler her ne kadar mutlu ve umutlu girsek te İstanbul’da yaşanan katliam bizleri can evimizden vurdu.

Güzel ülkemiz Türkiye 2016 yılını büyük zorluk ve sıkıntılarla geçirdi. Tabi Kırşehir’de yaşayan bizler de…
2017 yılına Kırşehir’de bizler her ne kadar mutlu ve umutlu girsek te İstanbul’da yaşanan katliam bizleri can evimizden vurdu.
Kırşehir ne kadar huzurlu girse de, terör olayları yaşanmasa da canım ülkemin herhangi bir ilinde, ilçesinde, köyünde ya kasabasında bir olay bizleri derinden etkiliyor.
Oysa canlılar içerisinde kendi kabile ve gurupları ile konuşarak anlaşan tek canlı yaratık insan kabul edilirken, beceri ve yetenekliliği ile de ön sıraya oturur.
Var oluşundan zamanımıza kadar bütün mücadelesini, üstün olma savaşlarıyla geçiren Ademoğlu, ölümün çaresini bulamamıştır. Öldürmenin her çeşidini bilip ve tatbik etmekten hiç tereddüt etmeyen medeniyet abideliğini üstlenen bu yaratıklar, Ortadoğu ve adından başka üst üstte kalmayan nesnelerin arasında feryadı figan ederek yardım isteyen çocukların yalvarışlarına kulak tıkaması, üstünlüğünün bir işareti sayıyordur medeniyet eliti.
Lokman Hekim’in eline vurup ölüm reçetesini suya düşürmeseydi şeytan, acaba çoğalan hemcinslerini yeme iştahında aşama yapar mıydı?
Mesela insan kızartması veya çocuk çevirmesi veya kadın dolması gibi. Bence hiç şüphe yok sadece insan eti servis eden lokantalar açarlardı.
Tanrı’nın bütün kâinatı kendileri için yarattığını düşünen ve bunu kutsal kitaplara kadar işleyen beşeri Adem, kendisinden hariç milyonlarca canlının bir arada yaşadığından ibret alacak zekaya sahip olamamış. Kirlettiği dünyayı yaşanmaz hale getirdikten sonra, uzayda kendisine yaşayacak yerler arayan doyumsuz yaratık, yıldızların asıl sahiplerinin, savunma mekanizmalarına nasıl cevap verecektir merak konusu.
Belki ürettiği canavar bombaları kullanmaktan pek tereddüt etmezler. Dünyayı nasıl ele geçireceğinin hesabını yaparken, gıda sektörünün dibine kadar inen merhamet yoksunu doyumsuz canavar kuruluşlar, genetiği ile oynadıkları meyve ve sebzelerin kontrolünü ele almakla yetinmeyip tamamını kendi kontrolüne aldıktan sonra yasalarla sabitleştirmeye çalışıyorlar. Böyle çalışmalarını bazı ülkelerde başarmışa benziyor.
2019´dan sonra Türkiye’de sebzelerin sertifikayla satılacağını yasaya bağladılar, veya herhangi bir şekilde bağlattılar. Bundan sonra adam bahçesine kendi yetiştirdiği sebzeyi dikemeyecek, görevli gelecek sertifika soracak, ruhsat veya sertifika eğer yoksa “sen kaçakçısın kes bakayım şu domatesleri ve biberleri” diyecek.
Demesi kolay görevlinin elinde dayanak var yasa, düşünebiliyor musunuz meydana gelecek olayları. Adamın bahçesinde sebze yetiştirmesine müsaade etmeyeceksin ve yetiştirene cezai müeyyide uygulayacaksın. Bence bunu kan temizler ve cinayetlerin sayısı artarsa hiç şaşmayın, hele bunu mensup olduğunuz devletin resmi görevlisi diyorsa.
Biz buna benzer senaryoları yaşadık. Haşhaş olayı, kenevir olayı daha masumu pancar kotası olayı. Hele bu pancar kotası olayı Türk çiftçisine verilen anlaşılmaz ve kabul edilemez çok ağır bir cezadır.
Afyon olayı da aynıdır. Çünkü Türkiye’nin afyon tarlalarını bombalamakla tehdit eden Coni, bazı Uzakdoğu ülkelerinde kontrollü olarak güya müsaade ediyor ve kendisi bu işin ticaretini yapıyordu. Yani Coni uyuşturucu ticaretinin bir numaralı faili.
Öyle veya böyle her koldan saldırı altında bulunan Türkiye tarım sektöründe de büyük tehdit altındadır. Artan nüfusu beslemekten zorlanan bir ülke olarak birde yasalarla önü kesilmek isteniyorsa, bunda art niyetten başka bir şey düşünülebilir mi?
Anadolu’nun kendine has sebze ve meyve tohumlarını ıslah etmek yerine, tamamen yabancı kuruluşların tekelinde olan tohumculuk sektörüne Türk çiftçisini teslim etmek bir cinayettir. Bu yanlış olan kararın en kısa zamanda düzeltilmesi gerekir, bir aklıselim çıkarda bu yanlışı düzeltir, yoksa vebali çok ağır olur ve batmış durumda olan tarım sektörünü tüm batırır. Son zamanlarda et Fiyatlarında aşırı yükseliş ve milyonlarca canlı hayvan ithalinin arkasında kimlerin olduğu ve dövize ihtiyaç olan şu zamanda dışarıya akan paralarla ne olduğu belli olmayan etler bir çözüm getirmez. Devlet üretme çiftliklerinin ve dolayısıyla köy enstitülerinin ne kadar önemli kuruluşlar olduğu, zaman geçtikçe daha net ve bariz olarak karşımıza çıkıyor.