Şair, kaybolan yıllarla birlikte kaybettiği aşkına, özlemle ve aklı başına geldiğinde gençliğinin acemiliği geçtikten sonra, yaşanmamışlıklara dair hoyratlığını, elinden uçup gideceğini bilmediği yıllara karşı umursamazlığını yıllar yitip geçtikçe ömrün bir sonunun olduğunu anladığından; ‘’Artık çok geçtir ya ama gönül bu yaşlanmaz. ’’ Yitip giden yıllara inat İkinci bir şans daha ister.

Şair, kaybolan yıllarla birlikte kaybettiği aşkına, özlemle ve aklı başına geldiğinde gençliğinin acemiliği geçtikten sonra, yaşanmamışlıklara dair hoyratlığını, elinden uçup gideceğini bilmediği yıllara karşı umursamazlığını yıllar yitip geçtikçe ömrün bir sonunun olduğunu anladığından; ‘’Artık çok geçtir ya ama gönül bu yaşlanmaz.’’ Yitip giden yıllara inat İkinci bir şans daha ister. İster ki; kendisi için, aşkı, sevdayı bugünkü aklıyla yaşayacaktır.
Ve “İkinci baharı yaşıyor ömrüm, seni gül gibi öpe koklaya bugünkü aklımla severim şimdi’’ der.
Evet, demokrasi gazisi Kırşehir ve Cumhuriyetçi Kırşehir halkı da biliyor ki; biz cumhuriyet dönemi insanlarıyız, kendimizi bildik bileli al bayrağın altında dedelerimizin al kanlarıyla sulanmış ve ‘’uğruna ölen varsa toprak vatandır’’ şuuru iliklerimize kadar sinerek yaşadık. Ve emperyalizmin hasta adam misali olarak gördükleri bu topraklarda düşmanı püskürterek kurduk cumhuriyeti ve Atatürk ilkelerini.
Bu ilkelerse: cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik laiklik ve devrimciliktir. Cumhuriyetçilik, halkın kendi kendini yönetmesidir. Milliyetçilik, bu topraklarda kendisini Türk Milletinin bir unsuru olarak gören herkestir. Devletçilik, özel teşebbüsün yapamayacağı ve stratejik olan her şeyin, devletin eliyle yapılması ve elinde kalmasıdır. Halkçılık, toplum içinde kimseye ayrıcalık tanınmadan kanun önünde herkes eşittir. Laiklik ise, dini devlet işlerine karıştırmamaktır.
Devrimcilik ise, zamanla gelişebilecek sosyal, ekonomik, teknolojik gelişmelere karşı dinamizm katmak için, son ilke olarak kabul edilmiştir. Cumhuriyetin kazanımlarının farkında olmayan yurttaşlar olarak cumhuriyetin kıymetini bilmedik/bilemedik.
Cumhuriyet ve kazanımları bitmez tükenmez sandığımız gençlik yılları gibi ha tükettik ha tükenecek. Yolun sonuna gelmeden ikinci bir şansımız daha var mıdır?
Tek partili bir cumhuriyetten ilkelerin yerine oturduğuna emin olduktan sonra, çok partili hayata geçme mecburiyeti hisseden CHP isteseydi bu ülkeyi kuran parti olarak tek parti olarak devam edemez miydi sizce?
İstemedi, zira kuruluş amacı Atatürk ilkeleri yani altı oktu. Peki cumhuriyetle doğmuş büyümüş bizler, demokrasinin her bireyin özgürlük güvencesi olduğunu ne olur hatırlayalım. Halkın kendi kendisinin yönetmesinden vazgeçip, okuyup, çalışıp üretmek yerine, birilerinin eteğine takılıp, bir şeyhin müridi olarak mevki makam sahibi olmayı yeğleyenlerin akıbetini, zavallılığını gözlerimizi açıp görelim.
Okuyup çalışıp kendi ekmeğini kazanan bir kadın olmayı hedeflemeyi bırakıp kolay yoldan zengin bir koca bulup yan gelip yatabileceğini sanan toy bir genç kız gibi, cumhuriyeti ve bize sunan nimetlerini harcadık/ harcıyoruz.
Yitip gitmeden bizi kendi aklımızla, bilgimizle, emeğimizle, bileğimizle, yüreğimizle bizi biz yapan, öz saygımızı, bir şeyhin, hacının, hocanın, yahut sonradan görme bir müteahhidin insafına bırakmadan sahip çıkalım. Sahip çıkalım aç kalan, el etek öpen olmayalım. Sahip çıkalım kızlarımız istediğini giyinip, istediği zaman istediği yerde özgür ve güven içinde yaşayabilsinler. Sahip çıkalım, oğullarımız bizimle biz onlarla sağlıklı bireyler olarak yaşayabilelim. Çocuklarımız çocukluklarını yaşayıp gelecekte ne yapmak istiyorlarsa onu yapabileceklerinin zeminini hazırlayalım.
Cumhuriyetimize sahip çıkalım, bizim vergilerimizle yapılan kamu binaları saray olarak anılacağına, halka hizmet binaları olarak bilinsin.