O kadar çok üzülüyor ve kızıyorum ki hiç sorgulamadan kabul ettiğimiz kavramlarla, gönüllü köle olmamıza. ‘Annelik kutsaldır’ diyoruz. İtirazım yok, hayhay! Ancak anne dediğimiz kişiler aynı zamanda birer kadın. Zaten kadın olmazlarsa annede olamazlar. Anne olmanın gerek şartı kadın olmak. Yeter şartı ise doğurgan kadın olmak… Peki, kadın cinsiyetinden soyutlanarak anneliği ile kutsallık mertebesine tepeden atanmış olmuyor mu?
İyi de kadın anne olunca maddi manevi şiddetten bağımsızlaşıyor mu, bu konuda da bir atama yapılabilir mi?
Örneğin, okuyamayacak durumda olan, iş bulamayan, gerektiğinde doktor, ilaç; her hangi bir haksızlığa uğradığında adalet bulamayan bir evlat; umutsuz, geleceksiz kaldığında o ‘kutsallık kisvesine’ büründürdüğünüz hatun kişiyi ağlatmış olmuyor muyuz?
Ya da şiddete, tacize, tecavüze uğramış bir evladın anasını ağlattığınızı düşünmez misiniz?
Daha önemlisi henüz kendini tanıyamadan çocuk denebilecek yaşta anne olmuş bir kadın ne biliyor
da kendine ve de çocuğuna sahip çıkabilecek?
Yine eşinden, aile büyüklerinden şiddet gören, engellenen küçücük kadınlar, korku ve baskı altında esir bir kadınlıkla nasıl annelik yapacak?
Kolay yolla kutsallık payesi verdiğimiz bu kadınların, insan onuruna yakışır bir halde yaşadığına emin misiniz?
Elinizi taşın altına koymadan, ‘Anneler kutsaldır, hakkı ödenmez, elini ayağını öpmeyi sakın ha ihmal etmeyin!’ demesi kolay.
Dürüstlük uygulama ister, sadece makyajla, süslemeyle dürüstlük olmaz.
Ne yazık ki, daha annelik nedir, bir çocuğa kimlik, kişilik nasıl kazandırılır diye bilmeden çocuk doğuran kadınların bir kısmı; bizatihi çocukları tarafından maddi, manevi şiddete uğramaktadırlar. Nasıl mı? Kadının kendinin ya da kocasının maaş kartları evlatlarının elindedir. Ya da kocalarının elindedir. Kendileri aç sefil bir şekilde yaşarlar. Aile içi şiddetten korktuklarından, belki de ele güne rezil olurum ya da evlat işte deyip sineye çekmek zorunda bırakılmışlardır.
Yine otoriter anneler vardır: Kendi yuvasına, çocuğuna kutsallık atfederken, çocuğunun kurduğu yuvayı küçümser. Erkek ya da kız olsun, çocuklarının evlatlarını ise elin ya da kendilerinin mantığında görmüş olsun fark etmez. Bunlarda evlatlarının kurdukları yuvaya haset besleyen, meşru görmeyen, gelin konumunda olan kadının analığını kıskanan türde ki zalimlerdir.
Yine evlenerek çoluk çocuğa karışan bazı kutsal anne türü de: Eşinin annesini yok hükmünde görmektedir, doğrudan ya dolaylı yoldan şiddet uygulayarak büyük anneyi evladından, torunlarından ayırarak, kendisi ve kayın validesinin olumsuz iletişiminin acısını, ‘torun-nine sevgisinden’ hem büyük anneyi hem de torunu yoksunlaştırarak cezalandırmaktadır.
Ne yazık ki yaşam içinde sorumluluk almadan önce kadına ve erkeğe adil bir kişilik, kendi hakkını hukukunu ve karşısındaki kişilerin hakkını hukukunu bilmeden, empati duygusu gelişmeden yetişen bireyler, birer anne ve baba oluyorlar. Önce sağlıklı bireyler olmadan, sağlıklı nesiller yetişmiyor. Başınızı kaldırıp bakın! Kim bilir, burnunuzun dibinde ne acılar yaşanıyordur! Belki de bu acıların, bizzat faili veya kurbanısınızdır.
Annelik elbette değerli, özel ve bir kısmet işi, umarım bu güzel duyguyu yaşayan kadınlar, anneliklerini, zehir- zıkkım olmadan yaşıyorlardır/yaşarlar.