Yazıma başlamadan önce içerisinde bulunduğumuz korona virüsü salgını nedeniyle sorumlu gazetecilik çerçevesinde önemli bir konuya değinmek istiyorum.
Korona virüsü nedeniyle ülkemizde olduğu gibi ilimiz Kırşehir’ de erkek ve bayan kuaförler yaklaşık iki aydır kapalıydılar. Ülkemizdeki salgın hastalığın normalleşme sürecine girmesi nedeniyle kuaförlerin açılmasına karar verildi. Kuaförler açılmadan önce bu meslek grubunda kimler varsa hepsi Kırşehir Esnaf ve Sanatkarlar Odasında doktorlar gözetiminde teste tabi tutuldular ama gelin görün ki daracık bir alanda sosyal mesafenin dikkate alınmadığı ve yaklaşık iki yüz kişiye yapılan test sırasında doktorlar, kuaför sektöründe çalışanların tamamı ve hatta esnaf odalarında çalışan personel için risk oluşturmuştur.
Buradan Sayın Valimiz İbrahim Akın’a ve Sağlık Müdürümüze seslenerek bundan sonra yapılacak bu tür testlerin esnaf odalarında sosyal mesafenin sağlanmadığı küçük bir alanda yapılması yerine Kırşehir Eğitim ve Araştırma Hastanesinin bahçesine kurulacak bir çadırda her türlü güvenliğin sağlanarak, sosyal mesafenin korunarak yapılmasının testleri yapan doktorlarımız, sağlık personelimiz, teste tabi tutulan esnaflarımızın sağlıkları için faydalı olacaktır diye düşünüyorum.
***
İki yüzlü ve çok yüzlü insanlardan çok çekmiş birisi olarak bu gün iki yüzlü ve çok yüzlü insanlara değinmek istiyorum.
İnsanlar artık taktik değiştirdi. Birisine yapacağı kötülükleri çaktırmadan, sinsice canım cicimle, biz yılların dostuyuz, bir arkadaşız diyerek güler yüzle yapıyorlar. Kısaca dost görünen düşman tavırları uyguluyorlar.
Bu tiplemeleri Kırşehir’in cadde ve sokaklarında görebileceğiniz gibi yine Kırşehir’de faaliyet gösteren kurumlarda görebilirsiniz. Adamın elinden hayır şer gelmiyor, üretkenlik yok, verimlilik yok hal böyle olunca çareyi ikiyüzlülükte hatta çok yüzlülükte buluyorlar. Mesai arkadaşlarının yüzlerine gülüyorlar diğer taraftan puan kazanmak, şirin görünmek makam mevki için yüzlerine güldüğü arkadaşlarının ardından aslı, astarı olmayan yalan ve dolanlarla kuyularını kazmaktadırlar.
Başka bir deyimle bunlar yumuşak dikenlerdir. Yumuşak dikenler yanlarına kimler gelirde o kişinin yüzüne gülerler “sen haklısın, ben seni bilmiyor muyum sen takma kafanı” der. Ancak o yumuşak dikenin yanına başka kişi gitse bu kez o haklıdır, bir gün önce yüzüne gülerek haklısın dediği haksızdır, o gün yanına gelen haklıdır. Ben Kırşehir’de bu şekilde davrananlara çok şahit oldum.
İki yüzlülerden ve çok yüzlülerden benim gibi nefret eden İstiklal Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy bu konuda dostlarına şöyle yakınır.
"İkiyüzlüleri sever oldum, çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım."
Mehmet Akif'in bu ifadesi artık neredeyse hepimizin toplum içinde yaşadığı bir hali almıştır. Hatta M. Akif Ersoy yaşasaydı günümüzdeki kırk yüzlüleri de görürdü, daha fazla yüzlüleri de görürdü, yüzünde camız derisi olanları da görürdü. Çünkü gün geçtikçe toplumdaki ahlaki çözülme hızlandıkça iki ve çok yüzlülerin sayısı artmaktadır.
Kişi doğruluğu, dürüstlüğü tercih eden bir karakter taşıyorsa eğer, insanların çok yüzlülüğü karşısında ikiyüzlülük neredeyse daha sempatik hale geliyor.
İkiyüzlü insanlar, çok yüzlü insanlara göre daha kontrol edilir haldedir. İkiyüzlü insanlardan korunmada cephe iki yönlü iken, çok yüzlü insanlardan korunmada cephe tabi olarak artış göstermektedir.
Çok yüzlü insanların varlığı sosyal hayatı çürütmektedir. Onların münafıklığı, fitnesi topluma kötü örnek olmaları kurumlara ve topluma dışarıdan verilen zararlardan daha büyüktür. İkiyüzlülük ve çok yüzlülük neşter vurulması gereken bir hastalık olup, bu hastalık tüm insanlığı etkilemektedir.
İkiyüzlülere bile hasret kaldığımız bir zamanda, öyle çok yüzlüler tanıdık ki Toplum içinde, insanlar için en tehlikeli model, ikiyüzlülükle yetinmeyip, çok yüzlülüğe geçiş yapan arızalı ve bozulmuş insan modelidir.
İkiyüzlüler ve çok yüzlüler toplum için şirret tiplerdir. Onların bulunduğu ve bulaştığı yerlerin, güvenin zedelendiği, şüphenin arttığı, fitnenin filizlendiği ortamlara dönüşmesi kaçınılmazdır.
İkiyüzlü ve çok yüzlülerle çıkılan her yolda ihanetle karşı karşıya kalmak kaçınılmaz bir sonuçtur.
Çok yüzlülerin sarıp, sarmalığı toplumumuzda, maskesi bol tiplere karşı sağlam refleksli olmak, güzel hasletlerin korunması ve yaşatılması açısından çok önemlidir.
Kimin yanında, kimin karşısında oldukları belli olmayan çok yüzlüler, her yerde, herkesle görünebilme yeteneğine sahiptirler.
Senin yanında onlara, onların yanında sana düşmandır. Geçim kaynakları güler yüz, dedikodu, fitne, yalan ve iftiradır.
Adamlar tanıyorsun ay çiçeği gibidir. Yönlerini hep güneşe dönerler, hiç karanlıkta ve muhalefette kalmazlar. Bu tiplemeler sabah başka maske, öğlen başka maske, akşam başka maske kullanırlar, hep İktidarda olurlar. Kişiye göre, ortama göre, zamana göre karakteri, kişiliği ve davranışlarını anında değiştirirler çünkü bunlar dönme dolap gibidirler, Otomatik zaman ayarlıdırlar, refleksleri çok ama çok güçlüdür anında kıvırma yeteneğine sahiptirler.
Bunlar her durumda menfaatlerini korumak ve yeni menfaat alanları oluşturmak için yaparlar bunları kişiliği ve şahsiyeti olmayan, oluşmayan bu tipler için dostluklar adına gelişen davranışlar değil, kendi menfaatleri adına gelişen diyaloglar söz konusudur. Bu tiplemeler kendi menfaati uğruna yapabilecekleri her türlü haysiyetsizliği ve şerefsizliği gözlerini kırpmadan yaparlar. Çünkü bunların mesleği ve sanatı budur. Bunun içinde gece gündüz plan proje yaparlar.
Örneğin bir iş yerinde çalışan bu çok yüzlüler iş yerinin mevzuata ve kanunlara göre yapması gereken işleri yerine ben bu gün ne yapsam, kimleri şikâyet etsem puan kazanırım hesabının yaparlar. Çünkü bunu meslek edinmişlerdir, karakterleri budur, bundan nemalanmaktadırlar, ellerinden başka iş güç gelmez bunların. Zira kendileri yaptıkları çok yüzlülükle koltuk sahibi olmuşlardır, kendilerini kabul ettirmişlerdir. Bu işlemler bunlar için çantada kekliktir. Ne yaparlarsa yapsınlar her zaman el üstünde tutulduklarını bilmektedirler. Çünkü kendileri işini çok iyi yapan, dürüst, çalışkan, ahlaklı, şerefli insanların makam mevki gibi koltuk sahibi olmaları çok zor olduğunu, sağlam karakterli insanların esamisinin okunmadığını çok iyi bilirler.
İkiyüzlüleri bile aratan bu çok yüzlüler kendi menfaatlerini koruma konusunda çok azimli ve cesurdur. Menfaatleri önünde engel teşkil edecek herkese karşı, her yolu denemek gibi metod arayışı ve uygulayışı vardır. Tutarsızlık, çelişki, yalan, iftira, inkâr ikiyüzlülerin ve çok yüzlülerin en çok başvurduğu silahtır.

Çok yüzlüler, bu silahla toplumda çok saygın, iş yerinde çok çalışkan ve dürüst birçok kişiyi yaralamışlardır, o insanların çalışma şevkini kırarak iş yerine zarar vermişlerdir. Zaten elli kişilik iş yerlerinde doğru dürüst işini yapan üç-beş kişi var onlarda bu çok yüzlüler yüzünden huzurlu bir ortamda çalışamamaktadırlar.
Bunların silahından çıkacak çok yüzlü kurşunlardan korunmak için çelik iradeli ve zırhlı bir karakter sahibi olmak lazımdır. Bazen bu karakteri taşımak bile kişiyi korumaya yetmemektedir.
Çok yüzlülerden korunmak ve onlara karşı mücadele etmek dünyanın en zor uğraşıdır. Allah bunlar karşısında karakterli, ahlaklı, dürüst ve şahsiyetli herkese güç ve irade versin.
Ne olursa olsun, her şeye rağmen gerek ikiyüzlülere ve gerek çok yüzlülere karşı mücadeleye devam etmek, şahsiyetli her birey için bir sorumluluktur. Bu sorumluluk etrafında dikkatli ve şuurlu olmayı gerektirmektedir.
Mehmet Akif'in "İkiyüzlüleri sever oldum, çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım." sözü acı bir serzeniştir.
İkiyüzlüleri sevmek adına değil, çok yüzlülerin artışını göstermek adına söylenmiş bir sözdür.
Bu nedenle;
Ne ikiyüzlüleri sevelim, ne de çok yüzlülere prim tanıyalım
Onların o arlanmaz maskeli suratları tükürülmekten başka hiçbir şeyi hak etmemektedir.
Son olarak yumuşak dikenlerden , iki yüzlülerden ve çok yüzlülerden çok zarar görmüş birisi olarak Yüce Mevlam bizleri ve iş yerlerini yumuşak dikenlerden, iki ve çok yüzlü insanlardan korusun diyorum.