Rahmetli annem “İtin aklı eksiği ömrünü yolda geçirir” derdi. Bizimki de ona benzer bir şey, zaten bu sözü de bana söylerdi.

Rahmetli annem “İtin aklı eksiği ömrünü yolda geçirir” derdi.
Bizimki de ona benzer bir şey, zaten bu sözü de bana söylerdi.
Ömrümüz velahavle diyerek ve hırsızı, hırsıza şikâyetle geçti. Benim memleketimde herkes birbirini kandırıyor, benim kanmamda bir sakınca yok, buna alıştığım için fazla rahatsız olmuyorum.
Aşır hocam, Ahmet hocam fanatik okuyucularımdandır ki her yazımdan sonra muhakkak bir eksiğimi bulurlar. İkisi de CKP fanatiği, partinin her olumsuzluğundan üzülür, üzülürken de kızıp basar kalayı. Kalayında bir hedef göstermez, esasında hedefe koyacağı kimsede yok. Takım tutar gibi parti tutar, oda “bize cumhuriyeti kurup emanet edenlere olan saygı ve sevgisinden gelen bağlılığımdandır” der.
Mehmet abi de fanatik okuyucularımdan, oda AKP fanatiği ve aynı zamanda komşum, zaman zaman akşam sohbetlerinde kavgaya tutuşur benimle ve beni sevmediği bir parti taraftarı olarak görür ve onların yandaşı sınıfına oturtur.
Şunu söylemekte bir sakınca olmaması lazım, maalesef benim tuttuğum ve taraftar olduğum herhangi bir parti yoktur ve bundan sonrada olmaz. Ama değişik partilerde takdir ettiğim kimseler yani vekiller var. Fakat muzdarip oldukları siyasi hastalığa nasıl olmuşsa yakalanmışlar, bu hastalığa yakalananların kurtulma şansları da pek yok sayılır. Eleştiri benim görevim, eleştiriyi kabullenmek kolay iş değildir. Eleştirilenin eleştiren kadar anlayışlı ve hoşgörüye sahip olması gerekir. Seviyeli eleştiri, hataları görme bakımından son derece yararlı bir demokratik yöntemdir, yalnız hazmedene. Hazmedemeyende başarısızlığını saklamak için hemen saldırıya geçiyor, daha olmazsa şimdi moda olan “abi aha buda fetocu” demen kâfi. Hemen anında yallah kodese.
Ana muhalefet partisi CHP´nin il kongreleri yapıldı, ama ne yapılma.(Bu partide ana muhalefette yetmiş senedir kurtulamadı, bu gidişle de kurtulacağa hiç mi hiç benzemiyor, dışarda gazel okumak daha kolay galiba)
Ellerinde masa ayakları yukarı kalkmış kafasına inecek adam arayan kabadayı delegeler. Merdivende elini beline atan taraftar silahşörler, yani tam bir pazarcı kavgası. Ağıza alınmayacak yeni model hakaretler, gırla giden küfürler. Bunun adı da demokrasi imiş. Güya “dalgalanmadan durulmazmış”, parti yetkilisi söylüyor. Yani kavgada dik durup ayakta kalan yönetici olacakmış, bu da herhalde dayanaklılık testi olsa gerek.
Bu insanlar Türkiye’nin yönetimine talip insanlar. Yıllarca aynı sima, yıllarca aynı söylem, yıllarca aynı taktik, aynı terane. Oturduğu sandalyeden sayısız seçim kaybetmiş, hem de ne kaybediş yani hazan hüsran. Ama enayi ve salak gördükleri halkın omuzunda bir türlü inmeyen güya Atatürk’ün partisi CHP’li kimseler. Meclis kürsüsünde bağırıp çağırmayı hala siyaset zanneden kimselerle iktidar olacağını düşünen varsa, yanılıyorlar. Zaten iktidar olmaya niyetleri de yok, hükümet yönetecek elamanları da yok. Halka tepeden bakma, kerameti kendinde bilen ve ısrarla inadından vazgeçmeyenler artık normalleşsin. Normalleşme nasıl olur diye soranlara cevabı sandık veriyor. Aynı simalardan, aynı sloganlardan artık halka gına geldi. Kökten bir reform ve değişiklik CHP'yi belki 2050 yıllarında iktidara taşıyabilir. Bu konuda başkan ve başkan vekillerinin fazla da acelesi yok. Niye olsun ki aylık elden suda bardaktan ye, iç, yat eşittir hayat böyle tatlı yaşamak varken, telaşa ne gerek var. Böyle bir sistemde onlara her zaman bir yemlik kapı bulunur.