Dünya küçük, teknoloji büyük geçen haftaki yazımızı Bursa'dan yazmıştım. Bu haftaki yazımı Eskişehir'den yazıyorum,
Bursa'dan yazdığım geçen hafta ki "AMAÇ ÜZÜM YEMEK" başlıklı yazımda Bursa'da gördüğüm izlenimleri, tarihi ve kültürel değerlerinin Türkiye'nin hatta dünyanın dört bir tarafından gelen yerli ve yabancı turistlerin akınına uğradıklarını, yaptıkları alış verişlerle, içtikleri içeceklerle, yedikleri yemeklerle, kaldıkları otellerle şehrin esnafına maddi katkıda bulunduklarını, ekonomiye canlılık getirdiklerini, işlerin iyi gitmesi neticesinde esnafların yanlarında çalıştırdıkları personellerle istihdama katkıda bulunduklarını, işsizliğin azalmasına neden olduklarını dile getirerek neden biz Kırşehir'de Bursa'nın yaptığı tanıtımları, çalışmaları yaparak tarihi ve kültürel değerlerimizi tanıtamıyor, turist ve ziyaretçi getiremiyor ve Kırşehir'in ekonomisine canlılık getirecek, güçlendirecek çalışmaları yapamıyoruz demiştim.
Bursa'dan sonra geçtiğimiz cumartesi yolum Osmanlı İmparatorluğunun kurulduğu topraklara Bileciğin Söğüt ilçesine düştü. Tabi ki yolum buralara ilk defa düşmedi. geçtiğimiz yıllarda bu topraklara yolumun düştüğü ve atalarımızın kabirlerini ziyaret ettiğim olmuştu.
Her ziyaretimde gördüğüm manzaralar aynıdır. Bursa'da Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerinde olduğu gibi Söğüt'te bulunan Ertuğrul Gazi türbesi ile türbe bahçesinde bulunan eşinin, kardeşlerinin ve diğer yakınlarının kabirleri ziyaretçi akınına uğruyor, tur şirketleri kanalıyla yerli ve yabancı turistler geliyor, ilgililerden bilgiler alıyorlar, hatıra fotoğrafı çektiriyorlar, tarihi ve kültürel değerlerin yanında bulunan Türkmen çadırlarında oturuyorlar, gözleme yiyorlar. yayık ayranı içiyorlar, çay bahçelerinde çay içiyorlar, hediyelik eşyalardan alıyorlar, otellerde kalıyorlar ve yukarıda değindiğim gibi esnafın kazanmasına vesile oluyorlar, şehrin ekonomisine canlılık getiriyorlar.
Geçen hafta sorduğum soruyu tekrar soruyorum; Bursa'nın, Bileciğin, Söğütün, Konya'nın, Eskişehir'in yaptıklarını biz neden yapamıyoruz, nedir onları bizden üstün tutan. onlar ileri zekalı da Kırşehir' de yaşayanlar geri zekalı mı ? Bunları iyi analiz etmemiz gerekiyor.
Bursa'da Osman Gazi, Orhan Gazi türbeleri , yeşil türbe ve ulu cami varsa Kırşehir'de Ahi Evran Cami ve türbesi, Cacabey Cami ve türbesi var. Söğüt'te Ertuğrul Gazi türbesi varsa Kırşehir'de Aşıkpaşa türbesi var. Bilecik'te Seyh Edebalı ve Dursun Fakıh türbeleri varsa ( Her ikisi de Kırşehirli ve amca çocuklarıdır. ) Kırşehir' de Süleyman Türkmani, Muhterem Hatun türbeleri var, Kırşehir'in merkezinde bulunan Melik Gazi türbesi. Fatma Hatun türbesi. Ahmedi Gülsehri türbesi, Kayabaşı türbesi. Kalender Baba türbesi ve Ahlak Baba türbesi, Yunus Emre türbesi bulunmaktadır.
Türkçe yazılan ilk üç eserin Aşıkpaşa, Yunus Emre ve Ahmedi Gülşehri tarafından Kırşehir' de yazılmasından dolayı araştırmacı tarihçiler Kırşehir için Türk Dilinin Başkent demektedirler. Yine araştırmacı tarihci Cevat Hakkı Tarım " Türk Tarihinin geçmişini araştıran tarihçilerin yolu elbet bir gün Kırşehir' den geçecektir. " Sözünü boş yere söylememiştir.
Hal böyleyken Kırşehir olarak neden biz bu tarihi ve kültürel değerlerimizi tanıtamıyor, turizme açamıyoruz diyerek sürekli yazıyor ve gündeme getiriyorum ama bir sonuç alamıyorum. Anadolu tabiriyle kendim çalıyor kendim söylüyorum, bir Allah' ın kulu da kılını kıpırdatmıyor. Anlaşılan böyle giderse biz bu konuları daha çok yazacağa benziyoruz.
Kırşehir'in gelişememesinin, işsizliğin azalamamasının, kültürel ve tarihi değerlerimiz başta olmak üzere her alanda Kırşehir'i iyi tanıtamamak, birlik ve beraberliği sağlayamamak ve işin başında olanların sorumluluk alarak ellerini taşın altına koymaktan kaynaklanmaktadır. Kırşehir'de gündeme getirilmesi, tartışılması ve yazılması gereken önemli konulardan birisi de Kırşehir'de görev yapan bürokratların suya sabuna dokunmaktan korkmaları, her şeyi güllük , gülistanlık ve sorunsuz göstermeleri konularıdır. Maalesef bu Kırşehir'in kanayan yarası olmuştur. Zihniyet günümü gün edeyim yeter anlayışıdır.
Pazartesi günü Pamukkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyasal Bilgiler ve Kamu Yönetimi Bölümünü kazanan oğlum Alperen' in apart işlerini halletmek için Denizli'ye ve Pamukkale Üniversitesine yolum düştü, Şehir olarak Denizli Pamukkale Üniversitesini o kadar güzel değerlendirmiş ki üniversite etrafında kurulan öğrenci yurtları, apart evler. oyun salonları, eğlence merkezleri ve diğer sosyal tesisleriyle ekonomik ranta çevirmiş. Denizli esnafı büyük paralar kazanıyor, yeni iş alanları kuruluyor ve en önemlisi sağladıkları birlik ve beraberliklerle en küçük yatırımları Denizli ekonomisine kazandırıyorlar. Denizli esnafı halinden çok memnun, güzel paralar kazanıyorlar.
Sonuç olarak ellerindeki değerlerin kıymetini bilen, birlik ve berberliği sağlayan, sorumluluk alan, sorumluluk alan, suya sabuna dokunmaktan korkmayan, yaşadıkları şehirleri düşünen Denizli, Bursa, Eskişehir, Bilecik ve diğer şehirler kalkınmak, gelişmek, büyümek için gerekli çalışmaları yapıyorsa biz neden yapamıyoruz?
Neden tarihi ve kültürel değerlerimizi, üniversitemizi Kırşehir ekonomisine kazandıramıyoruz bunları iyi araştırmalıyız.