Kırşehir’de havalar ısındı, ağaçlar çiçek açmaya, doğa yeşillenmeye başladı.
Akbayır’da, Kervansaray’da, kısaca doğada çiğdemler açtı, insanlar kazmaya başladı bile…
Yani soğuk ve zor geçen bir kış mevsimini daha geride bırakmaya hazırlansak ta Mart ayında olduğumuzu, atalarımızın dediği gibi “mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” sözünü da unutmamak gerekiyor sanırım.
Tabi Mart ayı geldiği zaman havalar biraz ısınır. İnsanlarda bu ısınmayla soğukların bittiğini düşünür ancak soğuklar tekrar başlar ve insanları eve hapsedecek kadar aşırı soğuk olur.
Kırşehir’de bu yıl kışın sert geçmesi meyve ağaçlarının uyanmasını geciktirdi. İnşallah geçen yıllarda olduğu gibi soğuk ve dondurucu havalar olmaz da hem üreticiler bol meyve alır, bolluktan bizler de daha ucuza meyve yeme imkânı buluruz.
Havaların ısınmasıyla Kırşehir’de park ve bahçeler cıvıl cıvıl, zamanı bol olan insanlar buralarda vakit geçirirken, tabi gündemlerinde seçim birinci sırada.
Şöyle bakıyorum parklarda, kahvehanelerde ve işyerlerinde herkesin gündemi 31 Mart seçimleri…
Şu kazanır, şu kaybeder yorumları…
Eli boş, hayattan beklentisi ve hedefi olmayanlar kuru laflarla bol bol yorumlar yapsa ta toplumumuzun büyük bir bölümünün konusu seçim değil elbette.
Ekonomi, geçim derdi ve işsizlik…
Ancak tüm kurumlar, kuruluşlar, partiler, iş dünyası, kısaca herkes seçime endekslenmiş durumda. Piyasalarda yaprak kımıldamıyor, herkes yönünü 1 Nisan’a göre belirlemenin hesabı içinde.
Kırşehir’de aklıselim düşünen, gelecek kaygısı bulunan, iş ve aş derdinde olanların, “ya şu seçim bitse de işimize gücümüze baksak!” dediklerini görüyor ve duyuyorum.
Oysa yapılacak bir yerel seçim. Neden insanlar bu kadar önem veriyor, bütün işini, gücünü buna bağlamış durumda?
Dünyanın gelişmiş ülkelerinde de seçimler yapılıyor, oradaki insanlar seçimlerden haberi bile olmazken, Türkiye’de neden bu kadar seçime endeksleniyoruz anlamakta bazen güçlük çekiyor insan…
Neyse yapacak bir şey yok. Gündem siyaset…
Seçimlere şunun şurasında 16 gün kaldı. 16 gün sonra sandık başına giderek Kırşehirimizi 5 yıl süreyle yönetecek belediye başkanlarını, il genel ve belediye meclisi üyeleri ile köy ve mahalle muhtarlarımızı belirleyeceğiz. Kim kazanırsa kazansın önemli olan Kırşehir’e ve halkımıza hizmet etsin tek dileğimiz bu…
Seçimlere az bir süre kala Kırşehir’deki siyasi partiler ve adaylar yoğun bir çalışma temposu içinde. Ev ve işyerleri ziyaretleri, mahalle toplantıları ile seçmenlere ulaşan adaylar Kırşehir için projelerini ve yapacaklarını anlatıyorlar. Bugüne kadar Kırşehir’de belediye başkan adaylarının seviyeli bir seçim süreci geçirdiklerini görüyor ve bundan da şahsım adıma mutlu oluyorum.
Kırşehir küçük bir il. Kazanan da, kaybeden de yine burada yaşayacak. Sırf seçimleri kazanmak adına birbirlerini karalamak, çamur atmak Kırşehir’de yok. Bu demokrasi kalesi Kırşehir için çok güzel bir tablo…
Başka illere bakıyorum adaylar birbirlerini yerden yere vuruyor, iftiralar, karalamalar, çamur atmalar yapılıyor.
Bunları yapan siyasetçiler aslında halk nezdinde küçülüyor ve belki de kaybedecekler haberleri yok!
Seçmen aslında bütün partilerden, liderlerden ve adaylardan projelerle karşılarına çıkmalarını ve kendilerini tanıtmalarını istiyor. Türkiye ne kaybetmişse bu kısır çekişmelerden, sen-ben kavgasından çekmiştir.
Aslında seçimler için bu kadar yoğun bir propagandaya, milyonlarca liralık masraflara gerek yok. Liderler her gün il il meydanlara çıkıp mitingler düzenlemek yerine birkaç kez ulusal kanallarda birlikte çıkıp yapacaklarını anlatsalar daha etkileyici olur bence…
Ama maalesef böyle olmuyor. Liderler meydanlarda düzenledikleri mitinglerde binlerce seçmeni topluyor, konuşuyor gidiyor. Yarın bir başka il ve ilçede yine aynı konuşmalar, yine aynı söylemler…
İnanın artık seçmenler günlük politikalardan, liderlerin konuşmalarından bıkıp usandı, adeta gına geldi.
Ülkemizdeki siyasi partilerin liderlerinin hepsi bir araya gelip; ülkemizin ve milletimizin sorunları için birlikte olamıyorlar, kısır çekişmelerle yol almaya devam ediyorlar.
Yukarıdaki liderler birliktelik örneği sergileyemeyince, tabandaki seçmenler de artık neredeyse siyasi görüş ve düşüncelerinden dolayı bir araya gelemez duruma gelmiş durumdalar.
Bu kutuplaştırma siyasetinin ülkemize ve milletimize faydası olmaz. Tam tersine büyük zarar verir. Ülkemiz ve milletimizin en çok ihtiyacı olduğu böyle bir günde birlik ve beraberlik içinde olmak varken, neden ayrışıyor, neden kutuplaşıyoruz inanın anlamakta güçlük çekiyor insan.
Böyle yapmakla ülkemizi bölüp parçalamak için pusuda bekleyen dış güçlerin, bölücü hain ve güruhların ekmeğine yağ sürdüğümüzün farkına ne zaman varacağız ki?
Oysa her türlü ihtiyacını tek başına giderecek, hiç bir insana muhtaç olmayacak, büyük sıkıntılardan ve belalardan sadece kendi imkânları ile kurtulacak hiç bir insan yoktur.
Her insan, zaman zaman başka insanların yardımına, desteğine ihtiyaç duyar. Dayanışmanın verdiği güçle, en zor işlerin üstesinden bile gelir.
Toplumları yaşatan, ilerleten ve yükselten birlik ve beraberliktir. Birlik ve beraberlikten yoksun olan toplumların, dünya toplumları arasında istenilen yerini almasına imkân yoktur.
Atalarımızın hep birlik ve beraberliğin önemine dikkat çeken sözleri yok mu:
“Bir elin nesi var, iki elin sesi var.”, “Tek ağaçtan orman olmaz.”
Evet, gerek günlük hayatımıza, gerekse de toplumsal hayatımızda bu birlikteliğe çok önem vermemiz gerekir. İnsanlar daima birbirine muhtaçtır.
İşte söz konusu birlik ve beraberliğin sağlanması için bu cennet vatanımızda yaşayan herkesin görev ve sorumluluğu vardır. Bu görevlerin başında, herkesin kendi çıkarlarını bir yana bırakıp, toplumun çıkarlarını ön plana alarak bunların gerçekleşmesi için çalışması gelir. Her birey, karşısındakini öteki olmaktan çıkartıp, kendinden kabul etmeli, herkesi olduğu gibi benimsemeli, birbirlerini hor görmemeli, başka gözle bakmamalıdır.
Ülkemizi bölüp parçalamak, yok etmeyenlerin sahneye koydukları her oyunu büyük Türk Milleti olarak hep birlikte aşarak bugünlere geldik. Daha yakın zamanda içimizden çıkan hain FETÖ terör örgütünün darbe girişimini hep birlikte meydanlara çıkarak bertaraf etmedik mi?
Unutmayalım ki bir milleti yıkmak isteyenler, önce o toplumu meydana getiren fertler arasında ayrılık tohumları ekerek onları birbirine düşürürler. Birlik beraberliklerini bozarlar. Buna fırsat verenler düşmanlarını unutanlar kolayca başkalarına yem olurlar. Bu gerçek öteden beri bilindiği için, dünyaya hükmetmiş nice büyük devletler, düşmanları tarafından önce içeriden parçalanmış, sonra yıkılıp tarihten silinmişlerdir.
Yine unutmayalım ki birlik ve beraberlik içinde olan toplumlar, giriştikleri her mücadelede sosyal, ekonomik, eğitim gibi her alanda başarıya ulaşmışlardır. Şunu da hiç unutmayalım ki dünyada birlik ve beraberlik içinde hareket etmeden başarıya ulaşmış ne bir aile, ne bir toplum vardır. Hatta bir devlet bile yoktur!..
Bu nedenle Türk Milleti olarak birliğimizi ve dirliğimizi zedelemeden birlik ve dirlik içinde kardeşçe yaşamaktan başka bir düşüncemiz olmamalı. Çünkü bugün dünkünden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız vardır!

***
Biraz da gülelim!

Kamyondaki mal!

Polis, yurtdışına kaçak insan taşıyan kamyon şoförüne sorar:
-Ne var kamyonda?
Şoför:
-Mal var amirim.
Bunun üzerine kaçaklardan bir oradan kafasını çıkararak:
-Sen kime mal diyorsun lan? der.
Polis:
-Hani mal vardı, sen kimi kandırıyorsun?
Şoför:
-Ee mal olmasa kafasını çıkarır mı?

***
Sevdiğim bir söz

“Paranla şeref kazanma, şerefinle para kazan ki; paran bittiğinde, şerefin de bitmesin.” Nicanor Parra