"Size BOMBA SIRTI vak'asını anlatmadan geçemiyeceğim.

Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre... Yani ölüm muhakkak... Birinci siperdekiler kurtulamamacasına kâmilen düşüyor, şehit oluyor. İkinci siperde bulunanlar onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar şayan-ı gıpta bir itidal ve tevekkül biliyor musunuz? Olanı görüyor üç dakikaya kadar öleceğini biliyor. Yine de en ufak bir fütur bile göstermiyor. Sarsılmak, korkmak yok.  Okuma bilenler ellerinde Kur'anı Kerim cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şahadet çekerek yürüyorlar.

Bu Türk Askerindeki ruh kuvvetini gösteren şayan-ı hayret  ve tebrik bir misaldir.

Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur."

Mustafa Kemal Atatürk'ün Nutukta belirttiği bu yüce ruhtur ki;

Çanakkale Zaferi, Gelibolu Yarımadası ve İstanbul’un İtilaf Devletleri’nin eline geçmesini önlediği gibi müttefiklerinden yardım alamayan Rusya’da da ihtilale neden oldu. Çarlık Rusya’sı yıkıldı ve Rusya savaştan çekildi. İngiliz ve Fransızların uğradıkları bu yenilgi, Müslüman halkların bulunduğu sömürgelerde ve özellikle de Hindistan’da ayaklanmalara yol açtı. Birinci Dünya Savaşı uzadı...

Şunu anlatmayı deniyorum:

Kan çiçekleri der Gelibolu’lar gelinciğe.. Açan her gelincik Kan çiçeğidir..şehit askerlerimizin her biri gelincik olmuş.

Sert rüzgarlara direnir de gitmez toprağından kan çiçekleri...

Kimisi nişanlı, kimisi evli...! İşte bu eşi benzeri olmayan asil ruhla;

Çanakkale’de tarihin gördüğü en büyük askeri destanlardan biri yazıldı. Bu zaferle birlikte savaşın gidişatı değişti.

Çanakkale Zaferi'nin Dünya Savaş tarihinde eşi emsali yoktur.

Şanlı ecdadımız tarih yazan değil tarih yapan necip bir millettir. Öyle ki milletimiz büyük bir vatan aşkıyla zaferden zafere koşmaktan zaman bulup da birçok şeyi yazamamıştır. Malazgirt'ten Çanakkale'ye kadar birçok zaferin altında kahraman milletimizin imzası vardır. Bu imza mürekkepli kalemle değil tertemiz ve asil şehadet kanlarıyla atılmıştır.

Çanakkale dostlar için cennet, düşmanlar için dehşetli bir cehennemdir.

Çanakkale "Hasta Adam" olarak nitelendirilen bir büyük çınarın köküyle, gövdesiyle, dalıyla ve yaprağıyla tekrar gürlemesidir. Mazlumların büyük bir sabırla ve metanetle hareket ederek zalimlere galip gelmesidir. Sönen umutların yeniden açığa çıkmasıdır.

Çanakkale'yi anmaktan daha önemlisi o asil ruhu anlayabilmektir.

Çocuklarımıza dört duvar arasında kuru tarihî malumatlar vermekle onlara tarih şuuru kazandıramayız. Nasıl ki Japonlar ilkokul çağındaki çocuklarını ABD'nin atom bombalarıyla yerle bir ettiği Hiroşima’ya ve Nagazaki'ye götürüyor ve orada yaşananları ayrıntılarıyla onlara anlatıyorlarsa biz de çocuklarımızı Çanakkale'ye götürelim.  Yaşanan acıları onlara anlatalım. Böylece çocuklarımızı gaflet uykusundan uyandıralım. Ötesi lâf-u güzaftır.

Özet:

"Türk'ün başına ne gelirse uykuda iken gelir."