İnsanoğlu, yolculuklarına genellikle bir gerekçe sunar. Bu gerekçe, çoğu zaman gerçeği yansıtmaz; çünkü insanların niyetleri ve gerçek motivasyonları, dışa vurduklarından çok daha karmaşıktır. “Yolcuya gidiş sebebini sorma, çünkü bahanesini valizinden önce hazırlamıştır” sözü, insan davranışlarının bu karmaşıklığını çarpıcı bir şekilde ortaya koyar.

İlk bakışta, bu söz bir gözlem gibi durur: insanlar ayrılırken kendi hikâyelerini kurgular, gerekçelerini öne sürer ve çoğu zaman bu gerekçeler, gerçekteki niyetlerinin gölgesinde kalır.

Ancak bu basit gözlemin ötesinde derin bir felsefi mesaj yatar: İnsan, kendi içsel hesaplaşmalarını ve toplumsal baskıları yönetebilmek için gerçek motivasyonlarını saklama ihtiyacı duyar.

Toplumsal açıdan bakıldığında, bu durum insan ilişkilerinde bir tür korunma mekanizmasıdır. Yolcunun gerçekte neden ayrıldığı, toplumun yargılayıcı bakışlarından, eleştirilerden veya beklentilerden bağımsız olarak kendi içinde kurguladığı bir hikâyedir. Bu, bireyin hem kendine hem de çevresine karşı uyguladığı bir stratejidir. İnsan, bazen gerçek sebeplerin acı verici olacağını bilir ve bu yüzden daha “kabul edilebilir” bir sebep üretir; tıpkı bir valizi hazırlamadan önce bahane hazırlamak gibi.

Felsefi açıdan, bu söz insan doğasının öngörülemezliği ve içsel dünyasının gizemi hakkında da bir ipucu verir. İnsan, görünürdeki davranışıyla içsel gerçekliği arasındaki uçurumu yönetir. Bahaneler, sadece başkalarını değil, aynı zamanda bireyin kendi vicdanını ve hafızasını da bir ölçüde korur. Yolcu, kendi hikâyesini yaratırken hem toplumsal hem de psikolojik bir denge kurar.

Neticede, bu söz bize insan davranışlarının yüzeyde görünen kısmının, gerçek niyetleri her zaman yansıtmadığını hatırlatır. Yolcunun valizini hazırlaması kadar, bahanelerini de önceden hazırlaması, insanın hem kendine hem de topluma karşı yürüttüğü ince bir oyunun işaretidir. Dolayısıyla yolcunun gidiş sebebini sorgulamak, çoğu zaman sadece bir yanılsamayı araştırmakla eşdeğerdir.

FİLİSTİN

Bir haftada 6 ülkeye saldıran bir ülkeye dünya kör ve sağır;

işte size demokratik şeffaf Batı.

Şimdi 6 ülkeye Türkiye’nin saldırdığını düşünün; Batı acaba ne yapardı?

Filistin bir insani dramdır. Bunu İslami bir dava haline sokmak siyonizme dolaylı olarak hizmet etmektir. Tüm dünya halkları İsrail vahşetine karşı birleşmek zorundadır.

Dünya yozlaşmış siyaset anlayışı sebebiyle git gide daha çok maneviyattan kopmaktadır. Bu haliyle yastık üstünde cihat eden tiplere pirim verilmemeli, Türkiye en sağından en soluna zulüm karşısında bir ve beraber olmalıdır.

İnsan hakkı diye kendi etnik ırkçılıklarını perdelemeye çalışıp, icraatta İsrail’den geçici devlet bekleyen malum tayfanın da ne olduğu ayan beyan ortaya çıkmaktadır. Yol uzun vakit dar ama hala umut var.