Kötülerin Çoğunluğu, diğer kötülerin çoğunluğu tarafından yenilecektir.

Tarih, bize bir gerçeği defalarca göstermiştir. Kötülük, çoğu zaman kendi içinde çatışarak yok olur. İnsanların çoğu, kötülüğü yalnızca iyiliğin ışığıyla yenilebilecek bir karanlık gibi görür. Oysa pratikte karşımıza çıkan tablo farklıdır.

Kötüler çoğunluk oluşturduğunda, onları sınırlayan ya da tüketen yine başka kötüler olur.

Bu durumun en belirgin örneği siyaset ve iktidar mücadelelerinde görülür. Zulmüyle hükmeden bir muktedirin yerini çoğu zaman başka bir muktedir almıştır. İlk kötüyü yıkan el, iyiliğin saf ve temiz eli değil, başka bir hırsın, başka bir kötülüğün eli olmuştur. Çünkü kötülük, kendi çıkarına doymaz, paylaşmaya yanaşmaz. Çıkar çatışmaları büyüdükçe, kötüler birbirinin kuyusunu kazar ve sonunda kötülüğü tüketen, iyilik değil başka kötülük olur.

Bunu toplumsal yaşamda da görmek mümkündür.

Bir mahallede suç işleyen çeteler düşünelim. İlk bakışta bu çeteleri yok edecek olan güç, adaletin temsili olan devlet mekanizmasıdır.

Ancak kimi zaman, çetelerin çöküşüne sebep olan şey başka bir çetenin saldırısı, yani kötünün kötüyü yemesidir. Böylece kötülük, kendi ağırlığını taşıyamayarak kendini tüketir.

Felsefi açıdan bakıldığında bu, kötülüğün doğasıyla ilgilidir. İyilik paylaşmayı, dayanışmayı ve çoğaltmayı bilir. Kötülük ise bencilliğe, açgözlülüğe ve yok ediciliğe yaslanır.

Bu yüzden kötüler çoğaldığında aralarındaki çıkar çatışmaları kaçınılmaz olur.

Sonuç olarak, kötülüğün sonunu hazırlayan en büyük etken, yine başka kötülüklerdir.

İnsanlık, iyiliği büyütmeden kötülüğün kendi kendini tüketmesine güvenemez.

Çünkü bir kötünün diğer kötüyü yenmesi, kötülüğün yok olması anlamına gelmez; yalnızca biçim değiştirmesidir. Gerçek kurtuluş, iyiliğin bilinçli ve kararlı bir şekilde çoğaltılmasıyla mümkündür. Aksi hâlde, kötüler birbirini tüketirken iyilik hep arada kaybolur.

Kötülerin ise hep başarılı olması, iyi insanların hiçbir şey yapmadığından kaynaklıdır.

...

Sevgi ve saygılarımla