Bir bayramı daha geride bıraktık. Tabi gönül ister ki her günümüz bayram içinde huzurlu ve mutlu geçsin. Ama ne yazık ki çoğu zaman hiç te öyle olmuyor.
Elbette üzücü olaylar, görmek ve yaşamak istemediklerimizi görüyor ve yaşamak durumunda kalıyoruz.
Dini ve milli bayramlarımız ne yazık ki günden güne anlamını ve önemini kaybediyor, yozlaşıyor…
Bayramları tatil olarak görüp sahillere kaçanları mı yazalım, yoksa eş-dostla görüşmemek için çevre illerdeki tarihi ve turistik yörelere gidenleri mi?
Maalesef millet olarak her geçen gün milli ve manevi değerlerimizden kopuyor, uzaklaşıyoruz.
Her bayram olduğu gibi bu bayramı da şahsen ben akrabalarımızla, dostlarımızla ve komşularımızla birlikte geçirdim.
Elbette her bayramın ayrı bir önemi ve değeri vardır.
Milli bayramlarımız eskiden stadlarla, büyük alanlarda milletçe coşkuyla kutlarken, günümüzde giderek sıradan bir etkinlik haline geldi. Dini bayramlarımıza daha da önem verir olduk gibi gözükse de hiç te öyle değil ne yazık ki!
Oysa bayramlar, özel günler toplumsal yapılanmanın, ortak bilincin, duyguların, kültürel ve geleneksel dokunun oluşumunu sağlayan, yansıtan çok önemli günlerdir. Toplumsal zenginlik ve değerleri, birlik, beraberlik, dayanışma, yardımlaşma bilincini oluşturur; birbirini anlamayı, ortak hareket etmeyi, aynı amaçlara kitlenmeyi sağlar, hatırlatır, diri tutar.
Eskiden dini bayramlarımızda; akraba, eş dost ziyaretleri, sofralar kurulması, sevgi, saygı, birlik ve beraberlik, kardeşlik duygularının pekiştirilmesi, dost köprülerinin kurulmasını sağlıyorduk. Milli bayramlarımızda ise okullarda, iş yerlerinde, stadlarla, alanlarda, yollarda topluca yapılan resmi kutlamalar, anma törenleri gerçekleştiriyorduk.
Son yıllarda bu güzel günlerimizin anlam ve önemini yitiriyoruz artık. Sadece tatil olarak görüyoruz. Bu üzücü bir şey…
Bayram namazı için Kırşehir’deki Ahmet Yesevi Camii’nde İl Müftüsü Mehmet Yaman vaaz veriyor, “Bayramlarda kırgınlıkları, küskünlükleri unutun. Aile büyüklerinizi, eşinizi, dostunuzu, kardeşinizi ziyaret edin, barışın” diyor.
Ama daha cami çıkışında bunu unutanları görüyorsunuz. Ne kadar üzücü değil mi?
Bayramların asıl çıkış noktalarında her dönemde ve her durumda gerekli olan milli ve manevi değerlerimizi tazelemek, pekiştirmek, sonraki nesillere de öğretmek olsa da kentleşme, değişen yaşam koşulları, modernleşme gibi etkenler toplumumuzu hızla bu değerlerden uzaklaşmaya itiyor.
Kültür erozyonu mu dersiniz, yoksa siyasetçilerin dini siyasallaştırması mı dersiniz ne derseniz deyin, dini ve milli bayramlarımızı eski bayram tadında kutlayamadığımız ortadadır.
Oysa bayramlarımız, hep beraber sevince dönüşürse hakiki manada bayram olmaz mı?
Elbette ben bir din adamı değilim, okuyucularımıza vaaz verecek bilgi ve deneyime de sahip değilim. Ama gördüklerimi, yaşadıklarımı burada dile getirerek, dini ve milli bayramlarımızı eskisi gibi anlamına uygun olarak kutlamamızın gereğine işaret ediyorum o kadar….
Bayram ziyaretlerimizde eşiniz ve çocuklarınızla büyüklerimizin ellerini öpüp, hayır dualarını anmak o kadar mı zor?
Çocuklarımıza gelenek ve göreneklerimizi göstermek, onları harçlık vererek sevindirmek o kadar mı zor?
Zaten günümüzde insanlar kendi derdine düşmüş. Oradan oraya savrulup duruyor. Hiç olmazsa bari bayramlarda akrabalıklarımızı, dostluk ve kardeşliklerimizi kaybetmesek olmaz mı?
Bu itibarla, öncelikle anne-babalarımızı, aile büyüklerimizi, akraba ve komşularımızı bayramda ziyaret ederek onlarla kurduğumuz gönül köprülerimizi güçlendirmeliyiz diye düşünüyorum.
Kardeşlerimiz ve yakınlarımız arasındaki kırgınlıkları ve küskünlükleri bertaraf etsek, çocuklarımızı da bayramın coşkusuyla buluşturarak onların zihinlerindeki kalıcı hatıralara katkıda bulunsak kötü mü olur acaba?
Bayram ziyaretinde bir gurbetçi hemşehrimle sohbet ediyorum, o da bu durumdan oldukça şikâyetçi…
“Biz her yıl dini bayramlarımızı ülkemizde, Kırşehir’de büyüklerimizle geçirmek için can atıyoruz. Binlerce kilometrelik yoldan geliyor, anamızı, babamızı, atamızı, eşimizi, dostumuzu, akrabalarımızı görmek istiyoruz. Onlarla bayramı bayram gibi yaşamak istiyoruz. Ama gittiğimiz birçok evde göremiyoruz. Adeta insanlar kaçıyor. Her bayram ziyaret ettiklerimizden birçoğu kapımızı çalmıyor. Böyle olunca dostluklar, arkadaşlıklar ve akrabalıklar kopuyor. Gönül kırgınlıkları artıyor. Yurt dışındaki pek çok dostumuz yıllık izinlerini geçirmek üzere Türkiye’ye geliyor, sahillerde 15-20 gün tatilini yapıyor, geçerken Kırşehir’e şöyle bir uğruyor, yakınlarını ziyaret edip geri dönüyor” diyor bu gurbetçi hemşerimiz.
Evet, üzücü ama gerçek bu…
Günden güne böyle böyle değerlerimizi kaybediyoruz. Akrabalıklar, dostluk ve arkadaşlık bağları kopuyor, artarak da kopmaya devam ediyor.
Küslerin barıştığı, kırgınlıkların ortadan kalktığı bayramları o kadar çok özledik ki…
Birbirimize kenetlenirsek, birlik ve beraberlik içinde olursak, barış, huzur ve istikrar içinde daha kalkınmış ve daha mutlu bir Türkiye hedefine mutlaka ulaşırız diye düşünüyorum.
Ülkemiz bugün zor ve sıkıntılı bir süreçten geçerken, birlik ve beraberliğe ne kadar çok ihtiyacımızın olduğu ortadadır. Bu dönem, belki Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden beri; insanların daha çok kaynaşmaya ihtiyacı olduğu bir dönem. Bu dönemde kaynaşmaktan başka çaremiz yok. Çünkü tek kurtuluş birlikte yaşamakta ve birlikte bir şeylere çabalamaktan geçiyor.
Biz bir bütün olarak büyüyüp, bir bütün olarak var olup, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilelebet yaşaması adına birlikteliğimizi güçlendirerek devam edip, Büyük Önderimiz Atatürk’ün gösterdiği hedefe ulaşmak zorundayız. Herkesin de bu bilinçle hareket etmesi olmazsa olmazlarımızdan birisidir.
Ben böyle düşüyor ve böyle yorumluyorum. Tüm arzum ve dileğim dini ve milli bayramlarımızı bayram gibi kutlamak, birlik, beraberlik ve dayanışmamızı arttırmaktır.

***

Biraz da gülelim

Karım ve polis
Sürücü dikiz aynasında kendisini izleyen polisi görünce kaçabileceğini düşünüp basmış gaza.
Ancak polisi atlatamayacağını anlayınca, pes edip çekmiş kenara.
Polis arabasından inmiş.
Bezgin, kızgın ve de küskün bir sesle:
- Bana bak, çok yorgunum, üstelik keyfim de kaçık. Mantıklı bir özür söyle yoksa yaktım çıranı!”
Kısa bir ara ve sürücü:
- Karım geçen ay bir polisle kaçtı. Aynada sizin aracınızı görünce, kaçtığı polis, onu bana geri getiriyor sandım...

***

Sevdiğim bir söz

“Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes sever. Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu derdiyle sevebilmektir.’’ Şems-i Tebrizi