KIRŞEHİR’DEN ülke gündemini değerlendirmek, siyasileri ve söylemlere kafa yormak ne getirir bize bilmem ama, yaşananları tasvip etmek mümkün değildir. Kırşehir demokrasi uğruna neler çekmiş, neler yaşamıştır.

KIRŞEHİR’DEN ülke gündemini değerlendirmek, siyasileri ve söylemlere kafa yormak ne getirir bize bilmem ama, yaşananları tasvip etmek mümkün değildir.
Kırşehir demokrasi uğruna neler çekmiş, neler yaşamıştır. İlçe olması pahasına demokrasiden asla taviz vermemiş, baskı ve tehditlere boyun eğmemiş bir kentti Kırşehir…
Ama ne yazık ki ülkemiz son yıllarda adeta dejenere olmuş, insanlar benliğini ve kişiliğini kaybetmeye yüz tutmaya başlamıştır. Bunu tasvip etmek mümkün müdür?
İnsanlarda bir ilke, bir inanç olmalı. Körü körüne, göz göre göre yanlışlara onay veremez, vermemeli. Onuru için, geleceği için, inançları için…
Akil bir emir kulu bir hizmetçi ve görünmeyen bir gizemdir. Verilen komutları hafızasında uzun müddet saklar zamanı ve yeri geldiğinde, gönlün emri direktifinde yerine getirmeye çalışır. Gönlün emir ve komutası olmadan kendi başına hareket edemez. Eğer aklı devamlı hazır ve verilen komutları doğru olarak yapması isteniyorsa, antrenman yaptırmak gerekir. Buda okumak, dinlemek yaşanan olayları iyi analiz etmekle olabilir.
Dinlenen her sözün doğruluğunu akla onatmak yahut kayıt torbasına atmak yaşama yatırım yapmaktır. Kendi aklını çalıştırmayan yani çalıştırma zahmetine katlanmayan kimseler devamlı başkalarının emir ve komutasına bağlı kalmaya mahkûmdur, düşüncesinin doğruluğu veya yanlışlığı şahsı ilgilendirmez ve hatta işlediği yanlış bir davranışın suçunu da başkasına yükleme alışkanlığına sahip olur.
Memleketimizde partizanlık anlayışı bu davranışların sonucudur. Bunu çok iyi bilen kurt politikacılar, kendi çıkarları doğrultusunda her fırsatı kullanmayı severler. Politikacılarımızın sayınları miting meydanlarında veya meclis kürsüsünde coşarken kantarın topuzunu kaçırıveriyorlar. Geçmiş zaman içerisinde olan olayları, şimdi kendilerinin ayıbını örtmek için, dolandırıp dolandırıp sapan taşı gibi 50-60 yıl geriye doğru fırlatmaya çalışıyorlar.
Daha olmadı ağıza alınmayacak derecede küfürlere eş kelimeler kullanarak bir nevi kin tohumları serpiştiriyorlar. Bence hiçte yakışmayan terimler ve yöntemlerdir. Elbet sandık ortaya konunca halk tercihini kullanır, değerlendirmek halka kalmış tabi sağlıklı düşünebilirse. Her fırsatta Atatürk Cumhuriyeti’ne ve ilkelerine hakaretler savuran bazı siyasetçiler, yeni anayasayı biz Atatürk’ün yasalarına geri dönmek için bunları yapıyoruz diyorlar.
Eh buna maşallah denir, geçte olsa Atatürk ilkelerini öğrenmiş ve benimsemişler, yalnız Atatürk zamanının koşullarını ve tek partili bir zaman olduğunu öğrenememiş, eh buna da şükür demek ki öğrenmenin yaşı yokmuş.
27 Mayıs ihtilalinin nasıl oluştuğunu o tarihte yaşayanlar bilir, o ihtilal sivil darbenin askeri darbeyle karşılık görmesiydi. Arkasından gelen ihtilaller 27 Mayıs’ın ürünleridir, 27 Mayıs’a karşı yapılmış başkaldırı ve arayışlardır. Bunu demekle ihtilalleri onaylıyorum anlamı çıkarılmamalı idi, hele idama karşı olduğumu her zaman söylemişimdir. Menderes ve ekibi suçlu olabilir ve de bence öyleydi fakat ölüm cezası derecesinde değildi, ölüm cezası tasvip edilecek bir olay değildir zaten.
Şimdi bu olayları siyasi malzeme olarak kullanmanın acizliğini siyasiler kullanmamalı. Her ortamda geçmiş olayları kullanmak insanın acze içinde olduğunu gösterir. Politika üretmek, gündem yaratarak halkın zihinlerini karıştırmak değildir. Yersiz ve mesnetsiz sarf edilen politik söylevler, toplumu gruplaştırır ve bölünmelerin huzursuzluğun temeli atılmış olur ki sonuçları pekiyi olmaz. Türk siyasi tarihinde entrikalar saymakla bitmez bunların bir kısmı dış güçler tarafından planlanır, içerde tutulan piyonlar tarafından tatbik edilir, bir kısmı da bizzat ajanlar tarafından hayata geçirilir.
Türkiye´nin ilk uçak korsanı olayı arasında kırk yıl geçti bunu hiç hatırlayan var mı ve bu şahıslar hala hayatta ve bir tanesi de benim Kırşehir’deki köylüm ve çok yakında tanıdığım biri.
Yakın çevrelerinde çok hikâyeler dinledim, adı geçen şahısların hemen hemen çoğu bu dünyadan göç etmişler ve ismi geçen şahıslar beni pek te şaşırtmadı.
Geçmişte çok dramatik olaylar yaşadık birçoğumuz mağdur olduk huzursuz olduk o günleri yaşamayan genç nesillere ballandıra ballandıra o günlerde mağdur olanları ağlayarak anlatmanın ve toplumu galeyana getirmenin bir anlamı ve faydası yok.
Şimdi bu geçmiş acı olayları temcit pilavı gibi pişirip pişirip menüye sunmak pek yarar getirmez. Eğer böyle olursa bütün gelmiş geçmiş dünya devletlerini yargılamak lazım, hele Osmanlı’dan başlarsak bütün Türkiye coğrafyasını mahpushane yapsak yine yetmez.
Refah ve huzur içinde yaşayan medeni toplumlar, hiç bir zaman darbe ihtilal gibi terimleri kullanmaz. Eğer adil ve problemsiz bir toplum, devamlı bir rejim değişikliği beklentisi içerisine girerse ve bunu her on on beş sene içerisinde oluşumu hazırlanıyorsa ve alışkanlık haline gelmişse, bir şeyler düzgün gitmiyor demektir.
Bu yanlışlıkları iyi tespit edip telafi etmek, mevcut iktidarların görevidir. Kendi içine kapanıp her şeyi ben biliyorum mantığı yanlışların daha da karmaşık hale gelmesine sebep olur.
Tek tip toplum yaratmak, değişik tarihlerde farklı devletler tarafında denenmiş ve çok acı dramatik oluşumlar yaşamıştır, toplumsal kargaşanın acıları uzun zaman unutulamamaktadır.
Çok devlet kurmakla övünen kimselere sormak gerekmez mi, kurduğun devletlerin kaç tanesini ayakta tutabildin?
Beceriksiz kimseler, geçmişte atalarının yaptıklarıyla övünmeyi yeğler. Aklın hiç oynanılmayacak temel taşları vardır yerinde oynatmaya gelmez, hele az gelişmiş mozaik yapılı toplumları sevki idare etmek, sabır ve ihtisas ister.
“Ben bilirim” mantığı, “biz biliriz” mantığında pek de iyi olmadığı herkes tarafında bilinmelidir. Toplum olarak hepimiz her şeyi ortak bilmeye çalışsak, herhalde daha iyi olur.