Başkanlık sistemi ile kararlar daha doğru ve hızlı alınacağı, yaşamın daha da kolaylaşacağı söylenilmişti ama öyle olmadı. Başkanlık sistemi zam getirdi, fakirleşme getirdi, yokluk ve yoksulluk getirdi.
23 Haziran günü yapılan İstanbul seçimlerinden hemen sonra zam furyası başladı. Elektriğe, motorine, çaya, şekere, una, zeytine peynire, sigaraya, alkollü içkilere yüklü zamlar gelmeye başladı, doğalgaz zammı da kapıda.
Ülkemizin dört bir köşesinde olduğu gibi, Kırşehir’de de yaşamını zor şartlarda sürdüren ve gelir düzeyi çok yüksek olmayan insanlar sofralarını süsleyen gıda maddeleri fiyatlarının yüksekliğinden yakınmaktadırlar.
Öyle ya insan yaşamının olmazsa olmazı olan gıda maddeleri gelir seviyesi ile elbette ki dengeli olması gerekmektedir. Zira gelirin düşük, tüketim ürünleri fiyatlarının yüksek olması alım gücünü düşürmekte ve bu da sağlıklı insan yaşamını doğrudan olumsuz yönde etkilemektedir.
Ülkemizde gıda fiyatları yıllardır yüksek seyrederken, ülkeyi yönetemeyenler zaman zaman açıklamalar yaparak temel tüketim ürünleri fiyatlarının düşürüleceğini müjde olarak vermişlerdi ya, ama öyle olmadı.
Tüketim ürünlerinin fiyatlarındaki artış hız kesmedi, halen de her geçen gün artarak devam etmekte, doğal olarak bu da enflasyonu olumsuz yönde etkilemektedir. Her ne kadar enflasyon düşük açıklanmışsa da halkın cebine yansıyan bir şey yok. Zaten açıklanan düşük enflasyon rakamı da pek inandırıcı gelmiyor.
Aylık ve yıllık olarak açıklanan enflasyon oranları gerçekleri çok fazla yansıtmamaktadır. Zira enflasyon hesaplanmasında gıda fiyatları nedense pek hesaba katılmaz. Oysa üst gelir diliminin dışında kalan guruplar gelirlerinin yarısından fazlasını gıda harcamalarına yaptıkları bir gerçektir.
Üretici köyünde, kasabasında, zor şartlarda tarlasında emeğini esirgemeden el emeği, alın teri ile yetiştirdiği ürünlerini getirdiği şehir semt pazarlarında değerinin çok altında satışa sunar.
Eline geçen az miktardaki parası ile de evinin ihtiyaçlarını almayı düşünür ama her seferinde alım gücünün biraz daha düştüğünü yani her seferinde daha da fakirleştiğini bilir.
Nedense üreticinin ürün fiyat değerleri hep düşük kalır ama bunu yetiştirmek için sağladığı maliyetler hep yüksektir.
Tüm bu olumsuzluklar hükümet politikasının yetersizliğinden kaynaklanmakta ve ekonomik istikrarı da temelden bozmaktadır.
Devlet; doğru uygulanabilir tarım, hayvancılık, ekonomik ve eğitim politikaları ile üretimi teşvik ederek, verimliliğin artırılmasını sağlamalı, doğrudan üreticiden tüketiciye giden kanalları açarak fiyatların makul seviyelerde kalmasına katkı sağlamalıdır. Yoksa zam yaparak istikrar sağlanmaz, kalkınma olmaz. Olsa olsa fakirlik olur, yoksulluk olur ve umutsuzluklar artarak çoğalır.