Kırşehir’de eskiden kutlanan ulusal bayramlarımıza bir bakıyorum, bir de bugünkülere… Bayram demek uygun olur mu bilmem, sadece birkaç okuldan toplanan öğrenciler ve il yöneticilerinin katılımı ile kutlanan bayrama halk katılımı ve halk ilgisi var mı? Olmaz tabi. Çünkü milli bayramlarımız sönükleştirildi, basitleştirildi.

Kırşehir’de eskiden kutlanan ulusal bayramlarımıza bir bakıyorum, bir de bugünkülere…
Bayram demek uygun olur mu bilmem, sadece birkaç okuldan toplanan öğrenciler ve il yöneticilerinin katılımı ile kutlanan bayrama halk katılımı ve halk ilgisi var mı?
Olmaz tabi. Çünkü milli bayramlarımız sönükleştirildi, basitleştirildi. Kırşehir’de eskiden kutlamalar Ahi Stadı’nda yapılırdı ve stad tıka basa dolar, hatta Kalemizde bile oturulacak yer bulunmazdı.
Şimdi nerede o ilgi, o heyecan?
Evet, ulusların ortaklaşa kutladığı ve kutlanması gereken bazı bayramlar vardır. Halkın ortaklaşa, sevinç ve coşkusuyla paylaştığı milli bayramlar, toplumu kaynaştırır birbirine kenetler ve birlik sağlar.
Dini bayramların ulusal olarak paylaşılması ve ortaklaşa kutlanması olamaz. Aynı toplum içerisinde değişik inançlara sahip olan topluluklar belki saygı çerçevesinde birbirilerinin bayramlarını tebrik ederek, ortaklaşa paylaşılan vatanda beraber birlikte yaşamanın, huzurun ve güvenliğin devamı için önemli olur ve saygı çerçevesinde inançları gereği hoşgörüyle bakabilirler. Fakat ulusal bayramların önemi çok başka bir değer arz eder.
Ulusal bayramlar genellikle bir ulusun büyük savaşlar kazanması veya ulusça bir felaketin defninde veya yaşam içerisinde herkesi ilgilendiren her hangi bir doğa olayı, mesela bahar bayramı, nevruz gibi din ve ırk ayrımı yapmadan kutlanan millileşmiş bayramlardır.
İstanbul’da kutlanan, 563’üncü fetih yılı şenlikleri çok görkemli bir şekilde kutlanırken, en az İstanbul’un alınması kadar önemli olan Cumhuriyet bayramlarının iptali kafa karışıklıklarına sebep olmuşa benziyor.19 Mayıs,23 Nisan,29 Ekim,30 Ağustos bayramları 563 yıl önce kazanılan başarı kadar önemlidir.
İstanbul’un fethi kutlanırken, değişik bahanelerle Atatürk devrinin bayramlarını küçük düşürmek veya düşürmeye çalışmak, 1919 öncesini bilmemenin cehaleti sayılır.1919 sonrası geçen zamanlardaki başarıyı sağlayan komutanlar, imparatorluğun yani monarşi idaresinin okullarında yetişmiş ve o sıkı disiplin altında şekillenmiş genç subaylardır. Bu subayların padişaha başkaldırması ve saygısızlık etmesi düşünülemez.
Onların başarılarını gölgede bırakma teşebbüsünün sinyalleri verilmek isteniyorsa bu çok yanlış ve cahilane bir davranıştır. O insanlar o günün şartlarını ve zorluklarını göğüsleyerek vatan toprakları için canlarını tehlikeye atarak bir başarıya imza atmışlardır ve vatani işgal altında kurtarmanın önderi olmuşlardır.
Kurtuluş Savaşını yaşayan kimselerin anılarında çok acıklı ve dramatik hikâyeler dökülmüştür kâğıtlar üzerine. Bu hikâyeler yaralı olarak kurtulan ve o kaosta yaşamayı başarabilen kimselerin hatıraları, nasıl bir yoksulluk ve sefalet içerisinde kazanılan başarının sırlarını anlatır. Ya hayatını vatan için feda eden isimsiz kahramanların yazılamayan hikâyeleri belki daha da dramatik ve acılıydı. Zamanın şartları altında yaşanan acı ve hüznü anlatacak kelimeler yazılamaz, anlatımı kifayet edemez.
Atatürk ve arkadaşlarının başarısını küçümsemek ve hiç yokmuş gibi davranmak, aynı zamanda Osmanlının geçmişinde saygısızlık demektir. Evet, her milletin tarih içerisinde hataları olmuştur ve bundan sonrada olacaktır. Ordunun siyasallaşması ve toplumda yolsuzlukların artması ve iç istikrarın bozulması bazı devletlerin ve imparatorlukların çöküşünü hızlandırabilir.
Bu çöküşün zamanında fark edilmesi ve önlemin alınması, tekrar istikrarın sağlanmasına yardımcı olabilir. Fakat İstanbul’un yabancı güçler tarafından işgal edilmesinden sonra zaten yapacak bir şey kalmamıştı padişahın komutasında.
Birinci Dünya Savaşı’na, Almanya, Macaristan, Avusturya ve Bulgaristan’la oluşturulan ittifak saflarına katılan Osmanlı Devleti aynı anda Kafkaslarda Ruslarla, Süveyş ve Irak da İngilizlerle ve takiben İtalyanlar ve Fransızlar derken Bulgaristan’ın da 29 Eylül 1918´de ittifak gurubunda ayrılmasıyla, imparatorluk zor durumda kaldı.
Devam eden savaşların her cephesinde bulunan Cumhuriyetin kurucu komutanları ve bilhassa M. Kemalin üstün zekâsı ve başarısıyla Çanakkale’de elde edilen başarı, İstanbul’un kurtulmasına sebep olmuştur. Tarih yazmak haddimize değil ama lütfen Cumhuriyet devrinin ilkeleri içerisinde kutlanması gereken bayramların nasıl oluştuğunun bilinmesi gerekirdi. Fakat değişik devrelerde Atatürk ve ilkeleriyle uğraşmayı kendilerine görev addetmiş kimselerin, nasıl yetiştiği ve nasıl eğitim aldığı bilinmeyen konular değildir. Bazı konularda daha dikkatli olunması ülke yararına fayda sağlar.
Lütfen kin ve ihtiraslar, ülke bütünlüğünü zedeleyici boyutlara ulaşmasın. Bizlere bağımsızlığımızı kazandıran ve bu vatanı tekrar bize bağışlayan kimselere saygı gösterelim ve rahmetle analım. Hangi görüşe sahip olursa olsun, hangi dini inanışa sahip olursa olsun, bu cennet vatanı bizlere emanet edenlerden, rahmet ve minnetle söz edelim.