Yaşamın her devresinde seviye ölçüsü vardır ve yaşam kalitesini zaman zaman olumlu veya olumsuz olarak değiştirir. Verilen belirsiz vaatlerde bu kadar görünün dahilindedir. Kendisinden beklenen vaatlerden başarılı olamayan ve liderliğe yakışmayan vasıflar taşıyan kimselerin başarısızlığı zamanla öfkeye ve kine yönlenir.

Neticesinde iftira, entrika ve kuşak altı vuruşlarla rakibi olanlara karşı, seviyesiz ve edepsiz atışmalar tehditler başlar ki iste o zaman toplumun kutuplaşmasının yol taşları döşenmiş olur. Demokratik ortamda hizmet yarışı adı altında soygun düzenin ana basamağı olan seçimin her türlüsü hakkaniyetli ve güven verici olmaz ve Türkiye'de yıllardır bu taktik devam ederken, cam kulesinde bekleyen art niyetli güçler, zaman zaman devreye girerek beka sürecinin süresini çabuklaştırır.

Sözüm ona muhalefet partileri, iktidar partisinin çaldığı oyun havasına, koro halinde tempo tutarak halaya devam ederken, partilerin seçim sırası çekilirken bile su havasına kendilerini kaptırarak dünyadan bihaber gözleri açık uyuyan vekillerden bir beklentisi yok.

İşte 31 Mart seçimlerinde seviyesiz propaganda nutukları, belki de hiç bir zaman gerçekleşemeyecek vaatler verildi. Kazanan muhalefet, kaybeden iktidar oldu.

1960’dan zamanımıza kadar geçen sürede, şimdiki kadar seviyesiz bir seçim propagandası görmedim. Bir defa şunu itiraf edelim, kendisini seçilmeye layık görenler, seçicilerin gerek kültür, gerekse demokrasi anlayışı açısında çok geri kalmışlığın örneğini yaşatıyorlar.

Seviyesizliğin bir ölçüsü vardır, fakat yaşadıklarımız seviye değil başka bir ortamdan yüzdürüyorlar akıl kayıklarımızı. Seçimden bir gün önce seçmenin eline, ayağına kapanan kimseler, seçildikten sonra ayrı bir dünyanın atmosferine uçuyorlar.

Gerek gelir dağılımı gerek adalet ve hukuk açısında olsun ayrı bir önceliğin hak sahibi olduğunu sanıyorlar ve sonuna kadar kendilerini ilk yapacak yasaları ve kanunları, geldiği yeri görmeyerek veya neye evet diyeceğini bilmeyerek, demir yolu bariyeri gibi el kaldırıp indiriyorlar ve otuz yıl pirim ödeyerek emekliliği hak eden ağalarının on kat aylık ücreti alan ve çok kısa zamanda refaha kavuşmanın tadını çıkarırken, asgari ücretle yasama değil sadece karnini doyurmaya çalışan ömrünü vatan için harcayan halka, tepeden bakmayı görev zannederek, meydanları yine tozu dumana katan laf cambazlarıyla tanışmaya hazır olalım. Seçim konuşmalarında her türlü salvo serbest.

Dünyada Türkiye'deki kadar siyasi parti bolluğu olan başka bir ülke yoktur. Mafya guruplarında, yabancı ülkelerde yardım uman kimseler yine gündemimize girerken, Dünyaca aranan mafya liderleri İstanbul'da toplantı yaparken, görevini bilerek veya bilmeyerek kötüye kullananın sorgulanmadığı tek ülke Türkiye'dir.

Allah'tan niyazımız odur ki kazasız, şaibesiz ve hakkaniyetli bir seçimle liyakat sahiplerini layık olduğu makamlarda görmemizdir.

Şimdi seçimler geride kaldı. Hayat pahalılığı, eğitim sağlık üretim gibi halkın devletten haklı olarak beklediği hizmetler, umarız daha da kötü bir vaziyet almaz inşallah.