Avrupa Parlamentosu bir karar almış, Türkiye’nin ortak Pazar görüşmeleri derhal askıya alınsın. Gerekçe itin kılı yani elle tutulur bir tarafı yok. Onların aldığı karar bir tavsiye kararı, ama ortaklar tarafından dikkate alınır. 
Bizim hükümet yetkililerimiz anında cevap veriyor, “Biz alınan kararı gale almıyoruz!”
Hey maşallah. Öyle söyleyinceye kadar girmek istenen bir ligin alt kuruluşlarının alacağı kararı daha önce lehe çevirmek varken, “alınan kararı tanımıyorum” demek işin kolaycılık niteliğindedir. “Aldığı kararları tanımadığın bir birliğe neden girmek istiyorsun?” diye sorarlar. 
Zaten AB Birliğine bizi alacakları falanda yok ve olmaz da. Nedeni yıllarca Avrupa’da çalıştığım için, onların Türkiye’ye bakış açısını biliyorum. Almak istememelerinin pek çok sebebi var. Fakat en basta gelen üç tane faktör öne çıkıyor.
1-Kültür farkı.
2-Din farkı.
3-Ekonomik fark.
4-Adalet anlayışı ve uygulamaları.
Bunlar en önemli faktörler, bunlara nüfus yoğunluğu, işsizlik oranı ve Ortadoğu’da gelişen olaylarla daha pek çok olumsuzluklar eklenebilir. Suriye ve Iraktan Türkiye’ye gelen insanlara Türk kimliği verilmesi de Avrupa ülkelerini ürküten bir uygulama denebilir. Açıkça söylemeseler de zaten nüfusu artan bir ülkeye dış takviye niteliği taşıyor olması olarak kabul ediyorlar. ABD’nin Afganistan’ı Taliban’a teslim ederken ülkeden kaçmak isteyene Türkiye’yi işaret ederek yoğun bir iltica akınının da bunlara eklenince katilim daha da ileriye atılması gayet normal. Anormal olan Türkiye’nin Afgan mültecilere siniri açarken, Batıya geçişi kapanması.
AB Birliğinin dağılması olasılığı çok zayıf, İngiltere’nin kolonileri arasında çıkan problemler dolaysıyla ayrılmak zorunda kaldığını göstergede her hangi bir şekilde Avrupa Birliği ile tamamen ipleri koparması zor. Ayrılmasa da kendisine bağlı kolonilerle ticari akışını fazlada etkilemez. AB Birliğinin dağılmasına veya devam etmesine sadece Almanya karar verir. Birlik üyelerinin hemen hemen hepsi de Almanya’ya bağımlı, Almanya batarsa birlikte dağılır, bu da pek uzak olasılık. Birliğe üye olan yani Avrupa ülkelerinin sınır güvenliği sorunu yok gibi, sadece eski Yugoslavya’nın dağılmasından sonra kurulan küçük devletlerden sadece Sırbistan’la biraz sıkıntılı devreler geçirebilir ve de geçiriyor.
Türkiye bütün gücüyle bu birliğe dahil olma yollarını aramalı. Aramalı derken onların her dediğine evet denecek değildir. Birlik kurulurken bazı kurallar konmuş ve bu kurallara uyulacağını Türkiye’de tahavvül etmiş. Zaman uzayabilir. Fakat Türkiye’de bazı sorunlarını çözmede kararlılığını göstermeli. Bu arada da Gümrük Birliği’ni tekrar gözden geçirmeli. Yalnız Merkel giderayak Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne giremeyeceğini söyledi. 
Birliğe kabul edilmediği takdirde ne yapmalı. Öncelikle Türki cumhuriyetleri ile sıkı bir iş birliğine gidilmeli Uzakdoğu ve Rusya ile iş birliği konularında uzlaşma yolları aranmalı, eğer NATO’dan çıkmak icap ediyorsa savsaklamaya gerek yok hemen çıkılmalı. Zaten NATO’nun fonksiyonerliği ve misyonu bitmiştir. Sadece Amerika çıkarları için kararlar alınıyor ve alınan kararlarda Amerika’nın isteği doğrultusunda çalışıyor. Pek mümkün görülmese de yeni bir pak kurulacak olursa bu paktın içinde muhakkak Türkiye olmalı. 
Şu anda iki kutuplu bir pakt görünüyor gibi, Çin’in bu pak içerisinde rolünün büyük olacağı düşünülmemeli. Çin’in kullandığı teknolojinin ve sermayenin büyük bir kısmı Amerika’nın kontrolünde. 
Arap kardeşlere gelince, aynı dili konuştukları ve aynı soydan geldikleri halde kendi aralarında bir türlü diyaloğu kuramıyorlar ve her biri başkasının kuyruğuna takılıyor. Sıkışmayınca Türkiye’ye kardeş demeyen Arap ülkelerine hiç bir zaman güvenilmez. Kendi aralarında anlaşamayan din kardeşlerimizle biz nasıl anlaşalım? Şunu da unutmamak lazım, Arap kardeşlerden Türkiye’ye hayır gelmez, çünkü kendilerine ve koltuklarına en önemli tehdit olarak Türkiye’yi görüyorlar. Sebebi laikliktir. Yani koltuklarını kaybetme korkusu. Daha önemli ve tarihten gelen bir düşmanlık yatmaktadır.