Bu yanlışlar öylesine çoğaldı ki bazen saç-baş yolduruyor. Televizyon, gazete, sözlü, yazılı; nasıl gelirse öyle yanlışlarla dolu ki yaza yaza bitiremezsiniz.

Sunucumuz konuşuyor:

AFAD ya da Kandilli’nin bildirdiğine göre saat 16.30’da Malatya’da 4,6 büyüklüğünde bir deprem gerçekleşti. Bu arada aynı cümle alt yazıda da geçiyor. Hangi insanlık düşmanı tasarlamış da şimdi de GERÇEKLEŞTİRİYOR bu depremi? Gerçekleştirmek, tasarlanmış, projelendirilmiş bir düşünceyi yapmak, yerine getirmektir. Doğrusu ne mi diyorsunuz? AFAD ya da Kandilli Rasathanesinin bildirdiğine göre saat 16.30’da Malatya’da 4.6 büyüklüğünde bir deprem oldu (meydana geldi).

(Aşırı yağmurlar nedeniyle birçok ilimizde sel nedeniyle yıkımlar gerçekleşti.) Bu kadar bozuk bir cümle olur mu, oluyor işte!

Sunucumuz konuşuyor:

Öğrencilerin barınma ve beslenme sorunlarının giderilmesi adına belediyelere büyük iş düşüyor.

Şöyle desek olmaz mı?

Öğrencilerin barınma ve beslenme sorunlarının giderilmesi için belediyelere büyük iş düşüyor.

Bir televizyon kanalı, bir programın tanıtımını yaparken söylenen her cümlesinde “için” yerine “adına”yı kullandı. Zaten programın sunucusu bayan da tam bir “adına”cı...

Bu da benden olsun: Gözümü yormamak adına yazmaya bir süre ara verdim. (!) Adına iş yapılan bir tüzel kişilik ya da özel kişidir. Rektörlük adına, bakanlık adına, Rektör adına, bakan adına...

Peki ne adına değil? Birkaç örnek: Yaşam adına, hayat adına, ekonomi adına, arabalar adına... değil.

Sunucumuz konuşuyor:

İsrail ölümcül silahlar kullanıyor Gazze’de!

Keşke öyle olsa, ölümcül, ölecek hale gelmiş olandır, bir şey yapamaz. Peki ne demesi gerek. Öldürücü silahlar derse doğru olur. Mikrop öldürücüdür, darbeler öldürücüdür, bombalar öldürücüdür, zehir öldürücüdür. Daha ne diyeyim hasta ölümcül halde, ilaçlar kâr etmiyor. Öldürücü darbeler yiyen hayvan ölümcül duruma düştü.

Gazetecimiz yazmış:

İsrail bombaları Gazze’deki birçok camii yok etti. Bilmem ne camii hedef gözetilerek vuruldu. Yüzyıldır bu cami sözcüğünün yazılışını bile Türkçeleştiremedik. Gördüğüm hiçbir caminin kapısında... Camisi, hiçbir ölüm duyurusunda... Camisi’nden kaldırılacak yazılışını görmedim. Bu gidişle göremeyeceğim de... Camii biçiminde yazılınca hem okuma hem yazma zorluğu oluşuyor.

Tartışmacımız konuşuyor:

İsrail-Hamas çatışması üçüncü dünya savaşına sebebiyet verecek gibi görünüyor. Sebebiyet, sebeplik anlamında... O zaman, cümledeki anlam “sebeplik verecek” oluyor. Şöyle desek daha güzel olmaz mı?... Sebep olacak gibi görünüyor. Burda da “Sebebiyet” ile bir Arapça hayranlığı sezmez misiniz? TDK Sözlüğü: Sebebiyet vermek bir şeye, bir olaya sebep olmak, yol açmak. Bu durumda sebebiyet demeye gerek var mı? Yol açacak deyip Türkçe konuşalım.

Sunucunuz konuşuyor:

Yüzlerce tır Refah Sınır Kapısında Gazze’ye giriş yapmak için bekliyor.

Dün yirmi tır Refah Sınır Kapısından Gazze’ye giriş yaptı. ... Genel başkanı Kurultay salonuna giriş yaptı. Bu salonun girişi yok muymuş?

Refah Sınır Kapısı zaten giriş yeri, kapı... Yeniden tırlarla giriş yapmaya gerek var mı? 20 tır dün Refah sınır Kapısı’ndan Gazze’ye girdi. ABD Başkanı Biden’ın uçağı saat 14.00’te Telaviv Havaalanına (Limanına) iniş yaptı. İnmedi de yeni bir iniş yeri mi yaptı acaba? Telaviv Havaalanına indi, ulaştı. Liman sözcüğü bir denizcilik terimidir, kara bölgelerindeki yerler için kullanılmamalıdır. Havaalanı, hava meydanı daha doğru bir kullanım olur.

Sunucumuz konuşuyor:

Dünkü depremde can kaybı yaşanmadı.

İsrail saldırılarında son belirlemelere göre Gazze’de bir mülteci kampında 100’den fazla can kaybı yaşandı.

Yaşanmak-yaşamak canlılığın işaretidir. Ölenleri anlatırken şu kadar kişi öldü, şu kadar can kaybı oldu desek daha güzel olmaz mı?

Gazetecimiz yazmış:

“Yatırımcı teşviğe değil istikrar ve iklime bakıyor”

“Zabît Katibi Çete kurdu 80 milyon lira kazandı.”

Yabancı kökenli sözcükleri hem yazarken hem söylerken yanlış kullanıyoruz. Bundan kurtulmak için varsa Türkçelerini kullanmalıyız, yoksa sözlüklere başvurmalıyız.

“Teşvik” Arapça bir sözcüktür, ek aldığında sonundaki sert ünsüz yumuşamaz. Teşvike, teşviki, teşvikten.... Bunun gibi “hukuk”, tetkik” “dikkat”, “tedarik”, “minnet”, “itriyat”, “teşkilat” vb. sözcüklerde de son ünsüzde yumuşama olmaz. Hukuğa değil hukuka, hukuğu ayaklar altına aldı değil hukuku...

Zabit askeri bir terim olarak eskiden çok kullanılmıştır. Zabit; rütbesi teğmenden binbaşıya kadar olan asker (TDK Sözlük; Zabıt: Tutanak (TDK Sözlüğü) Belediye görevlisi Zabıt Kâtibi: Tutanak tutma görevlisi, Mahkemede.

Her iki sözcüğün Türkçe yazılış ve söylenişleri biribirine yakın. Karışıklık bundan kaynaklanıyor.

Gazetedeki cümle:” Zabıt katibi çete kurdu 80 milyon lira kazandı.” olmalıdır. Yani yazıcı anlamında...

Sorun yine yabancı sözcük! Arapça kökenli olan bu sözcükler yazılış bakımından farklılık göstermez.

Tam zamanı, sunucu ve tartışmacı konuşuyor:

“Seçim sath-ı mahalline girdiğimiz şu günlerde...”

Seçim sath-ı maili” terim bu ama bunu doğru söyleyebilecek kaç kişi var ki? Bunu beceremiyorsak şu daha doğru ve güzel olmaz mı? “Seçim ortamına girdiğimiz şu günlerde...” Sath-ı mail: meyelli, eğilimli ortam, düzlem anlamındadır. Neden kendimizi zora sokuyoruz ki? Bu arap dilinin ve kültürünün Türkçeye verdiği zararı hiçbir dil ve kültür vermemiştir diyeceğim ama İngilizce günümüzde bunu engelliyor. Alın size bir örnek: konsept.

Dilimize özen gösterelim.

Mustafa Sütçü

İstanbul

Okuma Önerim: Atillâ İlhan’a Mektuplar, Belgin Sarmaşık

Epostam: [email protected]

Telefonum: 0533 661 71 04