Dilimize başka dillerden giren ve kendi dilimizin birtakım sözcükleri şu ya da bu nedenle söyleyiş, yazılış, anlam gibi özellikleri bakımından değişikliğe uğramıştır, uğratılmıştır.
Kimi bunlara “galat” demiş, kimi halk ağzı, kimi konuşma dili demiş; sonuçta ortaya bir yığın değişmiş sözcük çıkmış. Bunların açıklanmasında yakıştırmalar da olmuştur.
Yaygın olarak kullandığımız bir örnek var:
Kayınvalide - Kaimvalide
Kaynana - Kaimana
Kaynata - Kaimata
Kayınpeder - Kaimpeder
Kayınbaba - Kaimbaba
Kayınbirader - Kaimbirader
Kaymakam - Kaimmakam
Kaim: kıyam’dan 1. Ayakta duran, ayakta bulunan.
2. Birinin yerini tutan, birinin yerine geçen. 3. Namaz kılan, vaktini namaz kılmakla geçiren
4. geo.dik Zaviye-i kaime: dik açı
5. Bir işte sebat eden
Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ferit Devellioğlu Ankara - 1970 S.579
Maddenin devamında aynı kökten türemiş 7 sözcüğün daha anlamı verilmiştir.
Örnek sözcüklerimizde “kaim” ikinci anlamı ile kullanılmıştır. Kaimvalide: Valide, anne yerine geçen, eşlerden birinin annesi diğerine göre kendi annesinin yerini tutuyor. Akla uygun bir durumdur.
Kimileri “kayınvalidedeki kayın sözcüğünü kayın ağacı anlamında kullanarak Türklerin kayın ağacına verdikleri değerden dolayı böyle kullanılmış olduğunu açıklamaya çalışırlar, bir zorlamadır bu.”
Son zamanlarda çok kullanılan “kayyum” sözcüğü de aynı köktendir ve herhangi bir kuruma kayyum atanmışsa o kurumu yöneten kişinin yerine geçmiştir. Bu açıklamadan sonra “kayın” ile yapılmış birleşik sözcüklerin anlamı iyice doğru bir duruma gelmiştir sanırım.
Bedava-bâd-ı hevâ: Hava rüzgârı
Beyhûde-bîhûde: Boş yere
Beynamaz-bînamâz: Namazsız, namaz kılmayan
Hoşaf-hoşâb: Tatlısu
Çamaşır-câme-şûy: Çamaşır yıkayan, çamaşırcı (Giysi)
Çeyrek-Çâr-yek: Dörtte bir
Çarşamba-ciharşenbe: Dördüncü gün
Perşembe-pençşenbe: Beşinci gün
Beygir-bârgir: Yük tutan
Maytap-mehtâb: Ay parlaklığı
Papuç-pâbûs: Ayak öpen (pâ-bûş)
Köşe-gûşe: İki çizginin birleştiği yer
Meyve-mîve: Ağacın verimi
Çilingir-cilanger: Açıcı, açan
Merdiven-nerdüban: basamak, yüksek yer
Karpuz-harbûze: karpuz
Kullanpara-gulâmpâre: küçük oğlan (Argo)
Şamdan-şem-dân: Mumluk
Patlıcan-badincan: patlıcan
Reçel-riçâl: reçel
Oruç-rûze: günlük
Bahçe-bağçe: küçük bağ
peşin-pîşin: öndelik
Hafta-hefte: yedi
Aktar-attar: kokulu (ıtır:koku)
Kamelya-Kameriye: Ay yeri, Aylık (Kamelya bir çiçek adı olup tamamen yanlış bir kullanımdır. Ses benzerliği)
Salata-Selita: Salata
Aksata-Ahz u i’ta: Alıp verme (Avsata-alışveriş)
Lahmacun-lahmülacîn: Etli ekmek
Kazasker-kâzîasker: Asker kadısı
Mutfak-matbah: pişirme yeri
Limon-leymûn limon
Gavur-kafir: Örtünen (küfr)
Rakı-arak: damıtılmış
Tohum-tuhm: Tohum
Makas-mikrâs: kesici
Bayır-bâire: yükselti (iniş-çıkış)
Örnekler çoğaltılabilir ancak burada sık sık kullanılanlara yer verildi. Bu sözcüklerin bir bölüğü Farsçadan bir bölüğü de Arapçadan girmiştir. Değişimin nedenlerinden biri de okur-yazarlığın yaygın olmamasıdır.
Son zamanlarda batı kökenli sözcüklere çok yer vermeye başladık. Bunlarda önemli bir değişim olmuyor. Nedeni okur-yazarlığın çok olmasıdır. Batı dillerini öğrenenlerin sayısı artmıştır. Dolayısıyla oradan gelen sözcükleri yalnız dilin çevirimine uygun duruma getirerek kullanıyoruz. Hiç kullanmasak daha iyi olur. Ancak hemen Türkçe karşılıklarını bulup yerleştirmediğimiz için o sözcükler özellikle aydınların diline persenk oluyor.
Birkaç örnek verelim:
Dezenformasyon, vizyon, baz, enflasyon, kur, hibrit, motivasyon, start, konsept, performans
Bunlar gibi yüzlerce sözcük. Dışardan getirilen sözcüklerle dilimiz gelişip zenginleşmez. Nasıl ki dışarıdan milyonlarca dolarla getirilen oyuncularla futbolumuz gelişmiyorsa...
TDK Türkçe Sözlük s. 1434... Bu sayfada 36 sözcük var, anlamları ve kökenleri verilmiş, hiçbiri de Türkçe değil! Bunlar Osmanlının hediyeleri (!)
Yukarıdaki örneklere bakınca yirmi yıl sonra yeni Türkçe Sözlük’ün herhangi bir sayfasında T.C.nin armağanı 36 tane Batı kökenli sözcük görmemiz güçlü bir olasılıktır.
Önceki yazılarımda belirttiğim sorunlar değişmedi. Örneğin şu “adına, ölümcül...” sözcüklerinin yanlış kullanımı, “camii” sözcüğünün yanlış yazımı gibi... AİHM kısaltmasının söylenişi de öyle...
Neyse biz yazalım, bulunsun, birinin gözüne ilişir. Bakın bu sözde de bir anımsatma çıktı ortaya sık sık kullanılır “birisi” diye... Bu yanlıştır, doğrusu “biri” buradaki “-i” eki yeterlidir. “-si” yi eklersek “-i” ekini iki kez kullanmış oluruz. “s” birleştirme harfidir, yardımcıdır.
Esenlikler.
Mustafa Sütçü
İstanbul
Kaynakça: 1. Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat-F. Devellioğlu
2. Türk dili Dergisi Terim Özel Sayısı Sayı 540 1996
Okuma önerim: Bir Ankara Ailesinin Öyküsü, Orhan Karavelli
Telefonum: 05333 661 71 04