AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, birkaç gün önce Diyarbakır’da katıldığı "İlk Oyum Erdoğan’a,İlk Oyum AK Parti’ye" programından sonra başlayantartışmalar toplumsal bilinçaltımızdaki meşum ve karanlık çözüm süreci yıllarını yeniden canlandırdı. AKP’nin bu Programına gelen partili Diyarbakırlılar "Biji Erdoğan" ve "Serok Erdoğan" sloganları attılar. 'Serok' Kürtçeden Türkçeye çeviride ‘Başkan, Önder, Şef’ gibi anlamlara gelmektedir.

Konuya girmeden önce hemen peşinen söyleyeyim, buradaki mesele Kürtçe ifade edilen kelimeler değildir. Kürtler aynı vatanı birlikte paylaştığımız kardeşlerimiz, bu vatanın da Türkler gibi öz be öz sahipleridirler ve de öz dilleri Kürtçe saygı duyulması ve kabul edilmesi gereken bir dildir. Ancak ve elbette bunun Türkiye Cumhuriyeti Anayasası sınırlarında resmi dil tartışmalarına girmeden bir kabul olduğunu da hatırlatmaya gerek yoktur. Zira Türkiye Devleti dil konusunda resmi dil ölçüsünü esas almış bir ülke olup bunu da Anayasasında açıkça tek dil esasına göre düzenlemiş ve 1982 Anayasanın değiştirilemez 3. maddesinde resmi dilin Türkçe olduğu açıkça hüküm altına almıştır.Burada benim eğileceğim mesele ‘Serok’ kelimesinin çözüm/çözülüş yıllarını hatırlatan bir terim olması hasebiyle MHP ve Sayın Bahçeli ekseninde yaşanan bazı tartışmalarla bir paradoksa sebebiyet vermesidir.

Hatırlarsanız MHP lideri Sayın Devlet Bahçeli Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu eleştirmek için her fırsatta "Serok Ahmet" ifadesini kullanır ve kendince bu şekilde çözüm/çözülüş yıllarına gönderme yaparak Ahmet Davutoğlu’nu zor duruma düşürmeye çalışırdı. Ancak sıkça eleştirmek için kullandığı bu sözün bu kez Diyarbakır’da Erdoğan için kullanılması, AKP programında hem sloganlar atılarak “Serok Erdoğan” denmesi hem de bir kişininsoru kısmında doğrudan Erdoğan'a "Hoş geldinSerok Erdoğan" diye hitap etmesi üzerine Ahmet Davutoğlu bir tweet atarak “Sayın Bahçeli, Diyarbakır’da atılan “Serok Erdoğan” sloganlarını duydunuz mu? Biz gurur duyarız ama siz sevmezsiniz bu ifadeyi. O yüzden sormak istedim hâlâ “Aday belli, karar net” mi?” dedi.

Böylece MHP lideri Sayın Devlet Beyin artık iki tane Seroku olmuş oldu. Birisi çözüm yıllarını hatırlatma stratejisi ile altılı masayı yıpratma gayesi ile hedef aldığı ‘Serok Ahmet’, diğer de her ne kadar Davutoğlu’nu sorumlu tutsa da gerçekte çözüm/çözülüş yıllarının gerçek müsebbibi ve o dönemin lideri olan (zira neticede Davutoğlu o yıllarda Sayın Erdoğan emrinde ve talimatlarında birisi olduğunu herkes bilmektedir) ama şimdi MHP gözünde artık kırklanıp ‘AK’lanan ‘Serok Erdoğan’ (!)

Şimdi biraz geçmişe gidelim ve Davutoğlu’na söylenen “Serok Ahmet” ifadesinin orijinini hatırlayalım. Bu ‘Serok’ hitabı Sayın Davutoğlu’nun AKP eski başbakanı olduğu 2015 ve 2016’daki Diyarbakır ziyaretlerinde duyulmuş, Sayın Bahçeli’nin de bu sözü diline dolaması ile siyasi hayatımızın içine girmiş, AKP’nin adeta ihanet yılları (MHP’nin o dönemdeki tanımlamalarından birisidir) olan çözüm yıllarını hatırlatan bir kelime haline gelmişti. Ahmet Davutoğlu AK Parti’nin genel başkanı ve başbakanken 2015 yılı Ocak ayında AK Parti Diyarbakır İl Kongresi’ne katılmıştı. Hatırlarsanız kongre salonunda Kürtçe bir afiş dikkat çekmişti. Afişte “Denge bıratı, Serokwezir Davutoğlu” (Kardeşliğin sesi, Başbakan Davutoğlu) yazıyordu. Kongre salonundaki partililerin Kürtçe tezahüratı ile de ortalık “Serok Ahmet” (Başkan Ahmet) diye inlemişti.

Kürtçe sloganlar o dönem normalleşmişti. Zira o dönem AKP ‘Yeni Türkiye’ projesini yürütüyordu. Andımız yasaklanmış, TC ibaresi devlet dairelerinde silinmiş, milliyetçilik ayaklar altına alınmış, Cani Apo ve Kandil ile temaslar yürütülmüş, Oslo’da PKK ile karanlık pazarlıklar yapılmış, ellerinde mektuplar ile halaylar eşliğinde Türkiye’ye Habur’dan şov yaparak giriş yapan ve güya teslim olan PKK heyetine(!) çadır mahkemeler kurulmuş, AKP’nin şimdi altılı masanın gizli ortağı diye eleştirdiği HDP’liler Dolmabahçe Sarayında AKP hükümetince üst düzeyde ağırlanmıştı. Elbette o ortamda, AKP’nin Yeni Türkiye’sinde AKP kongresinde Davutoğlu’nun da ‘Serok Ahmet’ diye karşılanması gayet doğal gözüküyordu. Yine Sayın Davutoğlu 2016 yılı Nisan ayında da Diyarbakır’ı tekrar ziyaret ettiğinde sokaklarda “Serok Ahmet” ve “BijiSerokwezir Ahmet” (Yaşasın Başbakan Ahmet) sloganları atılmış, basında yer almıştı.

İşte tüm yaşananların karşısında o yıllarda çözüm/çözülüş sürecinde karşı sert bir direniş gösteren MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuşmuş veo dönem Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu eleştirerek "Ayağının tozuyla hafta sonu partisinin Diyarbakır ve Batman kongrelerine katılan Başbakan, hiçbir vicdan sahibinin kabullenemeyeceği skandal sözlere imza atmış, PKK'ya şirinlik yapacağım derken milli haysiyet ve mahşeri vicdanla bir kez daha ters düşmüştür. Davutoğlu dikişi atmış yara gibi, dikimi sökülmüş yama gibidir”demişti.

İşte Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasındaki MHP lideri Sayın Bahçeli eksenindeki sürtüşmenin kırılma noktası tam da buradadır. Sayın Bahçeli Davutoğlu’nayüklenirken “Serok Ahmet, kulağına fısıldanan gizli gündemi gerçekleştiriyor” derken unuttuğu, atladığı çok hayati bir nokta var aslında. Sayın Bahçeli geçmişte ‘Serok Ahmet’ diye eleştirirken hattı zatında o dönem Davutoğlu’nun arkasında asıl hedefi olan Sayın Erdoğan’a sıkça yüklenirdi. Zira Çözüm/Çözülüş yıllarında direniş gösterip tartıştığı her zaman Sayın Erdoğan olmuştu. Davutğlu’nu eleştirirken Sarayı da sıkça anar, mesela “Türkiye gözlerini yummak üzeredir, Beştepe Hanedanlığının kuklası olan Davutoğlu başka havalardadır" derdi. Yani o dönemde Davutoğlu’nun öne sürüldüğünü, gerçekte muhalefet ettiğinin arka planda olan ve süreci yöneten Erdoğan olduğunu sıkça hatırlatırdı. Şimdi Davutoğlu’na ‘Serok Ahmet’ denilirken geçmişteki eleştirilerindeki Erdoğan kısmının Cumhur İttifakı nedeniyle makaslanması hem Sayın Bahçeli’yi hem de MHP’yi siyaseten zor duruma düşürmektedir. Zira madem geçmişte ‘Serok Ahmet’ piyondu ise, o piyonun kumandasına şimdi ne olmuştur? Şimdi her ‘Serok Ahmet’ dediğinde çözülüş yıllarına giden toplumsal hafızamız o dönem Erdoğan’ın da söylem ve siyasetlerine hatırlamamakta mıdır? Sayın Bahçeli esasında sıkça ‘Serok’ kelimesini kullanarak çözülüş yılları Erdoğan’ı hafızalarda canlı tutuğunun farkında mıdır? Mesela bakınız 2015 yılında ‘Serok Ahmet’ sloganları sonrası bir eleştirisinde Sayın Bahçeli’nin yaptığı şu konuşmayı dikkatle okuyalım;

"Saraydaki Recep değil, Ermenek'teki Recep mağdurdur. Mağdur villalarda yatıp, hortumlarla ayağa kalkan sonradan görme çocuklar değil, gariban yavrularıdır. Kaçakçı Rıza değil, Balıkesirli Rıza mağdurdur. Rüşvetçi bakanlar, rezilliğe batanlar değil; yoksulluğun ayazında buz kesmiş, işsizliğin karanlığında kalmış milyonlar mağdurdur. Saraya kilitlenmiş, saraya kapatılmış Davutoğlu değil, evlatlarımız, gelecek nesillerimiz mağdur ve mahcuptur.”

Sayın Bahçeli o yıllarda Davutoğlu’nu tamamen Sarayın, yani Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın kontrolünde olduğunu her konuşmasında sıkça gündeme getirirdi. Yani anlıyoruz ki o yıllarda Davutoğlu’nun yürüttüğü her siyaset aslında Sayın Erdoğan’ın politikalarıydı ki uyuşmazlık olduğu andan itibaren de zaten hemen Davutoğlu’na yol verilmişti. Sayın Devlet Bahçeli Cumhur İttifakı sonrası her ‘Serok Ahmet’ dediğinde her ne kadar sanki çözülüş yıllarının tek müsebbibi Davutoğlu gibi davranarak çözüm/çözülüş yıllarının asıl lideri Sayın Erdoğan’ı herkese de mi unutturmak istiyordu bilmiyoruz ama AKP’nin geçen haftaki programında Diyarbakırlılar “SEROK ERDOĞAN” diye sloganlar atarak tüm Türkiye’ye o meşum yılları tokat gibi hatırlatarak esasında Devlet Beyin Davutoğlu üzerinden Millet ittifakına karşı yürüttüğü derin(!) stratejisini sanırım yerle yeksan etmiş oldular. Bundan böyle artık Devlet Beyden ‘Serok Ahmet’ duymayabiliriz, zira karşının elinde de artık bir “Serok Erdoğan” var.

Sayın Bahçeli’nin Diyarbakır’da Sayın Erdoğan’a atılan “Biji ve Serok” sloganları üzerine başlayan tartışmaya ilişkin yaptığı açıklamadaki bir cümlesi ile yazımı bitiriyorum. Umarız bu sözün sonu da tekenin sütü gibi olmaz;

“Hiç kimse niyet okuyuculuğu yapmasın, harman yeri dişlemesin, buzağıyı yanlış yerde aramasın.