Hayatı ve dünyayı sadece kendi küçük dünyalarından  ibaret gören varsıllara karşı ortak, yaşanılır büyük bir dünya olduğunu kanıtlamak zorundasınız. Aksi durumda sürekli ezilir, horlanırsınız. Ve bu hayat olağana dönüşür ki, en tehlikelisi budur. Kötülüğün olağanlaşması, tam da sizin yaşadığınız ve kabullendiğiniz gibi…

Varsıllar iktidarlarının sürmesi için her tür kötülüğü yapmaktan çekinmezler. Varlıklarına kutsiyetler, dokunulmazlıklar yüklerler. Oluşturdukları silahlı güçlerle her tür zorbalığı yapmaktan çekinmezler. Kendilerinden daha zorba güçlerce varlıkları sona erdiğinde kutsiyetlerinin bir kağıttan farksız olduğu anlaşıldığında binlerce yoksulun, kölenin yaşamı yoktur artık. Bedeli siz öderken, o yeni bir kimlikle ve kutsiyetle, bekayla karşınızdadır. Bu nedenle her türden kötülüğün panzehiri olan adaletli eşit bir yaşamı öncelemeli ve aranızdaki dayanışmayı güçlendirmelisiniz.Gücünüzü ve enerjinizi varsıl için değil kendiniz için birleştirmelisiniz.

Hiç birimiz, hiç biriniz geçmişini ve var olma koşullarını belirleme şansına sahip değildir. Farklılıklarla yaşamak, farklılıkları benimsemek zorundayız. Sahip olduğumuz gücü farklılıklar üzerinden zorbalığa dönüştürürsek, bir başka güçlü zorba tarafından aynı dehşetle, vahşetle, şiddetle karşılaşmamız kaçınılmazdır. Sizin en büyük sorunlarınızdan biri birbirinizi anlayamama veya anlamak istememenizdir. Geçmişinizin bu kadar kanlı, geleceğinizin bu kadar karanlık olmasının nedenlerini nesnel değerlendiremiyorsunuz. Bencillikle, kendi gücünüzü ebedi görme, mutlaklaştırma hastalığına yakalanmanızdır. Tuhaflığın ötesinde gezegeninizdeki hiçbir varlığa benzemeyen garip varlıklarsınız.

İnsanı, insan yapan en önemli duygu adalet duygusudur. Size zerreciği uğramayan bu duygu, değerlerinizi korumanızı da önemsemiyor. Adalet ve değerleri elinden alınan insan çıplaktır. Ve bu değerleri birilerine teslim ettiğinde ise bitişi başlamıştır. İnsani bitişin ruhundaki yarasını ömür boyu taşıyacak gücü bulur musun veya geçici bir oyun mu sanırsın, tercih senin…

İnsan olmayla soysuz olma arasındaki ince çizgidir orası… Yitirdiğiniz adalet duygusuyla ilerde yaşanacak zamanı da aslında yitirdiğinizin farkında değilsiniz. Aslında siz insanca yaşamın anlamının içini o kadar boşaltıp, yozlaştırıp çürütmüş siniz ki, amacınızı da anlamış değilim.

Çok farklı anlaşılmaz, çözümlenmez, gizemli varlıklarsınız. Geçmişten miras aldığınız karanlık, izbe, vahşi tarihinizle bugünü okuyamazsanız geleceği insanca inşa etme şansınız yok. Ancak siz derslerinizi olumsuz örnekleri çoğaltmak için kullanıyor ve üretiyorsunuz. Bu nedenle sürekli bir didişme, çatışma hali yaşıyorsunuz. Üstelik bu yaşadığınız karmaşa bir avuç azınlığın mutluluğu uğruna. Yaşamınız size ait değilken geleceği nasıl düşleyebilir ve oluşturabilirsiniz ki!...

Adaletinizde, değerlerinizde bir avuç azınlık tarafından belirlenip, kontrol ediliyor. Kurulu düzenin dışına çıkmadığınız sürece sessizce sizi izleyen muktedirlerinizi, küçük kıpırdanışlarınızı nasıl hoyratça ve acımasızlıkla bastırıyor gördüm. Adalet dedikleri o koca yalanın içinin nasıl boş olduğunu da… Devlet denen o baskı, zorbalık aracının en büyük koruyucusunun da kendi oluşturduğu adalet olduğunu da. Yoksullarınızın sefaletine ortaklık eden yaşamlarında, aşağılanmalarını, horlanmalarını, yazılı kurala dönüşen adına hukuk denen kurallarla nasıl yok sayıldıklarını da…

Eşitliğin zerreciği yok, boşuna tepinmeyin yasalarımız herkese eşit masalını anlatmaya… Umurumda da değil… Boş bir gevezelik ve lakırdıdan ibaret olmasının ötesinde  varsıl azınlığın  rahat ve huzuru için her şey dizayn edilmiş durumda… Çok rezil bir toplumsal hiyeraşik örgütlenmeniz var, insan yok o örgütlenmede, küçük azınlık dışında… Çoğunluğunuz sadece birer piyon. Farkında olmadığınız piyonlarsınız. Bu acınacak yaşama nasıl katlanıyorsunuz, burada bulunduğum sürece hayretle karışık bir ruh kararması içerisindeyim.

Toplumsal örgütlenmeniz varsılın hakları, yoksulun sorumlulukları üzerine inşa edildiğinden çoğunluğunuz hizmetkârlık statüsünden kurtulamıyorsunuz. Tepeden inmeci ve bütün emirlerin yukarıdan belirlendiği, aşağıdakilerin uymakla yükümlü olduğu sisteminiz başından itibaren eşitsizlik üretiyor. Yasalarınıza koyduğunuz eşitlik sözcükleri sadece gülünç… Kargalar bile gülmeye ihtiyaç duymaz. Yazık… İnsan yok, insanın varlığı yok, insanın geleceği yok. Kutsal olması gereken insanınızın beyni ve yaşamı içi boş anlamsız “ kutsallarla “  doldurulduğundan ortada yok.  Bütün üretim araçlarınız bir avuç varsılın elinde toplanmış olduğundan anlattığınız bütün eşitlik, adalet masalları gülünç. Size bakınca büyük bir keder hissediyorum. Varsıllarınız vaat edilen cenneti burada yaşarken, yoksullarınız cehennem azabına sessizce katlanıyorlar.

Bizde varsıl, yoksul diye bir ayrım olmadığından herkes gerçekten yeteneği, gücü ve ihtiyacına göre toplumsal üretime katkıda bulunduğundan ve pay aldığından sizin yaşadığınız tuhaflığınız, çoğunluğunuza tuhaf gelmiyor.

Dikkatimi çeken bir noktada, size ayrıntı gibi görünmekle birlikte; iki üretim sektörünüz hızla gelişim gösteriyor. Ölüm teknolojinizle, süründürme teknolojiniz. Silah ve ilaç… Veba ordusuna sahip olmanın ve onun ayrıcalığından yararlanmanın en etkili gücüdür bu iki alan sizin varsıllarınız için.         

Eros’a dönüyorum,birazcık hüznünü dağıtmak,uzaklaştırmak için…O, artık gezegenimizden kopmuş uzaklarda, kendi dünyasında….Nasıl olsun ki !...

Artık, gitmek istiyorum, bu kötülükten başka bir şey üretmeyen ve çoğaltmayan dünyanızdan. Biraz daha kalırsam akıl sağlığımı yitireceğim. Ve gördüklerimi, yaşadıklarımı size bırakarak gideceğim. Gezegenimizde sizden asla söz etmeyeceğim. Çünkü, her söz edişle birlikte aynı galakside yaşamanın huzursuzluğunu, utancını yaşayacağım. Siz de zerreciği kalmamış olan utancınızı ben yüreğimde taşıyayacağım. Sizi, size bırakacağım. Sessizce geldiğim gibi gideceğim. (SON)