1973 Yılında sosyal bilimci Elisabeth Noelle -Neumann “Suskunluk Sarmalı” kuramını ortaya attı. Prof.

1973 Yılında sosyal bilimci Elisabeth Noelle -Neumann “Suskunluk Sarmalı” kuramını ortaya attı.
Prof. Dr. Erkan Yüksel’in bu konudaki açıklaması şöyle:
“Suskunluk Sarmalı: Tartışmalı bir sorun karşısında insanlar, kamuoyunun dağılımıyla ilgili izlenimlere bakar. Azınlıkta ya da çoğunlukta olup olmadıklarını anladıktan sonra , eğer azınlıktaysalar konu hakkında sessiz kalmayı tercih ederler. Eğer kamuoyunun kendilerinden farklı yönde değiştiğini hissederlerse yine sorun hakkında sessiz kalırlar. Onlar daha çok sessiz kaldıkça diğer insanlar belirli bir görüşün temsil edilmediğini daha çok hisseder ve aynı görüşteki diğer insanlar da sessiz kalarak sessiz kitleyi büyütür.
Sosyal bilimde bu kısırdöngüye “suskunluk sarmalı” denmektedir.
İşte bazı anti demokratik iktidarların basit hak arayanlara bile baskı uygulaması, bu baskıların giderek artması, baskıcı bir rejime evrilmesi “suskunluk sarmalının” artmasını sağlamak içindir.
Çünkü “suskunluk sarmalı” sürecine giren bir toplumda muhalif sesler giderek azalacak ve sesi fazla çıkanların eliminasyonu görece daha kolay bir hale gelecektir.
Toplumların bu sarmalı kırması o kadar kolay değildir. Bu sarmalın kırılmasında en büyük görev muhalefete düşmektedir.
“Suskunluk sarmalı” kırılması için öncelikle ve esas olarak muhalefet partisinin/partilerinin güçlü bir örgüt yapısına gereksinimi vardır.
Siz bu sağlam örgüt yapısını kurmadıkça “suskunluk sarmalı” öyle kolay kırılmaz. Bu sosyolojik vakaya bir süre sonra “mahalle baskısı” kavramı da eşlik etmeye başlar ki “yandı gülüm keten helva” debelenip durulur.
Siz değişik metodlar uygulayarak, bağırıp çağırarak, istediğiniz kadar tabanınızı kemikleştirmeye çalışın; bunların hepsi “nafile çabalar” olarak kalmaya mahkumdur.
Suskunluk sarmalı süregitmeye devam edecektir.
“Suskunluk sarmalı” ve “mahalle baskısı” konusunu bir başka yazıda daha ayrıntılı olarak ele almak üzere yazımızı bize günümüzde çok gerekli tavsiyelerle tamamlayalım.
Robin Sharma’nın “Aile Bilgeliği” adlı kitabındaki şu satırları tekrar hatırlayalım:
“…çoğumuz yaşamın önemli ödüllerini kaçırırız. Pulitzerler, Nobeller, Oscarlar, Emmyler. Ancak, her birimiz yaşamın küçük ödüllerini alabilmek için adayız. Sıvazlanan bir sırt, kulak arkasına kondurulan bir öpücük, dört sterlinlik bir levrek, boş bir park yeri, çıtırdayarak yanan ateş, harika bir yemek, muhteşem bir gün batımı, sıcak bir çorba, soğuk bir bira.
Yaşamın büyük ödüllerini alamadığınız için sıkılmayın, size sunduğu küçük zevklerin tadını çıkarın, hepinize yetecek kadar var.
Herkesin barış ve kardeşlik içinde yaşadığı huzurlu bir Türkiye temennisi ile.