Nereye gidiyoruz bir türlü anlayamadım. Sözde Kırşehir gibi küçük, herkesin birbirini tanıdığı, Anadolu’nun örf, adet ve geleneklerinin devam ettiği huzurun, rahatlığın olduğu, şehirde yaşamaktayız.

Nereye gidiyoruz bir türlü anlayamadım. Sözde Kırşehir gibi küçük, herkesin birbirini tanıdığı, Anadolu’nun örf, adet ve geleneklerinin devam ettiği huzurun, rahatlığın olduğu, şehirde yaşamaktayız. Fakat acı olayların, cinayetlerin, iftiraların, komploların olmadığı günümüz geçmiyor.
Kimi ekonomik, kimi ailevi, kimi psikolojik nedenlere bağlıyor bu olayları. Bahaneler hazır. Vicdan, merhamet, hoşgörü, anlayış, saygı hiç bir şey kalmamış, bizi biz yapan en yüce değerlerimiz kaybolmuş ve büyük bir ahlaki çöküntü içerisine girerek utanma duygusunu kaybedip, utanmaktan utanır hale gelmişiz.
Peki nedir bizi bu hale getiren? Teknolojinin getirdiği rahat yaşam mı,maddi zenginliğin getirdiği lüks yaşam mı ? Kapris mi, kendini beğenmişlik mi?
Her geçen gün sinirli insanların sayısı çoğalıyor, cadde ve sokaklar kendi kendine konuşan insanlarla dolu. Her yerde, her kesimde tatminsizlik var. Bunların nedenini bir türlü anlayamadım.
Özellikle gençleri hiç anlamıyor, akıl, sır erdiremiyorum bakın son günlerde yaşadığımız acı olaylara. Hayatlarının baharlarında ölen gençler, yürekleri, ciğerleri alev, alev yanan, ömür boyu acıların en büyüğü evlat acısını yaşayacak olan anne ve babalar.
Yazık değil mi, günah değil mi?
Tüm bunlar neden gençler? Aklınızı başınıza alın, kendinize gelin, sorumlu ve duyarlı davranın. Geçmiş olaylardan, arkadaşlarınızın başlarına gelenlerden ders alın. Yıkmayın ocaklarınızı, karartmayın ışıklarınızı. Günümüzde hiçbir şeyiniz eksik değil, yediğiniz önünüzde, yemediğiniz arkanızda, anne ve babalarınız sizler için seferber oluyor, okulunuza gidin, evinize gelin, olur olmaz yerlerde gezmeyin, sizlere kötülüğü öğretecek insanlardan uzak durun, aklı selim hareket edin, bir anlık zevk uğruna, hız uğruna, tutku uğruna, kural tanımamazlık yapıp, sorumsuz ve vurdumduymaz davranarak on yedi, on sekiz, on dokuz yaşlarında motosiklet kazalarında hayatlarınızı kaybetmeyin. Bazı olaylar alın yazısı değildir. “tedbir senden, taktir benden” demiş Allah (c.c.) kendinizi bilerek ölüme atmayın.
Peki nereye gidiyor gençlerimiz, nereye gidiyor bu işin sonu, kimler dur diyecek bu işe, başta gençlerimiz olmak üzere toplum olarak silkinip, aklımızı başımıza alıp, kendimize gelebileceğiz mi ? Merak ediyorum.
Nasıl merak etmeyeyim ki her şey laçkalaşmış, boşanmalar artmış, gayri meşru çocuk sayısı çoğalmış, anne ve babalar sorunlu, kimse halinden memnun değil, her şey cinselliğe, maddiyata, menfaate dayanmış, ahlak bitmiş, komşusuna selam vermeyen, iyi gün, kötü gün bilmeyen, arabasıyla yirmi metre fazla gittiği için taziye çadırlarını şikayet eden baba parasıyla evlenmiş, banka kredisiyle ev almış, araba almış, yolların sahibi benim, dünyayı ben yarattım diyen, kendini beğenmiş, kaprisli, duygusuz, vicdansız insanlar çoğalmış. İnanın nereye gidiyoruz bilemiyorum.
Öylesine bir toplum olduk ki hafta sonları kahvaltımızı AVM’lerde yapar, yemeklerimizi buralarda yer olduk. Piknik alanları boş kalmıyor. Gençlerimiz günlerini internet veya kafe restaurantlarda geçiriyorlar. Anne ve babalar çocuklarını yanlarına alarak, hasta ziyaretlerine, cenazelere, düğünlere götürmüyorlar. Pazara sebze, meyve almaya gitmiyorlar. Çocuklarımıza hayatı daha iyi öğretmek için buları yapmamız gerekiyor. Cenazeye taziyeye giden çocuklarımız büyüdüklerinde yirmi metre fazla gittiği için taziye çadırını şikayet etmez, bir gün kendi başına da gelebileceğini öğrenir. Pazara götürdüğümüz çocuklarımız alış veriş yapmasını, domatesi, biberi, patlıcanı ve hıyarı seçerek almasını öğrenir. Pazarda hıyarı seçerek almasını öğrenen çocuklar kazandığı tecrübeyle hayattaki diğer hıyarları seçmesini de öğrenirler. Onun için sadece gençlerimiz değil toplum olarak ne yaptığımızı ve nereye gittiğimizi bilmemiz gerekiyor.
İşte tüm bunların temelinde eğitim yatıyor. Aile eğitimi, toplum eğitimi, okul eğitimi gibi ama her şeyde olduğu gibi eğitim sistemimiz de çökmüş, okullarda idare, öğrenci, veli üçgeni karmaşık bir hal almış, al birini vur ötekine misali.
Eğitim ve okul dedim de aklıma geldi. Okullarda, eğitimde her şeyin çözümü olmaktan çıkmış, milli, manevi, kültürel ve ahlaki değerler öğretilmediği gibi tuhaf olaylara şahit oluyoruz. Okullarımız da öyle müdürler, öylesine idareciler var ki dillere destan. Muhteremler okulları babalarının çiftliği gibi kullanıyorlar.
Kırşehir’de öğrencilerin tamamına adaletli ve eşit şekilde davranması gerekirken gözlerine kestirdikleri öğrencileri dedektif gibi takip ederek fırsat bekleyip, fırsat geldiğinde öğrenci hakkında işlem yapmaya, polis çağırmaya, okuldan uzaklaştırmaya veya okuldan tamamen gitmesi için baskı yapmaya çalışıyorlar. Diğer öğrenci ve velileri şikayetçi olmaları, mahkemeye gitmeleri konusunda yönlendirmede bulunuyorlar. Okulda olan her türlü olaylardan ve disiplinsizliklerden o öğrencileri sorumlu tutup, “senden cesaret alıyorlar, sen liderlik yapmaya kalkışıyorsun, sen yapmasan onlarda yapmaz, onlar seni örnek alıyorlar“ gibi acayip bir anlayış ve vurun abalıya zihniyetiyle hareket ederek öğrencilerin psikolojisini bozuyorlar. İşin içinde takip ettikleri, gözüne kestirdikleri öğrenciler varsa okul dışın da olsa işin içerisine giriyorlar ama gözüne kestirmedikleri öğrenciler okul bahçesinde veya sınıfta bir hadiseye karışırlarsa sümen altı ediyorlar. Eğer sorun çıkaran öğrencinin babası zenginse okula bir şeyler yaptırarak çocukları idare yoluna gidiyorlar. Anlayacağınız ileride adaleti, eşitliği sağlayacak olan öğrencilere şimdiden çifte standartlı davranmayı öğretiyorlar. Bu öğrenciler hayata atıldıklarında adaleti eşitliği nasıl sağlayacaklar düşünmek dahi istemiyorum.
Geçmişte Kırşehir’de okulları okul yapan, eğitimde kaliteyi yükselten Emre Şahinci gibi, Kenan Yalçın gibi oturduğu koltuğun hakkını veren onurlu, erdemli okul müdürleri vardı. Şimdiki müdürler gözüne kestirdiği öğrenciyi takip etmekten okula kot pantolonla, gömlekle, spor ayakkabıyla, tişörtle, sakalla gelen, okul içersinde sigara içen öğretmenler hakkında en küçük işlem dahi yapamıyor, işleri, güçleri üç, beş öğrenciyle uğraşmak
Eee! Vatandaş gergin, psikolojileri bozuk, gençlerimiz vurdumduymaz, sistem çökmüş, ahlak bitmiş, insanlık ölmüş eğitim sistemi de böylesine müdür ve müdür yardımcılarının eline emanet edilmiş, hal böyle olunca bizler okuldan, eğitimden ve öğrenciden neler bekler, gençlere nasıl aklı selim davranın diyebiliriz.