Bugün aşkın en güzel halini satırlarıyla bizlere aktaran ve o satırlarında aşkın en ölümsüz halini şehadet şerbeti içerek sanki düğün evine gider gibi vatan toprağına giden bu canların kanıyla sulanarak canıyla yazılan İstiklal Savaşı'mızı, Mehmet Akif muhteşem mısralarıyla İstiklal Marşı'nda anlatır...

"Bir hilal uğruna Ya Rab, ne güneşler batıyor..."

Bu topraklar için toprağa düşmüş askeri, sade ebediyetler kucaklayabilir ve başına da taş olarak Kâbe'yi diker ve şu muhteşem mısrayı söyler:

"Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber..."

Ya İstiklal Marşımızın ilk kelimesine ne demeli:

"Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak..."

O "korkma" öyle muhteşemdir ki sanki annenin çocuğu ile olan diyaloğunu anlatır ve içinde annenin gücünü ve korkusuzluğunu simgeler.

Annenin bebeğine bir şey olacak korkusu...

Dünyaya getirir. Kucağına aldığı andan itibaren bebeği için endişeyi yüreğinin derinliklerinde taşımaya başlar ki artık anne ve "korkma" birlikte ikiz olmuştur. Ama bu "korkma" aynen İstiklal Marşı'ndaki "korkma" gibi korkudan, korkutucudan korkma olarak değil bebeğinin büyürken yaşam içinde karşılaşacağı endişelerinden, kaybetmelerinden ve mücadele ederken ortaya çıkacak yenilgilerinden "korkma"dan mücadele et, ben senin yanındayım ve merak etmenin özeti olan "korkma"dır...

O "korkma" kelimesi adeta anneyi anlatır. Annenin korkusuzluğunu cesaretini anlatır.

Kadının içinde taşıdığı bu "korkma" duygu ve düşüncesi, onun toplum içinde barışık yaşamasının en önemli bitirici özelliğidir.

Korkudan korkanların büyüttüğü çocuklar, toplumlar ve insanlık alemi için bela olurken, "korkma"dan çocuğunu büyüten anneler ise toplum ve insanlık için her zaman taze bir umut olmaktadır...

Korkma!

İstiklâl savaşı korkusuzların zaferidir...

İstiklâl marşı, o korkusuzların direnişlerinin muhteşem marşı ve destansı şiiridir...

Korkma!

Sevginin en yalın hali, en naif ve en korkusuz anlatımıdır...

Korkma!

Vicdanındaki merhamet duygusundan Korkma, vicdanını sarmalamış kötülüklere izin verecek korkaklığından kork...

Korkma!

Şairler dervişlerin kardeşleridir.

Kanaat değil, şükran makamıdır onlarınki.

"İşte hücrem şimdi çırçıplak!" diyebilecek bir şairi anlamak istiyorsan, en azından sen de onun gibi hücreni temizlemeyi önemsemelisin.

Unutma,

onun kadar değil,

onun gibi ol.

Korkma...