Gündem o kadar çok değişiyor ki arkasından yetişip yorumlamak mümkün değil. Ben aslında Kırşehir’deki Ahilik kutlamalarındaki eksiklikleri ve yanlışlıkları mı değerlendirsem, yoksa ekonomik sıkıntıların geldiği son noktalı mı diye düşünürken, ülke gündemini yakında etkileyen konulara değinmeyi daha uygun gördüm.

Gündem o kadar çok değişiyor ki arkasından yetişip yorumlamak mümkün değil.
Ben aslında Kırşehir’deki Ahilik kutlamalarındaki eksiklikleri ve yanlışlıkları mı değerlendirsem, yoksa ekonomik sıkıntıların geldiği son noktalı mı diye düşünürken, ülke gündemini yakında etkileyen konulara değinmeyi daha uygun gördüm.
Gerçi Kırşehir’deki yanlışlıklara ve eksiklikleri yıllardır yazıp, çiziyor ve bu konuda üzerine ne giden, ne de değiştiren var. Yani bizim yazdığımız da yanımıza kâr kalıyor!
Ülkemizin gündemi neden bu kadar hızlı değişiyor sorusuna gelince çünkü yetkilinin birinin ak dediğini yorumlayıp neden ak ve nasıl ak oldu derken, yazı yarı olmadan başka bir yetkili tam tersini söylüyor yani siyah deyiveriyor. Ve doğan anlaşılmaz kavramın suçlusu yorumcu veya haberci oluyor.
Irak’ın kuzeyinde kendisine bir gölge bulan ve fazla refahı kaldıramayan aşiret reisi M. Barzani’yi bir kaşıntı tuttu. Garibimi kaşıyacak gebrece bir seyis bulunamadığını düşünen yaramaz tepinmeye başladı. Yiğit galiba geldiği yeri özlemeye başladı, yani dedesinin yerini.
Dedesinin ömrü dağlarda geçti, maşa olarak kullanılan dedesi ömrünü mağaralarda geçirerek fani dünyada ayrıldı. Hayal dünyasında kurtulamayan ve emellerinde bir türlü vazgeçmeyen emperyalist güçler dededen umduğunu elde edemeyince toruna bel bağladı. Perde arkasından maymuncukları oynatmaya ve Türkiye üzerine baskı yapmaya devam etti ve de edecek.
Niyeti belli olan emperyalist sistemin maşası olan küçük adam tarih bilgisinden bihaber gibi. Musul ve Kerkük’te hiç bir zaman kürt ve başka azınlıkların çoğunluğu söz konusu olmadı ve de olamaz.
Bu iki Türkmen şehri üzerinde hak iddia sahibi kimseler referandum oyunlarıyla dünyayı kandırmaya kalkışmasın. Bu iki Türkmen şehrini istila eden İngiliz ve Amerikalılar, nüfus ve tapu dairelerindeki evrakları sokaklarda yakıp imha ettiler.
Bu önemli evraklar yakılırken Türkiye ne yaptı?
Hiçbir şey!
Bu şehirlerde yaşayan Türkmenler başlarına geleceği daha önce sezdikleri için tapu ve nüfus kayıtlarının fotokopilerini Türkiye’ye defalarca vermek istediler. O zan Reisicumhur başbakandı. O evrakları Amerikalılar almış duyumlar öyle, peki şimdi nerede? Bu evrak ve kayıtların Osmanlı arşivlerinde muhakkak vardır. Bu gibi kayıtları değiştirmede mahir olan İngilizlerde olmaması düşünülemez, onlarda da vardır. Kerkük ve Musul çevresini boşaltarak alan yaratan istilacı güçler, boşalan yerlere kendi maşalarını yerleştirerek Türkmen ve Türkiye’yi saf dışı bırakmak isteyebilirler fakat bunu başaramayacaklar.
Kerkük ve Musul 1517 tarihinde Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmadan öncede, yine bir Türk devleti olan Selçuklular tarafından idare ediliyordu. Moğolların ve Emevilerin yönetimi altına giren bu iki şehir o zamanlar pek önemli olmayan bir üç şehirleriydi. Ne zaman enerji kaynakları keşfedildi ve önemi arttı. Strateji bakımından bu iki şehre sahip olamayan Anadolu devletlerinin emniyeti ve bekası bakımından sağlıklı sayılmaz.
Türkiye’nin sınır güvenliği açısından muhakkak bu iki şehre hükmetmesi gerekir ve savaşsa savaşılmalıdır. Türkiye’nin içinde olmadığı her hangi plan geçersizdir.
Türkiye konusu ülkelerin dostluğuna güvenmemeli. Kendi çıkarı neyi icap ettiriyorsa yapmalı. Eğer bu iki şehir elden çıkarsa Türkiye’nin yaşamı tehlike demektir.