Değerli okurlar, sizlerden şöyle bir gözlerinizi kapatıp bu şehirde toz denince aklınıza neresi geliyor? Diye düşünmenizi, tertemiz ve duru bir Kırşehir’in de mümkün olabileceğinin hayalini kurmanızı isteyeceğim.
Bu konuda bir hatırlatma ve temennilerimi iletmek istiyorum. Hani aynı zamanda delik-deşik edilen ve yıllarca süren Ankara, Terme, Lise caddeleri ve tali sokakların, caddelerin bitmeyen yapımı ve bu süreçte esnafın, vatandaşın çilesini, keşmekeş olan trafiğin, ayağını bacağını burkan, kıran insanların acısının dindiğini ve hiçbir esnafın bu çalışmalar nedeniyle kepenk kapatmak zorunda kalmadığını ümit ediyorum.
Yine yazın başından bu yana devam eden, Zübeyde Hanım Caddesi, Nasuhdede ve civarı yol çalışmalarında yaşananlar ve yeni yerleşim yerlerinde yaşayanların, bitmek- tükenmek bilmeyen inşaat çalışmalarının, bizlerin günlük yaşamını eziyete çevirmeleri gibi.
Sizler gözlerinizi kapaya durun, ben günlük yaşamımızı sağlıklı bir ortamda devam ettirmek adına bugünlerde her günlük, normalde haftada bir-iki gün, düzenli olarak, yaşadığımız mekânın sağlık koşullarına uygun olması için gerekli temizlikleri yapmanın ardından, hemen tozlanmasının verdiği yorgunluğu ve yarattığı bezginliği düşünmeden edemedim.
Malum sonbahara girdik. Havalar halen güzel gittiğinden, kapı-pencerenin açık olmasının normal olarak bir sakınca yok sanırsınız, ama bu ne mümkün?
Önce yolların yapılmasının ardından bozulan altyapı çalışmalarının yapılması döngüsü yüzünden, şehrin tüm işlek noktaları delik-deşik edilmiş durumda. Bu delik-deşik edilen yollar, aynı zamanda trafiğe de açık. Haliyle araçlar çukurlara gire-çıka, çakılın taşın üzerinden atlaya atlaya geçiyor. Artık aracımızın lastiği mi parçalanır, yoksa aracın alt takımı mı hasara uğrar?
Bu araç sahiplerini bağlayan bir durum olmasının yanı sıra bir de o yollardan geçen araçların kaldırdığı ve genellikle akşam üzerleri çıkan rüzgarların yollardaki bu tozu, dumana katarak üstümüze, başımıza, evimize, barkımıza bıraktığı ve yiyip yutmak zorunda bırakıldığımız tozlara ne demeli?
Hemen her gün pencerenizi kapatmak zorunda kaldığımız, buna rağmen evinizin içine sızan ve balkonunuzda kalıplaşan tozlarla mücadeleyle karşı karşıya bırakılıyoruz.
Yine işyerlerinizdekiler, hele gıda maddesi satan esnafın düştüğü durum, uğradığı zarar-ziyan ne olacak diye düşünmeden edemiyor insan.
Çalışma yapılan yollardaki tozun yatışması için, zaman zaman benim de karşılaştığım, topraklaşan yol belediye tarafından araçlarla sulanıyor.
Evet, bu yazıyı Kırşehir’in dışında okuyanlar varsa açıklayayım, belediye kocaman kamyonların içinde su tanklarıyla, tozlu yolları, hem de suya hiç kıymadan sanırım belli aralıklarla tekrarlayarak suluyor. Sulamadan sonra kısa bir süre topraklar çamurlaşınca tozlar yapışıp kaldığından uçmuyor.
Bir de imara açılan tarlalarda yapılan inşaatlara malzeme taşımak için müteahhitlerin oluşturduğu toprak yollardaki tozlarla da baş başa bırakılan bizlerin durumu daha da içler acısı. Oluşturulan bu toprak yolların verdiği rahatsızlıklar o civarda yaşayanları kim bilir kaç yıl çaresiz bir şekilde baş başa bırakılabileceğini umursayan var mıdır acaba?
Şimdi gözlerinizi yavaş yavaş açın! Nasıl, yaşadığımız bu şirin kentin tertemiz ve düzenli olduğunun hayalini kurabildiniz mi?
Bu arada sizlerden toz pembe hayaller kurmak için gözlerinizi kapatmanızı istemediğim için özür dilerim.
Neyse ki, ulusal medyada bizleri yeterince pembe bir alemde yaşadığımıza inandıranlar var. Benim gibi “toz alerjisi” olan birinden başka bir şey yazmam beklenmezdi zaten.