Kırşehir gündeminde önemli sorunlar var. Kırşehir’in yıllardır dilinden düşürmediği bir tren proje ve çevre yolu projesi var.

Kırşehir gündeminde önemli sorunlar var. Kırşehir’in yıllardır dilinden düşürmediği bir tren proje ve çevre yolu projesi var. İkisi de siyasilerimizin dilinden yıllarca düşmüyor. Bunların yapılmasını bekleyen Kırşehirliler acaba göçün duracağına, yatırımcıların geleceğine umut bağlaya dursun, ekonomik kriz giderek içinden çıkılmaz bir hale geldi.
Kırşehir’de kime sorarsanız sorun geçim derdinde. Esnaf iş yapamamaktan, para kazanamamaktan şikâyetçi. Hatta esnafların bu gidişle kepenk indireceklerini söylüyorlar.
Peki Kırşehir böyle de ülke nasıl?
Ben ve herkes biliyor ki aynı gündem hakim.
Ülkemizin sorunları giderek artıyor, Ortadoğu’da savaş sürüyor.
Ortadoğu’da oynanan satranç oyununda herkes son ataklarını yapadursun, şahı ileri süren Türkiye´nin son hamlesi boşa çıkmışa benziyor.
Türkiye´nin desteklediği ve hatta beraber sahada olduğu veya öyle görünen guruplar anında taraf değiştiren yapıya sahip insanlar. Son ümit olarak eski düşman yeni dost Barzani’ye sığınmanın, büyük bir devlete yakışıp yakışmayacağını Türkiye’yi bu duruma düşürenler hesaplasın.
Türkiye’nin müdahalesinin Suriye’ye yardım bahanesiyle öne sürdüğü ve bertaraf etmek istediği terör gurupları, aniden taraf değiştirerek Suriye rejim güçleriyle kanka oluverdiler. Rusya’nın onaylamadığı her hangi bir gelişmeye adım atması mümkün mü Suriye’nin?
Rusya bu sahada Türkiye’ye karşı dürüst davranmıyor intibaı veriyor. İran kozunu her zaman öne sürerek ne şisi yakıyor, ne de kebabı!
Rusya’nın ikili ve hatta üçlü oynadığı düşünülürse, müttefikimiz ve kadim dostumuz ABD’nin PKK hayranlığının artık saklanacak bir durumu kalmadığı ve Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin envanterinde dahi bulunmayan silahlarla güçlendirdiği terör örgütüyle, eski bir müttefikine cephe alması acaba nasıl yorumlanır?
İşin başka ve çok vahim olan durumu da, teröre verdiği silahların İncirlik Hava Üssünden nakledildiği, daha da vahim bir olay ve düşündürücü.
İki süper gücün aralarından anlaşarak Türkiye’yi sakata mı getirdiler acaba diye düşünmemizde haksız da değiliz.
Geçmiş günlerde, yani bir kaç yıl önce Türkiye´ye tepeden bakan ve istenilen örgüt üyelerini değil, bir kedi bile vermeyiz diyen aşiret ağası ve (güya reisicumhur olan Talabani) her zaman zora düşünce kendisinin kandıracağı ve sığınacağı bir kimse bulmasında şaşılacak bir davranış değil. Çünkü bu cesaretsiz ve güvensiz kimseler her zaman kendilerini kiralayacak birilerini bulabiliyorlar, çivisi çıkmış dünya düzeninde.
Sırtlarını sıvazlayan ve alenen açık açık Türk düşmanlığını sergileyen Avrupa devletleri, Türk’e karşı her örgütü desteklemekte bir sakınca ve çekince görmüyorlar. Tehditvari ve mesnetsiz sallamanın, uluslararası ilişkilerde pek fazla geçerliliği olmadığı anlaşılmıştır zannedersem.
Son gelişmelerde, hangi ülke olursa olsun Suriye meşru hükümetiyle irtibata geçmeden suların durulmayacağını göremeyen siyasetçinin başka alternatif aramasında gerek yok.
Terör örgütlerinin Suriye birlikleriyle saf oluşturup, Rakka ve El-Bap arasında bir tampon bölge oluşturdular. Bu tampon bölge Suriye birlikleriyle Türk Silâhlı Kuvvetler arasında yapılması gerekirdi. Fakat geç kalınmış bir gaflet. İnşallah bundan sonra çekilecek kartların önceden gösterilme hatasına düşülmez ve tehditle ilişkilerin başarıya ulaşılma devri çoktan geçtiği anlaşılmış olur.
Çekilmez ise “yok vururum, yok sopa atarım” falan artık ses getirmiyor.
Eskiler “vuracak evlat babaya danışmaz” derler. Eğer Türkiye için gerçekten elzem ise, söyleneni yapmak yerine, yaptıktan sonra söylemek her halde daha yerinde olur.
Şu andaki ortamda Türkiye’nin işi hayli zor gibi görünüyor. İçeride birlik ve beraberliği sağlar ve kenetlenirsek, savrulan tehditler vız gelir.
Halkımız kavga istemiyor, herkes hesabını doğru yapsın ve düşüncelerini anlaşılır bir tavır ve üslupla ortaya koysun.