Ekonomik anlamda yıllarca hep olumsuzlukları yaşayıp neye ihtiyacımız olduğunu herhalde anladık. Demek ki temel sorunumuz güveni tesis etmek olacakmış. Finans çevreleri, iş dünyası, küçük esnaf, tarım üreticileri, ücretli çalışanların vs. güven duyması gerekiyormuş.
Güven vermeyen ekonominin patronu istifa edip yerini bir başkasına bırakınca piyasalar olumlu algıladı ve döviz kurlarında hızlı geri çekilme yaşandı. Bu durum, Merkez Bankası'nın da elini şimdilik rahatlattı gibi...
Geçtiğimiz hafta sonuna kadar Türk lirası Dolar ve Euro karşısında ciddi değer kaybediyor, değerli maden fiyatları anormal bir şekilde artış gösteriyor, ekonomiyi yönetenler ise sadece seyir ediyorlardı. Olumlu hiçbir müdahale yapılamadığı gibi, olumsuzluklarla dolu kötü tablo gözler önündeyken de halen ekonominin çok iyi olduğunu söylemekle yetiniyorlar, güven vermiyorlardı. Bu durum da ekonomik göstergelerin alt üst olmasına, özellikle de paramızın hızla değer yitirmesine, zenginin daha zengin, fakirinde git gide fakirleşmesine yol açıyordu.
Önce Merkez Bankası Başkanı görevden alınıyor, bir gün sonra, Hazine ve Maliye Bakanı istifa edip görevini bıraktığını açıklıyor. Böyle bir durumda Türk parasının rekor bir değer kaybına uğraması beklenirken tersi oluyor ve faiz artışı bile yapılmamışken Türk Lirası yüksek oranda değer kazanıyor. Zira mali piyasaların görevden almayı ve yerine yapılan atamayı benimsediği artık görülmektedir. Buna ABD’de yapılan seçimlerin, koronavirüsü aşısının da piyasaya önümüzdeki aylarda sürüleceği eklenince olumlu tablo artık yaşanmaya başladı.
Şimdilik olmak kaydı ile olumsuz bir gidişatımız varken, olumlu tabloyu görebiliyoruz. Eğer uygulanacak para politikasında şeffaf, bağımsız, hesap verebilirlik, öngörülebilirlik ilkeleri çerçevesinde hareket edilir ve güven tesis edilirse faiz artırımına bile gidilmeden TL’nin değer kaybı önlenebilir.
Piyasa da kısa süreli yaşananlara bakılırsa temel sorunun güven duygusu olduğu açıktır. Bunun kalıcı hale getirilmesi halinde yitirilen paramızın değeri tekrar kazandırılır. Piyasaya canlılık katılır, yabancı yatırımcı da duyduğu güvenle parasını getirir yatırımını yapar. Öyleyse yanlış bir tercihe yönelmeden, ekonomide güven, adalette güven, kişi hak ve hüviyetlerinde güven vermek, ülkemizin kalkınması için kapıyı açacak anahtar olduğunu göz ardı etmemeliyiz.