21. yüzyılın hızla dijitalleşen ve bireyselleşen toplumlarında en fazla hissedilen sorunlardan biri, insanların giderek daha yalnız, sevgisiz ve iletişimsiz hale gelmesidir. İnsan doğası gereği sosyal bir varlıktır; ancak modern yaşam biçimleri, teknoloji bağımlılığı, yoğun iş temposu ve toplumsal yabancılaşma, bireyler arasındaki duygusal ve sosyal bağları zayıflatmaktadır. Güzellikten yana ne varsa yok edilen dünyamızda hayatımızın gerçek sıkıntılarından söz eden neredeyse kalmadı.
Sevgisizlik, ilgisizlik ve iletişimsizliğin birey ve toplum üzerindeki etkilerini görmeyen göz ya kör ya da bu sorunlara yönelik çözüm önerileri sunmamakta uzmanlaşan etkili ve yetkililer art niyetli.
Değilse alçaklıkğın, hainliğin, ikiyüzlülüğün, puştlugun,kısacası cümle kokuşmuşluğun at oynattığı bir dönemin farkında olmayana ne denir !?
Erdemli yaşamanın ilkeleri unutuldu.
Duygusal yoksunluğun köklerinde çoğalan sevgisizliğe bir çare yok mu?
Kibirli yaklaşılırsa elbette olmaz.
Sevgi, insan ilişkilerinin temel taşıdır. Ancak günümüzde insanlar, sevgi göstermeyi zayıflık ya da zaman kaybı olarak algılayabilmekte, özellikle aile içi ilişkilerde duygusal mesafeler oluşmaktadır. Sevgisizlik, bireyde değersizlik hissine, güvensizliğe ve psikolojik yalnızlığa yol açmakta; toplumda ise empati eksikliğine ve hoşgörüsüzlüğe neden olmaktadır.

Bireyler Arası Bağların Kopuşu ilgisizlik ile başlıyor.
İlgisizlik, hem aile içinde hem de sosyal çevrede kendini göstermektedir. Çocukların ebeveynlerinden yeterli ilgi görmemesi, arkadaş çevrelerinde duyarsızlık ve sosyal bağların zayıflaması, bireylerde dışlanmışlık ve anlamsızlık duygusu yaratır. İlgisizlik sadece bireylerin ruhsal sağlığını değil, toplumun sosyal yapısını da tehdit eder.

Tamda bu yüzden Teknoloji Çağında Sessizlik , ilgisizlik iletişimsizlik kaynaklı olarak artıyor.
İletişim araçlarının artmasına rağmen insanlar arasında gerçek ve derin bağlar kurmak her geçen gün zorlaşmaktadır. Sosyal medyanın yüzeysel etkileşimleri, sözlü ve yüz yüze iletişimi azaltmış, anlamlı diyalogların yerini hızlı mesajlar almıştır. İletişimsizlik, yanlış anlamaları, çatışmaları ve yalnızlaşmayı artırmaktadır.

Sonuç olarak;
Sevgisizlik, ilgisizlik ve iletişimsizlik; bireyin ruhsal sağlığını, aile ilişkilerini ve toplumsal dayanışmayı zedeleyen üç temel sorundur. Bu sorunlarla mücadelede bireylerin önce kendileriyle sağlıklı bir bağ kurmaları, ardından çevreleriyle empati ve anlayış temelli ilişkiler geliştirmeleri önemlidir. İttire kaktıra ilerleyen eğitim(!) sisteminde duygusal zekâya, aile içi iletişime ve değerler eğitimine daha fazla yer verilmesi, bu sorunların çözümünde etkili olabilir diye düşünüyorum.
Her şey birdenbire patlak vermiş değil.
Bütün modelleri, görgüleri, esin kaynakları, örnekleri biziz...
Çocuklar aynamız, orada direkt kendimize bakacağız...
Kıvırmadan tabii...
Sorun biz yetişkinlerde!
Kendimizi değiştirecek miyiz?
Var mı niyetimiz?
Sorularla bitirelim
vesselam.