Ülkemiz 10 gündür Ramazan bayramı tatilindeydi.
10 gündür ülkenin çarkları durmuştu, çarşı, Pazar kapalıydı.
Ekonomik kriz içinde olan bir ülkenin bu kadar uzun tatil hakkı olmasa gerek. Hele sanayisi, turizmi olmayan Kırşehir gibi illere Allah yardım etsin.
Ülkemizin ekonomik krizden kurtulması için durdurulmuş olan yatırımların yeniden başlatılması, her alanda iş kapıları, ticari faaliyetler yürürlüğe girmelidir.
10 günlük tatil bitti de rahat bir nefes aldık.
Bugün ülkemizde yaşanan sıkıntı ve sorunlar yumağına bakıyorum da, sanayisi olmayan, tarım ve hayvancılıkta can çekiştiren Kırşehir gidererek karanlığa gömüleceğe benziyor.
Türk Milleti kime inanacağına şaşırdı.
Evet, ülkenin durumu hiç te iyi değil.
Sanayisi, tarımı olmayan güçlü siyasilerden yoksun Kırşehir’in durumu daha da vahim.
İktidar devam eden yatırımları durdurdu. Kırşehir’in siyasi gücü de yok ki iktidara yüzüstü bırakılan yatırımların önünü açtırsa.
İktidar saplandığı paranoyadan, içine düştüğü kuruntudan, ruhunu saran vesveseden biran önce kurtulmalıdır.
Panik atak halindeki davranışlar, çıkışlar ülkeyi geriyor, huzuru kaçırıyor. Bu gerilim ortamı kime ne fayda sağlar ki?
Ülke olarak laik, demokratik cumhuriyetimizi yaşatmak zorundayız. Laiklik demokrasilerin bir numaralı koşuludur. Laiklik olmadığı zaman ortada demokrasi diye bir kavram kalmaz. Laik olmayan toplumlarda demokrasinin geliştiği görülmemiştir.
Türkiye bir hukuk devleti olma niteliğini de asla yitirmemek zorundadır.
Hukukun, adaletin olmadığı yerde uygarlık ta olmaz.
Bu devleti kuran, Cumhuriyeti ilân eden çok partili demokrasiye geçtiğimizden bu yana yaşananlar doğrusu Atatürk’ün hayallerine yakışmayan cinstendi.
Bu zaman zarfında nice tören ve toplantılarda, kutsal mabetlerde nice meczupları gördü bu millet…
İşte önümüzdeki günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için yine bir seçim yapılacak.
Ülke günlerdir bu seçimle yatıp kalkıyor. İftira ve karalamalar insanlık adına çok tehlikeli boyutlarda. Ekonomik kriz giderek büyüyor, insanlar geriliyor.
Bu durumun sonu nereye varacak kimse bilmiyor!
İnsanlar kışkırtmalara gelmemeli. Artık birbirimizi düşman gibi görmemeliyiz. Sandıktan ne çıkarsa kabullenmeliyiz.
İllaki “Benim partim, benim adayım kazansın!” diye düşünmek, dayatmak sakat bir zihniyettir. Karşınızdaki partiye de, adaya da saygı duymak zorundasınız.
Demokrasiye inananlar kaybetmeyi de, kazanmayı da içine sindirmelidir.
Çok partili hayata geçtiğimizden bu yana geçmişte iktidarlar böyle el değiştirmedi mi?
Aklımızı yitirmeyelim, bölünmeyelim. Bu vatan hepimizin. Gidecek başka bir vatanımız yok.
Sağduyumuz varsa bölmek isteyenlere karşı güç birliği içinde olmalıyız.
Ülkemizdeki sorunları çözmenin en etkin yolu demokrasiyi geliştirmek, temel hak ve özgürlüklerle beraber ekonomiyi de güçlendirmektir. Aç ve yoksul insanların demokrasisi olmaz.
Kırşehir gibi güçlü siyasileri olmayan İllerin geleceği kötü gözüküyor. Hiçbir yatırım yok, geçmişten devam eden yatırımlar da yüzüstü bırakıldı, çözüm bekliyor. Esnaf ve sanatkârlar her gün kepenk kapatıyor.
İktidar yanlıları cilalı sözler söyleyip toplumu yanlarında tutmaya çalışıyorlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar çarklar dönmüyor, piyasada para yok. İnsanlar bankalara bağımlı hale gelmiş. Hepsi batak durumda.
Böyle bir ülkede huzur olur mu?
Huzur olmayan yerde refaha kavuşmak mümkün mü?
Böyle bir tabloda demokratik ülke çıkar mı?
Bir çok vatandaşımız soruyor: “Nereye gidiyoruz?”
Tünelin ucu karanlık.
Bir bilen varsa söylesin.
Aklımızı kullanalım, demokrasimize sahip çıkalım. Her alanda ülkenin önü açılmalıdır.
Sanayide, tarımda, hayvancılıkta, turizmde teşvikler çıkarılmalı, her il, her ilçe kalkınsın, büyüsün. Hep istemiyor muyuz hayalimizdeki “büyük Türkiye’yi yakalamak.”
Benimkisi de hayal ya olsun ne yapalım. Hayalsiz de yaşayamayız ki…
Güzel şeyler düşünmek, yorumlamak hepimizin hakkı ama ortada yaşanan gerçekleri de göz ardı edemeyiz ki…