Bundan yaklaşık 25-30 yıl kadar önceydi. .

Bundan yaklaşık 25-30 yıl kadar önceydi...
KIRŞEHİR’DE bizler okula yeni başlamıştık. Ağlayarak başladığımız okul sıralarının ilk günlerini gülerek bitirmiştik.
Sabahları bahçede sıra olur, pazartesi sabahtan başlamak üzere her gün andımızı okur, Cuma okul bitiminde yeniden sıra olur okul müdürümüz konuşma yapardı. İstiklal Marşı okunurken asla konuşulmaz, dik ve düz olunur, gerçekten saygı duyulurdu.
Haftanın iki üç günü sınıflarda fındık içi, bazen süt, bazen kuru üzüm dağıtılırdı.
Sınıflarda 30-40 öğrenci olsak da çıt çıkmaz, öğretmen dinlenir, boş derslerde erkekler top oynamak kızlar ise ip atlamak için müdüre en çalışkan öğrenciyi ricacı gönderirdik. Ders saatlerinde okul dışına çıkılmasına asla müsaade edilmezdi.
Haftanın ilk günü önce sınıf başkanı ardından sınıf öğretmeni tırnak, yaka ve mendil kontrolü yapardı… Bazen siyah bazen de beyaz yakalı önlükler giyerdik.
Üzerimizde kolluk,küpe, kolye, yüzük, bilezik takmak asla mümkün değildi onları ancak (anne baba izin verirse) hafta sonları evde takardık.
Erkekler saçlarını en fazla 5 numaraya kadar (şimdiler bilmez) traş yaptırırdı, uzatmaya çalışan olursa makasla önden başlayarak tren yolu yapılır bu şekilde sıfır numara ile ancak traş olunması ile bu yol kapatılabilirdi :) .
Kızların saçları 2 veya 3 boğum örgülü olur, aksi olursa kesin disipline gönderilirdi.
Saçlara jöle, tırnaklara oje, sürülemez, spor ayakkabıyla okula sadece beden olduğu günlerde gelinebilinirdi.
Önlükler tek tip, yakalar tek tip olur, sıralarda kısa boylu öğrenciler önde durur en uzunlar en sona geçerdi. O zamanlar cep telefonu yoktu, bazı evlerde şimdilerde antika olan çevirmeli telefonlar kullanılırdı.
İnternetmiş, oyun salonlarıymış, playstationlarmış bunların adını bilen bile yoktu. En kıymetli teknoloji aracı resimdi oda ancak çekildikten 10-15 gün sonra çıkartılabilinirdi.
Haberleşme okulda öğrenciler birbirlerine verdikleri küçük kâğıt parçaları ile olurdu.
Defter ve kitaplara sevdiğimiz artistlerin resimlerini yazar ya da isimlerini kondururduk.
Fen derslerinde gelişme ve üreme konusu anlatılmaya başlarken renkten renge girer, kızlar erkeklerden, erkekler kızlardan yüz çevirirdi.
En sevilen ders beden eğitimi ve resim en sevimsiz dersler ise matematik ve fen olurdu.
Hırsızlık yok denecek kadar az olurdu ama yinede kayıp olmalara karşın defter ve kitaplarımızı yüzledikten sonra etiket yapıştırır ve bu etiketlere adımızı, soyadımızı, sınıfımızı, kitap veya defterin hangi derse ait olduğu yazılırdı.
Eve gidildiğinde yemek yenir dışarı çıkmadan hemen o günün dersleri yapılırdı. Ödev verildiğinde hafta sonları kütüphaneye gidilir tabı o zamanın en meşhur ansiklopedileri olan ve bende hala duran meydanlouerese ve ana ya da temel britanikalar didik didik edilir ödevler elle ve mutlaka dolmakalemle yazılırdı.
Evin reisi (O zamanda annelerimizdi) akşam yat dediğinde yatar, sabah kahvaltı hazır olup kalkın dediğinde kalkılırdı. Hafta sonları genelde Pazar günleri banyo yapılır tırnaklar kesilirdi. Şimdilerde olduğu gibi okula servisle gidilmez bunun yerine tabanvayla gidilirdi. Sabah annemiz beslenme çantamıza günlük beslenmelerimizi koyar, ama okulda bunlar kontrol ettirilir, herkesin alamayacağı ve ye yiyemeyeceği şeylerin sınıfa getirilmesi yasaklanırdı…
Genel örf adet kurallarına uygun olan davranışlardan dışarıda ve okulda sakız çiğnenemez, ders saatlerinde bir şey yenemez, su içmek isteyen veya tuvalet ihtiyacını karşılamak isteyen öğretmenden izin isterdi.
Okulda hoşumuza gitmese de bazen bit, pire ve uyuz taraması yapılırdı.
Okul içinde ve okul dışında kavga edilmez, edilirse; okulda öğretmenden evde ise anne babadan bir o kadar daha dayak yenileceğini bilirdik. Mahallede herkes birbirini tanır yanlış bir davranış hareket görüldüğünde mutlaka müdahale edilirdi.
Kız öğrenciler ile erkek öğrenciler birbirine mesafeli olurlar, el şakası yapmaz, küfürlü konuşmaz, efendiliklerini bozmaz, aynı şekilde kız öğrencilerde terbiye ve saygılarında kusur etmezlerdi.
Yerli Malı Haftası en sevdiğimiz hafta olurdu… Yiyecekler içecekler paylaşılırdı.
Yaz başladığında hafta sonları piknikler düzenlenir oyunlar oynanırdı.
Kitap okur hatta bu okuduğumuz kitapları birbirimizle değiştirirdik.
Şimdikiler sakın yanlış anlamasınlar ama; Aslında biz öğrenci gibi öğrenciydik.
Saygılıydık, düzenliydik, tertipliydik, ahlaklı ve edepliydik...
Şimdilerde bile okul hocalarımızı görsek, ceketlerimizi ilikliyor, ellerini öpüyor, saygıyla önlerinde eğiliyoruz. Bunları yapmaya da devam edeceğiz.
Biz çok güzel öğrencilerdik. Çok zor şartlarda da olsa o dönemlerde hayatın bir anlamı, bir güzelliği vardı ve biz bunu bilmesek bile hissedebiliyorduk.