Her geçen gün biraz daha fakirleşiyoruz. Zira iğneden ipliğe gelen zamlar milletin alım gücünü azaltıyor. Son günlerde döviz kurlarındaki artışlar, altın fiyatlarının kontrolsüzce yükselişi ve bunun yanında diğer tüketim ürünlerine gelen zamlar geleceğe dair ümitleri yok etmeye yetiyor artıyor bile.
Ülkeyi yöneten siyasilere sormak gerekir, hani parlamenter sistemin iyi işlemediğinden kararların hızlı alınamadığından yakınılmış ve başkanlık sistemi ile kararlar daha doğru ve hızlı alınacağı, yaşamın daha da iyiye gideceği ve kolaylaşacağı söylenilmişti.
Pekala şimdi ne oldu da, Başkanlık sistemi özgürlükler, insan hakları ve demokrasi yerine zamları getirdi, fakirleşme getirdi, yokluk ve yoksullukları getirdi?
2019 Mart ayında yapılan yerel seçimlerden hemen sonra zam furyası başlamıştı, halen de devam ediyor. Elektriğe, motorine, benzine, çaya, şekere, ekmeğe, una, zeytine peynire, sigaraya, alkollü içkilere yüksek oranda zam geldi. Doğalgaz faturaları bu kış da cep yakamaya devam ediyor.
Ülkemizin dört bir köşesinde olduğu gibi, Kırşehir’de de yaşamını zor şartlarda sürdüren dar gelirli ve gelir düzeyi çok yüksek olmayan insanlar tüm ürünlerde olduğu gibi, temel gıda maddeleri fiyatlarının da yüksekliğinden yakınmaktadırlar.
Öyle ya insan yaşamının olmazsa olmazı olan gıda maddeleri gelir seviyesi ile elbette ki dengeli olması gerekmektedir. Zira gelirin düşük, tüketim ürünleri fiyatlarının yüksek olması alım gücünü düşürmekte ve bu da sağlıklı insan yaşamını doğrudan olumsuz yönde etkilemektedir.
Ülkemizde fakirin sofrasını süsleyen gıda fiyatları yıllardır yüksek, temel tüketim ihtiyaçlarının fiyatları yüksek, petrol ürünleri fiyatları yüksek, ulaşım fiyatları yüksek yani ülkede yaşam pahalı ve buna dayalı olarak da zor.
Tüm bunlara rağmen ülkemizin yönetiminde yetki sahibi olanlar bu saydığımız tüketim mallarının fiyatlarını aşağıya çekeceklerini söylerken hep istikrar, istikrar, istikrar derler ama fiyat artışının hızı nedense bir türlü kesilmez. Tabi ki buda doğal olarak enflasyonu olumsuz yönde etkilemektedir.
Her ne kadar enflasyon düşük açıklanmışsa da halkın cebine yansıyan bir şey yok. Olumsuz seyir eden ekonominin gidişatı öyle düşük açıklanan enflasyon rakamlarıyla da düzlüğe çıkmayacağı görülmektedir.
Ülkemizin ekonomisi iyi yönetilemediğinden 2020 yılı için geçerli olmak üzere memur, işçi ve emekli maaşlarına yapılan ücret artışı tutarı henüz yılın ikinci ayında eridi gitti bile.
Resmi makamlarca açıklanan enflasyon rakamları gerçekleri çok fazla yansıtmamaktadır. Zira enflasyon hesaplanmasında gıda fiyatları nedense pek hesaba katılmaz.
Oysa halkın büyük çoğunluğu gelirlerinin yarısından fazlasını gıda harcamalarına yaptıkları bir gerçektir. Yaşanan bu olumsuzlukların hükümet politikasının yetersizliğinden kaynaklanmakta ve ekonomik istikrarı da temelden bozmakta olduğu bir gerçektir.
Enflasyon altında ezilen millet, bir ümit beklemekte, siyasi ve ekonomik istikrarın bir an evvel sağlanarak huzur ve güven içinde geleceğe umutla bakabilmeyi arzulamaktadır.