Kırşehir’de acısıyla, tatlısıyla bir bayramı daha geride bıraktık. O eski bayramların tadı, tuzu olmasa da Kırşehir’de bayramı huzur içerisinde geçirdik.

Kırşehir’de acısıyla, tatlısıyla bir bayramı daha geride bıraktık.
O eski bayramların tadı, tuzu olmasa da Kırşehir’de bayramı huzur içerisinde geçirdik.
Tabi gönlümüz ister ki tüm ülkemizde ve dünyada herkesin barış, huzur ve mutluluk içinde yaşasın.
Ama olmuyor.
Bir takım emperyalist güçler dünyaya ve özellikle İslâm dünyasını rahat bırakmıyor.
Ne yazık dost dediğimiz ülkeler, sinsi planlar içinde.
Gerçek dostluğun ne demek olduğunu kuşkusuz en iyi bilenlerdenim..!
Bildiğim içinde dostumu bana gelmesinde çok kendimi ona götürürüm.
O’na iyilik etmeyi, O’nun bana iyilik etmesinden daha çok istemekle kalmam, kendine yapacağı her iyiliği tıpkı bana yapıyormuş gibi bilmesini isterim. Çünkü bana en büyük iyiliği kendine iyilik ettiği zaman yapmıştır.
O’nun uzaklara gitmesi, ona güzel geliyor veya işine yarıyorsa bu bana benim yanımda olmasından daha güzel gelir…!
Kaldı ki haberleşmek mümkün olduğu sürece insan ayrıda kalmış sayılmaz.
Bambaşka yerlerde olmuş olsak bile o benim için yaşıyor, dolaşıp geziyor, aynı şekilde ben de onun için yaparım bütün bunları…
Yani hayatın tadını uzaklarda olsak bile bir aradaymışız gibi çıkartırız.
Üç yıl, beş yıl,on yıllar hatta bir ömür geçse bile dost olduğunu anlayamadığımız insanlardan da vardır bu hayatta. Bu anlamda onlardan ne dost nede arkadaş olunur olan sadece acı bir hatıra ve boş geçen bir zamandır…!
Bu hayatta birçok arkadaşımız olabilir ama gerçek anlamda dostun sayısı üçtür, beştir.
Dost; senin için ağlayıp senin için gülen, dertlerinle dertleşen, sevincinle mutlu üzüntünle mutsuz olan, dara düştüğünde ilk yanında olan, yüreğinde sana karşı en ufak bir çıkar menfaat ve aykırı düşüncesi olmayan, senin kötülüğünü asla istemeyen, iyiliğin ve mutluluğun adına her şeyi yapan … olmalı.
Gözlerinin içine baktığında ne söylemek istediğini anlayan ve anlatabilen, geçmişini asla unutmayıp gelecek adına hep doğruları isteyen, candan, içten olmalı, senin gibi söyleyip senin gibi anlamalı, sırrını ucunda ölüm dahi olsa kimseye vermeyen,1 santim yükselmek için 1 metre eğilmeyen, makam mevki için seni satmayan olmalı.
Hayatta ve ayakta kalabilmek için seni asla basamak olarak kullanmamalı, menfaat ve çıkarı için sağa sola kaymamalı, bunları eşinden, işinden olabilecek dahi olsa asla yapmamalı.
Yani adam olmalı adam…
Anlayan, gülen, bilen, sana dair zorluklara karşı dimdik ayakta duran olmalı.
Güle ulaşmak için dikenli yollara razı olmalı. Başkalarının söz ve düşüncelerine asla aldırmamalı, ne olursa olsun kuşku ve endişeli hatta acaba bile dememeli.
Seni asla bırakmamalı, sana sımsıkı sarılmalı, yüreğini yüreğine yaslamalı.
İnsanı birbirlerine bağlayan asıl bağ kan değil gönül bağı değil midir.?
Hayatın bize sunduğu en güzel sürpriz olan bu güzel dostluklara sımsıkı sahip çıkalım.