Çağ değişti.
21.yüzyıldayız.
Türkiye "çevre-merkez" ikileminde hızla yol kat ediyor.
"Çevre, merkeze hakim olma aşamasında epeyce bir yol kat etti." Bu kat etmede çevre, bilinçli olarak mı böyle bir yola saptı? Yoksa, sosyolojik evrimin doğal bir sonucu mu?
Bu konuyu takip edenler, elbette derin sosyolojik  tartışmaların var olduğunu biliyorlardır.
İlk olarak Shils'in ortaya attığı bu teoremi, Şerif Mardin Türk toplumu için irdeledi. Burada detaya girmek istemiyorum
Konumuz daha güncel ve daha özel olarak da Kırşehir.
2002’de tek başına iktidara gelen AKP, bu yeni gelişen çevrenin iyi bir sözcüsü ve temsilcisi oldu ve üstelik de geçen bu yirmi yıla yakın zamanda, çevrenin ekonomik gücünü kat be kat arttırarak yeni ekonomik oligarşini yarattı.
CHP ise bu konuyu es geçti. Bu konuda doğru dürüst çalışıp teorik ve pratik sonuçlar üretemedi. Bu sonuçları, uygun sloganlarla besleyip halka sunamadı. 
Bu es geçme, kendisine ve ülkeye şimdi çok eleştirilen konularda geri dönülmeyecek şekilde pahalıya mal oldu. Üst düzey kadrolarda yaptığı değişikliklerle yeni gelişen çevrenin ihtiyaçlarına ve umutlarına çare olacağı yanılgısıyla yılları heba etti. Ve de hala bu yanlışlarda ayak diremeye devam ediyor. Kendisine bel bağlayanları hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyor.
Onlara "niye yirmi yıldır hiçbir seçim kazanamadınız?" diye soranları "ihanetle" suçlayıp aynı minvalde ilerliyor.
Bu eleştiriye "belediye seçimleri…" diyecekler olacak. Ayrı bir konu…
CHP'ye bel bağlayanları, CHP'nin emekçileri olan tabanı, ona inanan aydınları, her geçen gün hayal kırıklığına uğratmaktan bıkmayacaklar anlaşılan.
Şu zor durumda, halkın bunaldığı durumda, ekonomik belirsizliğin tavan yaptığı bir durumda, dış politikada o kadar açmazların içinde bulunulduğu durumda, oy yüzdesinin hala yüzde yirmibeşlerde gezinmesini neden kimse sorgulayamıyor acaba?
Cephe ortağı İYİ Parti'nin oy oranı neden hızla yükseliyor da; seninki sabit duruyor?
"CHP'nin Dostları!" neden günden güne isteklerini yükseltip duruyor?
Bunu soranlar, parti disiplini işletilip hızla dışlanıyor, dolayısı ile çıkarcılar, lideri (!) alkışlayıp "peh pehpehlemeye" devam ediyor. Böylece gelecek seçimlerde yerlerini garanti altına alma gayreti içinde oluyorlar.
Kendisine bağlı yayın organlarının altı doldurulamayan yayınları bile yüreklere su serpmeye yetmiyor.
Günden güne bu anlamda gelişmeleri toplumu yakından takip edenler, sosyolojik değişimleri izleyenler elbette bu durumun farkındalar. Yazıyorlar, çiziyorlar, analiz ediyorlar ama kim dinler…
Söz İYİ Parti’den ve Kırşehir'den açılmışken, elbette bir Kırşehirli olarak ben de sık sık halkın içine girip, hatta yöneticilerden bazıları ile konuşup; Kırşehir Belediyesi hakkında bilgiler ediniyorum.
Sayın Başkan Selahattin Ekicioğlu'nu yakından olmasa bile tanırım. Düğünüme geldi, düğünlerine gittik. Eski Sanayi yakınındaki mağazasında çay içtik, sohbet ettik.
Ben CHP İl Başkanı olduğumda, Selahattin Bey, rahmetli İbrahim Bayram'ın ilçe yönetiminde yer aldı, yani aynı zamanda iyi bir partidaşız.
Ticaret Odası Başkanı olduğu yıllarda, ancak belki düğünlerde, belki cenazelerde birbirimize bir “merhaba” dedik, hal hatır sorduk.
Şu anki Belediye Başkanımız o. Kimse dürüstlüğüne, yüksek karakterine bir şey söyleyemiyor. Bunlar bir siyasetçi için çok büyük meziyetler. Olmazsa olmaz meziyetler.
Ayrıca halen belediye yönetiminde olan çok eski dostlarım var.
Bu durumlar benim şu anda belediyeye ait eleştirilerimi kısıtlıyor.
Burada belediye eleştirisine de girmeyip; yazımın giriş bölümüyle bağlantı yapmak istiyorum.
Sayın Başkan Selahattin Ekicioğlu çevreden gelenlerin dilinden en iyi anlayacak kişilerdendir.
Bence seçimi kazanmasının nedeni, hem kendi dürüst ve yüksek meziyetli kişiliği, hem Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasi durum ve daha önemlisi ise seçimlerde çevrenin temsilcisi olmasıdır.
Demek ki "çevre" kendisini en iyi temsil edene oyunu vermekten sakınmıyor.
Elbette Sayın Başkan kendi durumunun farkındadır.
Ben üstü kapalı olarak kendi hakkındaki eleştirileri kısa bir öz sözle bitirmek isterim.
Sayın Başkan Selahattin Ekicioğlu, Kırşehir'in çıkarları için, partinizin çıkarları için --kendi çıkarınıza hiçbir iş yapmayacağınızı çok iyi biliyorum-- lütfen otoritenizi gözden geçirip, eksik kalan yönleri düzeltme gayretinde olunuz. Herkese şirin görünmek, bir takım memurlara olduğundan fazla kontrolsüz yetkiler vermek sonunda sizin de zararınıza olur.
Lütfen bu eleştirilerimi bir dost eleştirisi olarak alın.