Devlet idaresinde liyakatin ne kadar önemli olduğunu, Ukrayna olayından sonra umarız anlaşılmış olmalı. 2000’den önce ve 2000’den sonrasını en iyi yurt dışında çalışan isçiler anlar. Benim de yurt dışında elli yılını geçirmiş ve politik yazılarla beraber günlük olayları takip etmem, konsoloslukların iç durumunu ve çalışanlarla çok irtibatım dolayısıyla nasıl çalışıldığını ve kavas olarak kimlerin gelip geçtiğini az buçuk şahit olmuşumdur.
    Basit bir yolsuzluğun yapıldığına şahit oluşum ve o zaman yetkili biriyle irtibata geçerek durumu bildirmem halinde dahi herhangi bir işlemin yapılmadığını da gördüm. Bu olay Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde oldu.
    Ukrayna olayını Türkiye’den başka herkes biliyormuş gibi geliyor bana. Rusya’nın, Ukrayna’ya saldıracağı yıllar önce beklenen bir harekât olmasına rağmen bu ülkeye yoğun olarak talebe gönderilmesi ayrı bir hata iken, son iki ay önce bütün istihbarat örgütleri ve sefaretleri, Ukrayna’dan vatandaşlarını tahliye etmeye başladı.
    Biz ise aynı Afganistan’da olduğu gibi yine en sona kaldık ve orda yaşayan veya okuyan talebeleri perişan ettik. Bunun neresi savunulur veya başarılı olarak kabul edilir. Amerika vatandaşlarını olaydan bir ay önce tahliye etmeye başlarken bizim Dışişleri yetkilileri neredeydi ve neyi beklediler?
    Yurt içindeki istikrarsızlığı hep dış güçlere yüklerken bunu da mı dış güçlere havale edelim. Evet, doğru dünya yeni bir sömürü düzenine sokuluyor ve düzende güçlü olan ayakta kalacak ve güçsüz olan ve her kerameti kendinde bilen, aya dört şeritli yol yapımını destekleyen kimseler sadece hizmet sektöründe kalarak bir nevi köle yaşantısına devam edecek!
    Bütün dünyaya bastığı yeşil kâğıtlarla haraca bağlayan ve bunun devamını kesin olarak göremeyen Amerika, değişik senaryolarla günü kurtarmaya çalışacak!
    Nereye kadar! Kendi istediği sistem ve düzeni kuruncaya kadar.
    Kendi güvenliği ve sömürünün başka bir ayağı olan NATO birliğine istediği zaman istediği gibi kullanarak varlığını devam ettirecek. Ukrayna’yı Rusya’nın eline teslim ederek iki kuşu tek taşla vurmayı amaçladı. Fakat bu ne kadar isabetli oldu bunu zaman gösterecek.
    Şu da bir gerçek. NATO’yu bir arada tutmayı ve bazı küçük ülkeleri tarafına çekmeyi amaçlamakta yattığını unutmamak lazım ve bu genellikle eski Rusya’dan ayrılan ülkeleri seçmesi de Puti’nin dikkatinden kaçmadı. Rusya’yı Doğu’da ve batıda kuşatmaya kalkarken, Uzakdoğu ve Uzak Asya’da uyanan dev Çin’in önünü de kesmeyi amaçlaması ve Ukrayna kuşatmasını Çin’in desteklemesi Amerika’yı biraz telaşlandırdı.
    Artık kendileri de bilmektedir, bekalarının uzun sürmeyeceğini. Bu olayda da yine çıkarını ikiye katladı. Silah satışında olduğu gibi, petrolün yükselişiyle, daha önce ucuza depoladığı petrolü pahalı olarak başka bir vurgunu da yine başardı.