Tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz ve Kırşehirimiz aylardır koronavirüs belasına karşı mücadele ediyor.
İnsanlar aylardır hayatlarında ister istemez bir kısıtlamaya gitti, evden dışarı çıkamaz hale geldi. Kısıtlamalar bugünlerde kaldırılsa da insanlarda bir endişe hakim.
Kırşehir gibi küçük illerde bu virüsle daha etkin bir mücadele edilir, ama büyük illerde bu daha zor olduğu bilinen bir gerçek. Ama büyük illerden kontrolsüz şekilde Kırşehir’e gelenlerin bu virüsü yeniden artırdığını öğreniyoruz. Umarım bu virüsü kısa sürede hep birlikte atlatır, insanlar hayatlarını özgür bir ortamda ve gönül rahatlığı için geçirirler.
Birlik ve beraberliğe ihtiyacı olan Türkiye’nin geldiği son durum, ne yazık ki korkunç ve ürkütücü bir hal aldı.
İktidarda bulunan partinin kazanmaya alışkın olduğu durumda, kaybetme korkusu. Muhalefet partilerinin uzun zaman seçim kazanamama ve iktidar olamama hırsıyla bir birilerine saldırması, zaten gruplaşma ve gerginliğin verdiği stresle iyice gerilen toplumun büyük bir kısmı hayli rahatsız.
Türk tarihinde hiç görülmemiş ceset yakma olayı, gerçekten utanç verici, ayni zamanda günah ve son derece ayıp bir olaya, hiçbir soruşturma ve tepki göstermeyen, gerek iktidar ve gerekse yargı organlarının sessiz kalması neyin işareti?
Türkiye Cumhuriyetinde emniyet güçlerinin mezarlıkta yakılmak istenen, aynı zamanda cesedin gömülü olması ne derece yorumlanır. Arap olaylarının ve Yemen’in yaşadığı olaylara bakınca, durumun vahameti daha da kötü gibi geliyor.
İktidara yakınlığı bilinen ulusal yayın yapan bir TV kanalının yapımcısının, öldürülecek kimselerin listesinin ellerinde olduğundan bahsetmesi, acayip kılıklı ne ve kim olduğu belirsiz bir şahsın kavanoz dolusu mermi göstererek, kimleri tehdit ettiği ayan beyan açık olan kimsenin ifadesi alınarak, hadi devam niteliğinde salıverilmesi ayrı bir düşündürücü olay değil midir?
Bir kadının ailece silahlı olduklarını ve yeterince adam öldürecek mühimmata sahip olduklarını söylemesi, hangi ülkede soruşturulmaması ve duymazlıktan gelinmesi normal karşılanır? İktidar partisinin, iktidara gelişinden şimdiye kadar Türkiye Cumhuriyetini aşağılayıcı, Atatürk karşıtlığı söylevleri Cumhuriyet ilkelerine karşı kin ve nefret içerikli tutumları hiç bir zaman saklanmadan devam etmiş ve etmekte de her hangi bir sakınca görülmeyişi, halk arasında acaba körfez ülkelerine özenti bir sistemin özlemimi besleniyor.
Birlik ve beraberliğe ihtiyacı olan ve salgın virüsten sonra daha da gerekli olması lazımken, toplumu daha da gerecek davranışlar, Türkiye’nin ne işine yarar ve ekonomiyi nasıl etkiler düşünen yok galiba.
Her olayı ve ekonomideki düşüşü dış güçlere bağlayarak kandırmaca ve istikrarsız planlarla insanları daha da fakirleştirmenin önünün kapanması yerine, fuzuli harcamaların ve lükse yapılan yatırımların önlenmesi gerekirdi, maalesef yapılmadı.
Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözlerinin ne kadar doğru olduğunun gerçekliğinin farkına varılmaması, gerçekten bir eksiklik. Komsularımızla iyi ilişkiler, başka ülkelerin içişlerine karışmamak ve Türk Cumhuriyetleriyle, Balkan ülkeleriyle ve bilhassa Yunanistan’la bazı sorunları halletmek, Türkiye Cumhuriyetini uçurur.
Avrupa ülkeleriyle olan ilişkilerimiz her zaman işimize yarar. Başka ülkeleri kendi içişlerimize karıştırmadan dostluklarımızın devamı Türkiye’yi daha saygılı ve hatırlı bir konumda tutar. Yap-işlet-devret modelinin tekrar gözden geçirilmesi ve bedel ödenecekse şimdiden bir seferde ödeyip kurtulunması gerekir. “İtibarda tasarruf olmaz” mantığı derhal bırakılmalı ve tabanda gelen sese daha olumlu cevap vermek gerekir.
Eğitim ve öğretime önem verirken, her ayrı bir model ve planla çocukların karşısına çıkmak, çocukların küçük yaşta itimat ve güvenini yitirir. Toplumu kentlere ve hele bilhassa yatırımı batıda toplama yerine ülkenin her tarafına yayarken tarım arazilerinin korunması, köylere dönüşü özendirirken bazı ödünler vererek tüketici durumdaki varoşları tekrar köylere yönlendirmekte, ekonomiyi biraz rahatlatır. Tüketici durumdaki toplum azda olsa en az kendi yiyeceğini üreterek ekonomiye katkı sağlar.