Kurban Bayramı arefesindeyiz.

Kafa karışıklığı, üzüntünün, hüznün hissi tezahürü içerisinde,

tuhaf bir dönemden geçiyoruz.

Çoklu kişilik bozukluğu yaşıyor

kimse bizi ciddiye almadığında da üzülüyoruz.

Kurbanlık koyun gibiyiz kurban.

Fazla dedikodu yapıp,  boş konuştuğumuzu düşünemez olduk.

Okumaktan uzaklaştık.

Sokaklar sakal sevdalıları ile akıl verenlerle dolu.

Aynanalara bakmayı unuttuk.

Kurbanlık koyun gibiyiz kurban.

Kariyer sahibi olmayan, kariyer koltuğunda;

Kariyer sahibi ise başarısızlık hissi yaşıyor.

Kurbanlık koyun gibiyiz kurban...

Neyse.

Neyse değil aslında;

Malum zor hayat şartları insanda gülecek hal bırakmıyor bir sorunu aşsanız, başka sorunlar çıkıyor karşınıza. Hem de daha katmerlisinden…

Hayat bu…

Sorun biter mi?

Bitmez!

E durum bu olunca da,  ne yapalım?

Bayramlık, biraz buna dair…

Ama kimse üzerine alınmasın!?

Yoksa bilmez miyiz birbirimizi!!!

Eldeki mi?

Şu…

Karıkoca birlikte tatile çıkarlar...

Gittikleri yerde kamp kurarlar.

Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar.

Birkaç saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır. Adam uyku

sersemidir;

Güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır:

''Ne oldu? Ne istiyorsun?'' diye sorar. ''Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle.

“Adam gökyüzüne bakar ve yanıtlar:

-Bunun için mi uyandırdın beni?

Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız. Karısı tekrar sorar.

Peki, bu sana neyi gösteriyor?

Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve yanıtlar: -Teolojik olarak Allah'ın kudretini ve kendi acizliğimi görüyorum.

-Felsefi olarak, evrenin sonsuzluğunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum.

-Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum.

-Yıldızların konumuna bakarak saatin 3 olduğunu görüyorum.

-Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum.

Niye sordun bunu bana?

-Sana neyi gösteriyor?

-İsmail , çadırımızı çalmışlar !?

                 *

Muhtar, köye gelen milletvekiline,

– “İki büyük problemimiz var”, der…

Milletvekili,

– “Lafı mı olur muhtar, söyle halledelim”…

“Birinci sorun”, der muhtar…

“Köyde sağlık ocağı var, ama doktor yok”…

– “Hemen Sağlık Bakanını arayıp, hallediyorum” der Milletvekili…

Cep telefonunu çıkarır ve hemen oracıkta birisiyle konuşur…

– “Tamam, doktor yarın sabah burada olacak… İkinci sorununuz ne?” der Milletvekili!

Muhtar şaşkındır…

Önce bozuntuya vermez, ama söylemekten de geri durmaz…

-Sayın Vekilim… Bizim köyde cep telefonu çekmiyor !?

                     *

Bazen aykırılıklar da gülümsetir.

Gülümseriz ama aynı zamanda düşünürüz.

Kimse bizi  ciddiye almasa da, gülümseyelim.

Mutluluk da mutsuzluk da asık suratlı olmak da güler yüzlü olmak da toplumsal tepkilerdir.  Elbette gülmek evrimsel bir tepki. Bunu açığa çıkarmaktan utanmamak lazım…

Özellikle bayramlarda...

Ne yaşamış olursak yaşayalım, yanımızda bizi güldürenlerin olduğu, kalpten gülebildiğimiz ve kahkahamızı paylaştığımız bayramlarımız olsun.

Ve en çok da çocuklar gülsün bu bayram.