AKP hükümetinin ikinci senesinde yani 2004 yılının önemli gündemlerinden birisi de, Avrupa Birliği ile uyumu yeniden tanımlamak olmuştu. Anadolu’nun her bir köşesinde olduğu gibi Kırşehir’de de insanlar sokaklara dökülmüş ve sabahlara kadar kutlamalar yapılmıştı.

AKP hükümetinin ikinci senesinde yani 2004 yılının önemli gündemlerinden birisi de, Avrupa Birliği ile uyumu yeniden tanımlamak olmuştu.
Anadolu’nun her bir köşesinde olduğu gibi Kırşehir’de de insanlar sokaklara dökülmüş ve sabahlara kadar kutlamalar yapılmıştı. Sanki artık demokrasi, insan hakları, özgürlükler, eşit yurttaş olma hakkı, sosyal devlet, refah düzeyi yüksek bireyler olacaktık. Çünkü o günün ve halen de iktidarda olan AKP yetkilileri öyle yönlendirmişlerdi.
Bugün geldik 2016 yılına aradan tamı tamına 12 yıl geçmiş olmasına rağmen bırakın Avrupa Birliği ile uyumu, sorunlar daha da büyümüş bir şekilde yeniden gündemde.
Hani o gün, Cumhuriyetin dayandığı temel ilkelere bağlı, ulusal bütünlük içinde, demokratik ve laik, bilgi çağını yakalamış, güçlü ve refah içinde yaşayan çağdaş bir hukuk devleti olmak, gelecek kuşaklara karşı tarihi bir sorumluluktur, denilmişti. Ama bu gün geldiğimiz nokta da maalesef…
Zaten 12-13 Aralık 2002’de yapılan Kopenhag Zirvesinde, Avrupa Birliği 2004 yılı Aralık ayında Avrupa Komisyonunun hazırlayacağı rapor doğrultusunda Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirdiğine kanaat getirmesi halinde, zaman geçirmeden üyelik müzakerelerinin başlatılmasını beyan etmişti.
Türkiye’nin Avrupa birliğine üye olması milletin büyük çoğunluğunun desteklediği ulusal bir hedefti. Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesi ve ulu önder Atatürk’ün ulusumuz için göstermiş olduğu çağdaş uygarlıkla bütünleşme vizyonu olarak da düşünülebilir.
Şimdi artık Avrupa birliği ile kurulan ilişkilerin kopma noktasına geldiğini anlıyor ve görüyoruz. Avrupa birliği bizi istemiyorsa biz onları hiç istemeyelim. Öyleyse, ülkemiz için, geleceğimiz için, kendimiz için, kendi insanımız için;
Laiklik, İnsan hakları ve demokrasi en iyi şekilde uygulanmalı,
Hukuk devleti olma yolunda gerekli tüm adımlar atılmalı,
Yargı bağımsızlığı sağlanmalı,
Düşüncelerini yazılı hale getirdiği için gazeteciler zindanlara konulmamalı düşüncelere vurulan prangalar da kaldırılmalı,
Her kim olursa olsun yolsuzluk yapanlar kollanmamalı, yargı karşısına çıkartıp hesap sorulabilir hale gelmesi sağlanmalı,
Artık uygulayıcıların bile anlamakta zorluk çektiği eğitim sistemimiz milli, çağdaş, bilime dayalı hale getirilmeli,
Devlet sosyal ve bireyler eşit kılınmalı,
İşsizliğe bir an evvel çözüm bulunmalı,
İçeride ve dışarıda barış bir an evvel sağlanmalı ki, Avrupa birliğinin üyesi olmadan da insanlarımız rahat huzurlu olsun, geleceğe umutla bakabilsinler.