Konunun uzmanlarına göre, özellikle bebekler ve yaşlılar; kendilerini yalnız, güvensiz ve korumasız hissederlermiş. Bu yüzden onlara, varlıklarından memnuniyet duyduğumuzu, yani sevildiklerini, dolayısıyla yalnız olmadıkları hissinin verilmesi için, sık sık sarılıp dokunulmasını öğütlerler.

Konunun uzmanlarına göre, özellikle bebekler ve yaşlılar; kendilerini yalnız, güvensiz ve korumasız hissederlermiş. Bu yüzden onlara, varlıklarından memnuniyet duyduğumuzu, yani sevildiklerini, dolayısıyla yalnız olmadıkları hissinin verilmesi için, sık sık sarılıp dokunulmasını öğütlerler.
Bir bebek, anne karnından beslenerek, kanından kan, canından can alarak yaşamaya başlar. Her doğan bebek, büyüyüp yaşlanıncaya kadar hangi badirelerden geçeceğini kim bilebilir.
Onu, ilk tanıdığında, bir hastane odasında, henüz birkaç günlük bebeğinin ellerine sinir uçlarına dokunarak sevgiyle masaj yapıyordu. Bu, bir babanın bebeğine, ‘’ seni her zaman çok sevecek ve huzur içinde yaşaman için hep yanında olacağım, korkma yavrum’’, demenin mesajıydı.
Çağdaş anlamda kurulan devletlerde, vatandaşlar hukuk dahilinde ve güven içinde korunup kollanması için, toplumsal sözleşmelerle (anayasa) bir toprak parçasında yaşarlar.
Halk devletine vergi verir, devlette onları oluşturduğu kurum ve kuruluşlarla koruyup kollar. Yani devlet halkına, halkıda devletine güç katar. Bunu da; hukukla, yasayla, anayasayla yapar. Vatandaşların karşılaştığı sorunlar, yasaların emrettiği kurallar neticesinde uygulanmalıdır. Rastgele uygulanan hukuk kuralları keyfilik arz eder. Sonunda herkes kendi kullarını uygulamaya kalkarsa, o zaman ‘dağ kanunları’ uygulanmış olur. İlkel dediğimiz toplumlarda “kana kan, dişe diş” kuralları uygulanır. Ve güçlü olan, zayıf olanı alt eder. Güçsüz olan, güçlüden her daim korkacak, güveneceği dalı -budağı kalmadığından güçlüye boyun eğecektir.
Neyse ki, hukuk devletinde ve çağdaş bir ülkede yaşıyoruz. Ama vatandaş olarak başımıza öyle şeyler geliyor ki, şehir ve trafik magandaları insan hayatını çekilmez kılıyor. Genellikle üçüncü sayfa haberi olarak görüp kanıksayarak geçtiğimiz haberlerin bir gün başımıza geleceğini düşünmeyiz bile.
Günlük yaşantımızda herkesin umarım bir işi vardır. Yine, doğal olarak her işin zevkli ve zor yanları olduğu da bilinmektedir. Ama bazı meslekler diğerlerine göre daha bir özenle yapılır. Ki, bu mesleğin icracıları can kurtarmak için canlarını da tehlikeye atarlar. Mesela, sağlık personelleri gibi…
Düşünün, aniden gelişen bir ağrı-sızı ya da talihsiz kazada ilk onları ararız, 112 Acil servisini. Aradığımız an, adeta ışınlanıp yanımızda olmalarını bekleriz. Çünkü acil servisin, hastamıza en kısa zamanda yetişmesi hayati öneme sahiptir. Acil servis hizmeti sunan personelde, bu aciliyetin bilinciyle canını dişine takarak trafiğe çıkar. Bu nedenle, yasada trafikte seyreden araçların, ambulanslara yol açmalarını emreder.
Geçtiğimiz haftalarda acil bir hastaya yetişmek için Ankara trafiğinde 112 motorize ekipte görev yapan acil servis personellerine jip modeli arazi aracı ile yol vermek şöyle dursun, birde sıkıştırıp düşürür. Düşürüldükleri yerden kalkarak yollarına devam eden bu iki sağlık personelini, “beni takip ediyorsunuz” psikolojisine sığınarak Fatih Alıtkan’ın karnına hiç acımadan, hiç tereddüt etmeden bıçak sallar.
Bu sağduyusunu yitirmiş, gözü dönmüş, trafikte diğer sürücüleri alt etme gibi zavallı küçük bakış açısına sahip trafik canavarı, sadece görevini ifa etmeye çalışan bir cana kast etmemiştir. Bir babaya, bir eşe, bir kardeşe ve bir evladın canına kast etmiştir.
Henüz yirmi yedi yaşındaki genç sağlıkçı, dalağından ve nefes alma organı akciğerlerinden bıçak darbeleri alır. Fatih Alıtkan’ın geçirdiği ameliyat sonrası dalağı alınır. Hayat kurtarmaya giderken, canına kast edilen sağlık personelinde, silah olarak üzerinde 112 acil servis kıyafetleri, telefon ve koruyup kollamaya söz vererek, hayatının ilk günlerinde elleriyle masaj yaptığı, henüz bir buçuk yaşında olan yavrusunun resmi çıkar.
Şehir magandasının o cani ellerinde ise, kana bulanmış kocaman bir bıçak.
Şimdi, o eli kanlı maganda serbest yargılanıyor. Yani, bir cana kast eden biri, nasıl serbest yargılanır? Böyle bir caninin, başkasın canına kast etmeyeceğinin garantisini kim verebilir?
Fatih Alıtkan’ın bir hastane odasında, ağır yaralı bir şekilde, yavrusundan uzakta sağlığının yeniden düzelmesini ve magandanın hak ettiği cezayı almasını bekliyor, bekliyoruz.
Tüm Türkiye’de olduğu gibi Kırşehir 112 Acil’de çalışanların da büyük zorluklarla görev yaptığından kuşku duymuyoruz. Onlara herkesin destek vermesi gerektiğini de düşünüyorum.