Önce günümüze bakalım. Sonra geçmişten bir alıntı yapalım.
En sonunda da tahminimizi söyleyelim.
Günümüz siyasetinde yeminli bir grup var: Kendilerine “Millet İttifakı” diyorlar. Diğer bir deyişle “Kemal Kılıçdaroğlu’nun dostları”.
Bunların içinde bir tek HDP’nin kendine göre net bir ideolojisi var. Kararlılıkla  uyguluyorlar. PKK’nın güdümündeler ve de bunu saklamaya kalkmıyorlar. Son ihanetlerini de “soykırım bildirilerinde” hep beraber gördük. Öylesine bir bildiri idi ki; Kemal Kılıçdaroğlu  “dostluğu” bitirme pahasına “sözcüsüne” tepkisini belirttirme ihtiyacı duydu.
İYİ Parti’nin durumunu da yazının sonlarında değerlendireceğiz.
HDP de dahil, diğer hepsinin tek bir hedefi var: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı seçimle düşürmek.
Hepsi de bu hedefe kilitlenmiş, salvo atışlarına devam ediyorlar.
“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” dedikleri nasıl olacağını kendilerinin de somutlaştıramadıkları bir sistemden de söz ediyorlar.
Peki, diyelim ki, “Cumhur İttifakı” seçimle düştü. Ne olacak?
Cevap: “Hele cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan  seçimle bir düşsün de gerisine sonra bakarız.”
Hepsinin ortak amacı bu.
Dünyaları da bu kadar.
Türkiye’nin kaybettiği de bu bakış açısı. Yerine halkı ikna edecek bir alternatifleri hala yok.
Sizlere geçmişten ders çıkarılacak bir anıdan söz edeyim.
Onur Öymen’in “Baskılara Direnirken” adlı bir kitabı var.
Yakın tarihimizdeki olayları birinci el tanıklığı ile anlatan bu kitapta, Onur Öymen rahmetli eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le olan bir anısından söz eder:
AKP’nin 3 Kasım 2002’de yüzde 34.42 oy oranıyla tek başına iktidar olduktan sonra Güniz Sokak’ta Süleyman Demirel’le bir görüşmesinde, Süleyman Demirel’in “Ben halkın siyasi eğilimlerini bilirim, AKP’nin kemikleşmiş oyu yüzde 17 civarındadır, aldıkları oyun geri kalan kısmı merkez sağdaki seçmenin protesto oyudur” sözlerini anımsatır.
Nitekim 3 Kasım 2002 seçimlerinde CHP ve AKP dışındaki tüm siyasi partiler baraj altında kalarak meclis dışına düşmüşlerdi.
“…2002 seçimlerinde merkez sağ fiilen çökmüş, onun oyları din ağırlıklı politikaları benimseyeceği başından belli olan AKP’ye kaymıştı” diye devam eder Örsan Öymen.
Ve hala merkez sağın boşluğu doldurulamamış, CHP bir türlü Kemal Kılıçdaroğlu saplantısından ve “dere geçerken at değiştirilmez” dogmasından kurtulamadığı için oylarını kıpırdatamamış, sonunda AKP on dokuz senedir iktidarda kalmayı başarmıştır.
Gelelim 2023’de ne olacağına…
Metropoll Araştırma Şirketi geçen hafta “Millet İttifakı” oy oranının “Cumhur İttifakı” oy oranını geçtiğini belirleyen bir kamuoyu araştırması yayınladı.
Gerçekten de halkın durumunun giderek kötüleşmesi, kovid sürecinin çalkantılı yönetimi, ekonomideki kötü gidişat AKP’yi oldukça sarsmış görünüyor.
Bu gidiş seçimlere kadar böyle gidecek olursa AKP’nin işi oldukça zor.
Sonunda ne mi olur?
Aynı Metropoll araştırmasında halkın çoğunluğunun “Millet İttifakı’nın ekonomiyi düzeltemeyeceği” şeklinde bir öngörüsü de saptanmış.
Buradan halkın ne kadar bunaldığı, inanmasa bile durumunun kötülüğünden “Cumhur İttifakı”na son vermek istediği sonucu çıkarılabilir.
Bir diğer önemli hususu da belirtmekte yarar var.
Kemal Kılıçdaroğlu sürekli “dostlarıyla” iktidara geleceğini vurguluyor.
“Dostlar içinde HDP”de var tabii ki.
HDP’nin ne olduğunu, kimlere hizmet ettiğini artık vatandaşın kahir ekseriyeti biliyor. Buna rağmen Kemal Kılıçdaroğlu milleti aptal yerine koyup hiçbir şey yokmuş gibi kapalı kapılar ardında işbirliği yapmaya devam ediyor.
Bu politikaların seçime yansıması kendisini bile şaşırtabilir.
“Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olmak” da var.
İYİ Parti’nin işi de kolay değil. Çekirdek kadrosunun çoğunluğunu “milliyetçiler” oluşturuyor. Onların bazıları bu gelişmeler karşısında oportünist tavırlar sergilerken; dik duruşlu bazıları da HDP’ye açık tavır koyuyor.
Bu arada Meral Akşener realist bir politika izliyor. Akılcı ve sakin konuşuyor, merkez sağı tekrar ukdesinde toplayacak politikaları kararlılıkla uyguluyor. Bu amacına uygun siyasi çalışmalar yapıyor. Puanını da günden güne arttırıyor.
CHP avare kasnak gibi yerinde sayarken; bu işbirliğinden en kârlı İYİ Parti çıkacak gibi görünüyor.
Sonuç: AKP 2023’e kadar esaslı bir çıkış yapmazsa, halkla inatlaşmaya devam ederse (ki AKP kongreleri Türkiye’ye pahalıya mal olmuş, Covid epidemisinin fırlamasında başlıca unsurlardan biri olmuştur. Son zamanlarda konuştuğum AKP’li esnafın bile tepkili olduğunu gözlemliyorum) sandıkta iktidarı  “Millet İttifakı”na devredecek, süreçten en kârlı İYİ Parti çıkacaktır.
Sözlerimi “demokrasinin, hür seçimlerin, halkın hür iradesinin, dürüst bir şekilde sandıklara yansıması demokrasinin en yüce yanıdır” diye bitiriyorum.