Türkiye, 14 Mayıs Pazar günü iradesini seçim sandıklarına taşıyarak seçimlerin tıpkı iktidarın seçim propaganda şarkısında söylendiği gibi “bi daha bi daha haydi bi daha” yapılmasına karar verdi. Pek çok kişi tarafından ikinci tura kalması daha önceden de ihtimal dâhilinde görülmüş olan bu seçimin sonuçlarını gerek ilimizde gerekse ülke bazında nasıl okumalı? Genel bir perspektif penceresinden ilimizin ve Türkiye’nin seçim panoramasına bakalım, derin şifrelerini hep beraber değerlendirelim.

Öncelikle ilimizde birer vekil çıkaran AKP ve CHP teşkilatları ile seçilen vekillerini tebrik ediyor, ayrıca seçilen vekillerin ise ilimize hakkıyla hizmet etmelerini dileyerek başarılar diliyorum. Kırşehir’de genel itibariyle başarısız olan iki parti ise bilhassa dikkatleri üzerlerine çekerek gerek sokakta gerekse sosyal medyada yoğun eleştirilere ve tartışmalara neden oldu; bunlar MHP ve İYİ Parti! İYİ Parti adayının dışarıdan hiç tanımayan birisinin ithal edilmiş olması nedeniyle seçim öncesi zaten gerek partililerince gerekse Kırşehir halkı tarafından seçimi en baştan kaybettiği kabul edilmişti. Önceki yazılarımda bu duruma detaylıca değindiğimden ve de bu yönüyle sonuç pek de sürpriz olmadığından fazlaca bir şeyler söylemek artık gereksiz.

MHP’nin Türkiye genelinde başarılı olmasına rağmen ilimizdeki başarısızlığı, 2018 seçimlerine göre ciddi oy kaybetmesi sürpriz oldu. Gerek sokaktaki yorumlarda, gerek partili dostlarla sohbetlerde, gerekse de sosyal medyadaki tartışmalarda durumu yakından takip ettim. MHP’li pek çok kişiyle, hatta kimileri halen teşkilatlarda yönetici pozisyonunda olan arkadaşlarla yaptığım sohbetlerde sorunun ağırlıklı olarak il teşkilat yöneticilerinde görüldüğünü müşahede ettim. MHP ülke bazında başarılı olmasına ve anket şirketlerini de ters köşe yatırmış olmasına rağmen ilimizde bu kadar başarısız olmasının faturasının daha çok daha çok il ve ilçe teşkilatlarına kesildiğini, bir kesimin de faturayı adaya kestiğini görüyorum. Bilhassa yıllarını ülkücü olarak teşkilatlara vermiş büyüklerimle sohbetlerimde, il ve ilçe teşkilatlarının seçim süreci başlayana kadar sokaklarda kibirli yürümelerini, selam verecek insanları bile cımbızla seçmelerini, teşkilata emek vermiş kişilere bile sert davranıyor olmalarını ve de genel itibariyle güler yüzlü olmamalarını sorun olarak anlatmalarına, hatta seçim sürecinde de tüm halka gidilmeyerek sadece belirli ve partiye zaten destek veren kişilere gidilerek yeterince çalışılmadığının eleştirildiğine şahit oldum. Daha da detaylarını uygun olmayacağından burada ulu orta anlatamayacağım, lakin ülkücü camiada genel eğilimin MHP Kırşehir teşkilatlarında mutlaka revizyon gerektiği yönünde olduğunun çok açık olduğunu belirtmeliyim.  

Türkiye genelinde ise iktidarın popülist tüm Ali Cengiz oyunlarına rağmen milletimizin iktidara adeta sille-i millet ile ikaz verdiğini gördük. AKP bilhassa seçim yasakları başladıktan sonra da kendince kurnazca seçim propagandasına devam etti. Yandaş televizyon kanallarında seçim yasakları varken sözüm ona belgesel adı altında TOGG, SİHA, İHA üzerinden yoğun hizmet propagandası yapmakla kalmadılar Anneler Gününe ilişkin reklam filmlerinde dahi yok şehir hastaneleri yok KAAN uçakları v.s. üzerinden senaryolar oluşturarak halka yoğun propaganda yapmaya devam ettiler.

AKP, seçim sürecinde dini yoğun olarak kullanmaya kalkmasına, seccade üzerinden muhalefete linç kampanyası yapmasına, Ayasofya üzerinden ‘ince’ mesajlar vermek istemesine rağmen dahi halkın iradesini din ile dahi konsolide edememiştir. Bu da Türk Milletinin takdire şayan güçlü iradesinin bir örneği olarak siyasi tarihimizin kayıtlarına geçmiştir. Ancak neticede, ilk turda kazanılamasa da millet teveccühünün yine de Cumhur İttifakında olduğu görüldü. Bunda diğer ittifaktaki HDP/PKK faktörü çok etkili olmuş, milliyetçi kesim ağırlıklı olarak her şeye rağmen Cumhur İttifakına yönelmiştir.

Seçimin ikinci tura kalması ile AKP’nin tüm bu kurnazlıklarına rağmen milletimizin etki altında kalmadığını, iktidara ciddi bir ikaz verdiğini gördük. AKP’nin ise ağırlıklı olarak ekonomik sorunlar, yani gerek hayat pahalılığı, enflasyon ve ciddi geçim sıkıntısı nedenleriyle gerekse de Hizbullah iltisaklı olduğu iddia edilen Hüda Par ile ittifak nedeniyle yüzde 35 civarı oy oranında kalarak ağır darbe aldığını gördük. Zira AKP’nin oyu 2015 yılında yüzde 49’larda, 2018 yılında yüzde 42’lerdeydi. Düşüş, oy kaybı oldukça yüksek. Aynı düşüş Kırşehir özelinde de var. Şimdiden, yani daha seçim sonuçlarının dumanı halen üzerindeyken Cumhur ve Millet İttifakı 28 Mayıs’ta yapılması planlanan ikinci tur için kolları sıvadılar. Bu noktada seçimin bir diğer kazananı, kilit ismi ön plana çıkmaktadır, o da ATA İttifakının Cumhurbaşkanı adayı Sayın Sinan Oğan’dır.

Sayın Sinan Oğan’ın seçimlerden iyi bir sonuç ile çıkması milliyetçi cenah için sürpriz olmamıştır. Seçim öncesi Kırşehir Baro odasında avukat arkadaşlarla seçim değerlendirmesi yaparken üstüne basa basa şunu söyledim; “Seçimde Sinan Oğan belirleyici olacak, zira ne domuz bağı ne de Kandil dağı diyen, iki tarafa dayatmaya kabul etmeyen dikkate değer bir milliyetçi blok var.” Bu konuşma esnasında pek çok avukat arkadaş da oyunu Sinan Oğan’a vereceğini açıklarken ittifak bloklarındaki arkadaşlara bunları görmelerini, iyi okumalarını söyledim. Ancak bazı arkadaşlar Sinan Oğan faktörünü maalesef küçümsediler, tıpkı ittifaklar gibi, tıpkı “onun adını bile anmaya gerek yok” diyecek kadar hataya duçar olan Sayın Erdoğan gibi! Oysa ki daha şimdiden ittifak ileri gelenler Sayın Sinan Oğan’ın etrafında el ovuşturmaya başladılar. Sayın Oğan’ın şartları açıktır, her ne kadar bu şartları nedeniyle bazı çevreler onu linç etmeye kalksa da en başından beri gayet açık olmuştur; terörle mesafe istemektedir, sığınmacıların derhal gönderilmesini istemektedir, bakanlıklar istemektedir. Elbette haklı, milliyetçi cenahın lehine talepleri olmadan ne diye ittifakları ihya edecek ki?

Değinilmeden geçilmeyecek diğer bir nokta ise, kim ne derse desin, bu seçimde Millet İttifakı da başarısız olmuştur. Daha önceki yazılarımda sıkça değindiğim gibi gerek araya mesafe koyamadığı HDP/PKK faktörü, gerekse Sayın Meral Akşener’in masa dağıtıp geri dönmesi başta olmak üzere seçim sürecini iyi yönetemeyen Millet İttifakı bunun bedelini sandıkta ödemiş, Meclis’te sadece 210’larda milletvekili çıkararak güdük kalmış, ikinci turda 320’nin üzerinde milletvekili çıkaran Cumhur İttifakı adayı Sayın Erdoğan’ın elini güçlendirmiştir. Millet İttifakının Kandil’den gelen destek açıklamalarına sert bir reddiye verememesi, hatta içten içe onay dahi vermiş olma ihtimali de sandığa yansımış, tepki kendisini düşük oylarla belli etmiştir. Hiçbir hükmü olmayan 0.1-0.5’lik DEVA, Gelecek gibi partilerin ise CHP listelerinden hayatlarında göremeyecekleri kadar vekil çıkarmış olmaları ise CHP’nin atiye ertelenmiş kendi iç hesaplaşması başlığı olarak beklemektedir. Yapılan hesaplarda bu küçük partilerin AKP’den oy getirmedikleri, Millet İttifakına katkılarının neredeyse sıfıra yakın olduğu anlaşılıyor.

Muharrem İnce vakası ise Millet İttifakı için çok büyük yaradır. Zira Sayın İnce’ye yapılan komplonun FETÖ tezgâhı olduğu yönünde güçlü emareler vardır. Eğer FETÖ bunu Millet İttifakı lehine yaptıysa, Millet İttifakı da işine geldiğini düşündüğü bu kirli tezgâhı ellerini ovuşturarak izlediyse ikinci turda oylarını daha da kaybedeceklerini bilmelidirler. Muharrem İnce’ye yapılan adi FETÖ komplosu Millet İttifakına fayda getirmemiş, bilakis ağır zarar vermiş, daha da verecektir.

Türk milliyetçiler ikinci turda şunu da okuyacaklardır. Cumhur İttifakında tartışmalı ortak Hüda Par sadece 4 milletvekili çıkarmıştır. Millet İttifakının gizli ortağı denilen HDP ise 60’ın üzerinde vekil çıkarmıştır. Elbette 4 vekilli terör iltisaklı denilen bir ortak, 60 küsur vekilli terör iltisaklı denilen bir ortaktan çok daha tolere ve kontrol edilebilir bir seçenek olarak yeğlenebilecektir. Cumhur İttifakı her ne kadar en baştan beri maalesef tabiri caizse Sayın Sinan Oğan’ı adam yerine koymadıysa da onunla anlaşması daha kolay olabilecektir. MHP’nin de orada olması nedeniyle Sayın Oğan’ın terörle mesafe talebi iş birliğinde bir engel olamayacaksa da AKP’nin sahip çıktığı sığınmacılar konusu ile Sayın Oğan’ın talep ettiği bakanlıklar konuları müzakerenin en sıkıntılı başlıkları olabilecektir. Neticede seçim sürecinde Millet İttifakının ekonomik sorunları ve zamları işaret ederek “patates soğan güle güle Erdoğan” sloganı ile yürüttüğü propagandası sandıkta karşılık bulamamış, milletimiz adeta “patates soğan bi daha Erdoğan” diyerek adeta ekonomik sorunlar aşılır yeter ki beka ve istikrar sorunu yaşanmasın demiştir. Hülasa, siyaset bilimi uzmanı olmaya gerek yoktur, zira mevcut tüm verilere göre 2. Turun galibi yine Sayın Erdoğan olacak gibi gözükmektedir!