Son yıllarda maalesef her şey bozuldu ayağa düştü.

Hak etmedikleri makamlara gelenler, ne oldum delisi olanlar öyle çoğaldı ki!..

Haksızlık ve hukuksuzluk ayyuka çıktı, layık olmadıkları halde öyle makamlarda oturanlar var ki sormayın gitsin!

Her türlü fırıldaklığı yaparak, abidik gubidik işler çevirerek bir yerlere gelenler bulundukları ortamı kısa sürede kokutmaya başlarlar, ama olan o şahsa değil, bulundukları kurumlara oluyor maalesef…

Bilmem anlatmama gerek var mı bir adam olma hikâyesi var. Hikâyeyi bilmeyen var mıdır? Hani bir adam oğluna hep “sen adam olamazsın” dermiş, oğlu da “ileride göreceksin nasıl bir adam olduğu mu sana göstereceğim” dermiş babasına.

Aradan yıllar geçer delikanlı okur ve bir ile vali olur ve vali olduğu gün yardımcısına emir verir babasının ismini vererek; “git falan köyde bir adam var, onu alın getirin!” der.

Emir demiri keser misali valinin yardımcısı valinin babasının yanına gider. Garip adam tarlada çalışıyor kan revan içinde.

“Seni Vali çağırıyor! Oraya götüreceğiz!” derler.

Adam kabul etmez, “Ya benim valiyle ne işim var?” diyerek ayağını direr ve gitmez.

Vali Yardımcısı, Vali’ye çıkar, “Efendim getiremedik, gelmedi” der.

Bunun üzerine Vali sinirlenir ve “gidin alın, getirin!” talimatı verir.

Bunun üzerine adamı apar topar alıp getirirler, Vali’nin karşısına çıkarırlar.

Babasını makamına getiren Vali babasına “Baba; bak bana adam olamazsın diyordun, bak ben Vali oldum” der.

“Oğlum ben sana vali olamazsın demedim ki, adam olamazsın dedim, adam olsaydın babanı ayağına getirmezdin” der, oğluna…

İşte adamlık ayrı şey, makam, mevkii sahibi olmak ayrı şey.

Sistem toplumu tam da "adam olamayanlar” haline getirmek için çalışıyor.

Bu durum toplumun adeta genetiğine işlemiş. Çocuklara genelde şu soru sorulur:

“Söyle bakalım büyüyünce ne olacaksın?”

“Doktor olacağım. Öğretmen olacağım. Mühendis olacağım. Futbolcu olacağım” gibi cevaplar genelde beğenilir. Çünkü o meslekler toplumda seçkin mesleklerdir, iyi para kazandıran mesleklerdir. Ayrıca o meslekleri kazanabilmek için çok çalışmak icap etmektedir. Demek ki bu çocuk zeki ve çalışkan bir çocuktur.

Kısacası çocuklardan istediğimiz "adam olmak" olmalı değil mi?

"İyi bir insan, olsun da mesleğinin ne olması o kadar da önemli değil” bilincinde olmamız gerekmiyor mu?

Eğitim sistemimiz iyi insan yetiştirmek üzere çalışmıyor maalesef. Böyle olunca da bencil, sevgi ve saygıdan yoksun, ukala bir topluma dönüşüyoruz.

Çocuklarımız doktor oluyor, öğretmen oluyor, futbolcu oluyor, siyasetçi oluyor, vali oluyor ama adam olamıyor.

Okullarda çocuklarımız daha iyi okullar kazansın, daha iyi meslekler edinsin, ülkenin gelişimine, ekonomisine katkı sunsun diye bir öğretime tabi tutuluyor. Daha iyi insan olsun, daha iyi evlat olsun, daha iyi eş olsun, daha iyi vatandaş olsun, daha iyi kul olsun diye bir eğitime tabi tutulmuyor.

Yani "vali olsun da adam olup olmaması önemli değil" anlayışı ile bir eğitim veriliyor ne acı ki!

Örf, anane, geleneklerimiz ve dini değerlerimiz mi, boş verin gitsin!

Paradan, mevki ve makamdan daha önemli olan saygı, yardımlaşma, erdem ve dürüstlük gibi "ahlaki değerler" yok olmakla karşı karşıya.

Artık toplumda dürüstlük, erdem, cömertlik gibi ahlaki değerlere sahip insanlar "anormal tipler" gibi algılanmaya başlandı.

Helal kazanmayı bilmeyen, haramdan geçinmeyi ilke edinmiş nice haramzadeler görüyoruz toplumda!

Hırsızlığı, yüzsüzlüğü ele almış bu zavallılar toplumun kendisine söylediklerini duymazdan gelerek hasbelkader bir yerlere gelmeyi sanki kendisi hak etmiş, o makama layık bir adammış gibi görüyor.

Oysa onları şöyle bir çevresine sorsanız, ya da cemâziyelevvelini ortaya dökseniz ne pislikler içinde olduklarını görürsünüz.

Yılların onurlu, şerefli kurumlarına zarar verdiklerinden bihaber olanlar, haksız kazançla eli kirlenince şişenler memlekette ne yazık ki her geçen artıyor!..

Bazen düşünüyor ve üzülüyorsunuz Ahiler, evliyalar ve ozanlar diyarı Kırşehir bu adam olmayanlarla yönetilecekse vay halimize ki vay halimize!

Hiçbir yerde itibar görmeyen, makam ve mevkii sahibi olamayanlar Kırşehir’de el üstünde tutuluyor ne acı ki…

Bizim ekmeğimizden mi, suyumuzda mı bilmem ama burada bu tür adam olmayanlara itibar gösteriliyor.

Neden oluyor, niçin oluyor kafa yoruyorum bazen, karakterden, mayadan diyorum başka bir şey bulamıyorum.

Her iktidar döneminde bunları gördüğümüz için artık kanıksıyor, normal karşılıyoruz adam olmayan, ciğeri beş para etmeyenler el üstünde tutuluyor, göremeyecekleri makam ve mevkiiye Kırşehir’de kolayca ulaşabiliyorlar.

Bu nedenle siyaset makamı güven vermiyor, itibar görmüyor.

Gerçekten adam olmak ayrı bir şeydir.

Adamlık güzel bir makamda güzel bir ortamda olup ta her türlü imkâna sahip olup, kimseye hor bakmayan makamı, mevkii büyüdükçe küçülen kişide olması gereken vasıftır.

En çok ihtiyacımız olan, öz kültürümüze, öz değerlerimize dönmektir.

Çağdaş dünyanın bize dayattığı tüketim kültürü, bizi mutlu etmiyor edemez de zaten, bizi mutlu edecek şey insanı insan olduğu için sevmektir.

Yukarıdaki hikâyeyi neden yazdım şimdi ona gelmek istiyorum.

Ülkemiz ve Kırşehirimizin çeşitli kademelerinde görev yapanları görünce bu hikâye aklıma geldi.

Adam olmak insan olduğunu unutmamak ve karşındakinin de bir insan olduğunu aklından çıkarmamak gerekir.

Karşındakinin yerine kendini koyabiliyorsan adam oluyor ve kendine yakıştırmadığın sözleri başkasına da söylemiyorsan bir anlamın var, yoksa beğenmediğinden farkın kalmıyor hayatta.

Bırakalım ülkemizi yönetenlerin makam hırsı için ülke insanına verdiği zararları da yeniden Kırşehirimize dönelim.

Kırşehir’de birileri hasbelkader bir kurumun başına getiriliyor, kendisini dev aynasında görüyor, çevresindeki insanları kırıp döküyor.

Kendi ekibini kurmak için insanları oradan oraya sürüyor, yandaşlarına, kendi adamlarına (adam olmasa da önemli değil) makam ve mevkii veriyor, müdür, amir, şef yapıyor!

Sanki o makamlar insanlara baki imiş gibi…

Bu durum Kırşehir’de çok… Say say bitmez…

Kısaca siyasetin girmediği yer kalmadı. Böyle olunca da kurumlar siyasallaştı, gelen insanlar oraları babalarının çiftliği gibi kullanmaya başladı, hala da bu kısır döndü sürüp gidiyor.

Biter mi bu durum? Bitmez!

Bu saltanat sürer mi? Sürer!

Çünkü o makamlara adam gibi adamları değil de “sırf benim adamım olsun da, isterse çamurdan olsun!” mantığıyla hareket eden adam olmayanlar olduğu sürece artarak devam eder.

Kadrolaşma, kadrolaşma!.. Benim adamım, benim adamım…

Dedim ya siyasallaştı maalesef kurumlar!

Bazı kurumlar personel alımı için ilana çıkıyor, alacağı ve daha önce belirlenen kişinin sadece adı ve soyadı geçmiyorsa yapacak ne var ki!..

Kırşehir gibi küçük bir ilde görünen ayak oyunları, dedikodular her geçen gün artıyorsa, büyük illerdeki dönen dolapları ve ayak oyunlarını tahmin etmek bile mümkün değil.

Evet, özetle Kırşehir’i yönetenler keyifli ve mutlu ise, bulundukları makamları babalarının çiftliği gibi kullanıyorsa, “ben ne yapıyorsam doğru!” diyorsa vay halimize vay!

Ne yapalım adam olmayan, makam ve mevkii sahiplerinin at oynattığı bir yerden hizmet, ya da bir ilden gelişmeyi kim nasıl bekler ki?

Böyle gelmiş, böyle gider mantığı olduğu sürece de değişmezlik devam edip gider. Değişen sadece iktidarlar ve siyasi partiler olur.

Gerisi mi tencere dibin kara, seni benden kara!