Hızlandırılmış seçimler biter-bitmez, ardından bu durum ana muhalefette öyle bir hortum yarattı ki; muhalefet partilerin üzerine yağan toz duman bir türlü dinmedi. Dineceği de yok.

Hızlandırılmış seçimler biter-bitmez, ardından bu durum ana muhalefette öyle bir hortum yarattı ki; muhalefet partilerin üzerine yağan toz duman bir türlü dinmedi. Dineceği de yok.
Partiler arası kurulan ittifaklar sonucu, CHP uzun bir aradan sonra Kırşehir’de iki vekilden birini aldı. Böylece Kırşehir CHP’li vekili ile Meclis’te sesini duyurabilecek. Bu durum, kentin sorunlarını farklı bakış açılarıyla meclis çatısı altına taşınarak çözümü konusunda katkı sunulması yönünde Kırşehir adına olumlu bir kazanımdır.
Seçimden önce, strateji belirleyip parlamenter sistemi savunan irili ufaklı partilerin meclise girmesi konusunda başrol oynayan ve neredeyse bunu başaran CHP, seçim gecesinden itibaren ne yazık ki kendi söküğünü dikemez hale geldi.
Yıllarca aynı çatı altında siyaset yapan Kılıçdaroğlu ve İnce, seçim döneminde gösterdikleri birliktelikten yaratılan sinerjiyi, seçim gecesinden itibaren yok etmeyi tercih ettiler.
CHP Seçmeni, bu birlik ve beraberlikten çok hoşnuttu. Mutluydu, umutluydu.
Ancak, ne CHP Genel Merkezi, ne de İnce, o seçim gecesi bir arada değildiler. Seçimin devamında, görülmek istenen ve özlenen o birlik beraberliğe ‘’ne oldu?’’ soruları, seçmenlerini çok yalnız bıraktı. Seçim zamanı görüldüğü üzere, seçmen hem Kılıçdaroğlu’nu, hem de İnce’yi seviyordu. Ama o gecenin liderler ayrışması, aynı partiye mensup seçmeni dahi ayrıştırdı. Kimi İnceci, kimi Kılıçdaroğlu’cu olmak durumuna itildi.
Bu asırlık çınarın aktörleri, birlik- beraberlik içinde önce seçim sonuçlarını değerlendirip, sonra da “yerelde nasıl başarılı oluruz?” sorusuna yanıt arayacaklarına, kurultay kılıçları çekilmeye başlandı. Sanki, seçmenin tek derdi, genel başkanlık koltuğunda kimin oturacağıymış gibi.
CHP’de ivedi bir biçimde yapılması gereken Genel başkanlık koltuğu sorununu çözmekmiş ki, sonuçlar dahi değerlendirilmeden, üzülen, ağlayan seçmenin göz yaşlarını öfke ateşine çevirmeyi başardılar. Bu konuda çok başarılı olduklarının da hakkını teslim etmek gerekiyor.
Genel başkanın kim olduğunun seçmen açısından çok önemli olduğunu düşünmüyorum. Aksine, bir partinin yetkili organlarında bulunan her bireyin, en az genel başkan sorumluluğu ve duyarlılığında davranmasını tercih ediyorum. Ne yazık ki, genel başkanlık koltuğunda gözü olanlar için, bu koltuğun çok büyük bir önemi olduğunu görebiliyorum.
Sen genel başkan ol da ne olursa olsun azizim; halk bahane, seçmen bahane. Partinin sıradan bir neferi olacaksın da, ne olacak? Genel bakan olmalısın! Bir genel başkan ol, o koltuğa kendini bir at, gerisi boş. Devlet memuru misali, koltuk artık garanti. Oradan kalkarsan da enayisin. Olaylar halen sıcağı sıcağınayken, oradan vazgeçersen de enayisin.
CHP’de, bana göre yersiz, zamansız, gereksiz gelişmelerle seçmenini dağıtan, korkutan, umutsuzlaştıran, güvensizleştiren, ateşi sürekli bir biçimde beslenen kurultay tartışmalarının içinde, birinin yandaşı değilseniz, yani birinin değirmenine su taşıma derdiniz yoksa, konuyu yazıp uzatmanın, ne ülkeye, ne demokrasiye hiçbir yararı yoktur. Çünkü sorun, genel başkanlık sorunu değil sadece, bütün yetkileri elinde toplayan yönetimlerin, yani oturanın kalkmamak için yaslandığı tüzüklerin, yönetmeliklerin değişmesinden söz eden yok. Yine de, İçimden bir ses diyor ki, bunları da değiştirirse her şeye rağmen Kılıçdaroğlu değiştirir ve gönlü rahat bir şekilde koltuğu bırakır.
Bir de İyi Partimiz var bizim, seçimlere giremeyerek nerdeyse Kırşehir gibi demokrasi gazisi oluyordu.
Neyse ki olmadı. İyi Partinin Genel Başkanı Meral Akşener; bazı partililerin hoş olmayan yorumlarına kızdı, aslında gururu incindi. Birde nahoş bulduğu yorumlara yol arkadaşlarının ses çıkarmayışı da olayın tuzu-biberi oldu. Gelinen noktada Meral Akşener kurultay çağrısı yaptı. Genel başkanlığa aday olmayacağını ve bu konudaki tüm ısrarlara rağmen geri adım atmayacak gibide görünüyor. İyi Partililer, Akşener’i ikna eder mi, etmez mi bilmiyorum. Ama Meral Hanım, bir kadının siyasetteki bütün engellemelere rağmen, nasıl diz çökmediğini gösteren harika bir kadın lider örneğidir. Şayet vaz geçerse, bir daha bir kadın, bu kurtlar sofrasında liderliğe soyunma cesaretini kendinde zor bulur.
Meral Akşener’in salt bu sebepten bile olsa, genel başkanlıktan vazgeçme şansı da yoktur.