Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bütçe görüşmeleri sırasında, iktidar ve muhalefet partilerine mensup milletvekilleri zaman zaman sert tartışmalara giriyor ve adeta tekmeler, tokatlar, küfürler havada uçuşuyor.
Hatta bazılarının ağzından “Eşek gibi anırıyorsun” sözü çıkıyor ve “Anıran senin baban” sözleriyle cevap veren milletvekilleri görülüyor!
Görüyor musunuz Meclis’te bizleri yöneten siyasetçilerin düştüğü duruma. İnsanlık, hoşgörü ve saygınlık kalmamış, adeta ayağa düşmüş!
Hatırlıyorum da yıllar önce, partiler ve onların liderleri birbirlerini eleştirirken bakın ne demişlerdi:
“Alkışlar bize, oylar başkalarına”, “Ortanın solu, Moskova’nın yolu”, “Ülkeyi savaşa sokmadım, ama sizleri de babasız bırakmadım”, “Dün dündür bugün bugündür”, “Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz”, “Çankaya’nın şişmanı”, “Yollar yürümekle aşınmaz”, “Hükümetin başı”, “Toprak işleyenin su kullananın”, “Bu düzen değişmeli”, “Komünistler Moskova’ya”, “Devlet için kurşun atan da, yiyen de şereflidir”, “Siz onu küçük Turgut’a anlatın”…
Devlet adamı merhum Süleyman Demirel ile karşılaştığınız zaman ” Nasılsınız” diye sormuyor, “Eyi misiniz ” diyordu. Sonra yanıtı beklemeden kendi eklerdi: “Eyisiniz, eyi!”
Türk siyaseti içinde bulunduğu zamanlarda hükümetlere en sert muhalefet yapan politikacıların başında gelen, Kırşehirli hemşehrimiz Osman Bölükbaşı ne güzel tespitlerde bulunurdu:
“Memuru süslü avrat, zengini hayırsız evlat, siyasetçiyi kuru inat batırır.”
İşte bu söylemler demokrasimizin rekabet koşulları içinde bugüne kadar etkilerini sürdürdü.
Bugün böyle mi?
Dün beraber politika yaptıkları, hatta aynı kulvarda yürüdükleri yol arkadaşlarını yerden yere vurup, hatta hırsızlıkla suçlayanları görüyoruz.
Ben şahsen Kırşehirli hemşehrimiz Osman Bölükbaşı’ndan Süleyman Demirel’e, Bülent Ecevit’ten Turgut Özal’a bugünleri yaşamış ve yazmış bir gazeteci olarak politikacıların nice açıklamalarına ve demeçlerine tanıklık ettim.
Meclis’te son yaşananlar önce Büyük Meclisi’ni açan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve diğer silah arkadaşlarını rencide etmekte, bu Mecliste memleketine, ülkesine hizmetler yapmış diğer devlet adamı nice politikacılarımızın kemiklerini sızlatmaktadır.
Politikada en ağır ve en çok eleştirileri Kırşehirli hemşehrimiz Osman Bölükbaşı yapardı. Ama kimsenin de haysiyet ve şerefine dil uzatmazdı. Politikada ne yazık ki en çok ihanete uğrayan da yine Bölükbaşı olmuştu.
Bölükbaşı’nın partisi Kırşehir’de her seçimde oyları silip süpürüyor, diğer partilere nal toplamak kalıyordu.
Bölükbaşı bir gün Kapucu Meydan’ında konuşuyor, Kırşehirliler coşuyor ve orada yanı başındaki milletvekili adayı birisinin elini kaldırıyor ve yemin ettiriyor. Bu milletvekili adayı da elini kaldırarak Kırşehirlilerin huzurunda “Ey Kırşehirliler, ey sevgili hemşehrilerim beni milletvekili seçerseniz sizlere hizmet edeceğim. Başka partiye geçmeyeceğim, geçersem avradım boş olsun” diyordu.
Sonra bu milletvekili Adnan Menderes’in Demokrat Parti’sine geçiyordu!
Zamanın Başbakanı Süleyman Demirel eski Cacabey Meydanı’nda bir traktör römorkunun üzerinde konuşuyor. Bir grup solcu Eğitim Enstitüsü öğrencisi “Vali istifa” diye slogan atmaya başlıyor.
Süleyman Demirel “Tamam gençler mesajınızı aldım” sözlerinden sonra, miting bitince valiliği ziyaret ediyordu.
Halkın tepkisini alan Başbakan Demirel mitingin ardından gençlerin protesto ettiği Vali Mehmet Emin Dündar’ı ziyaret ediyor, Kırşehir’in meseleleri ile bilgi alıyor ve Kırşehir’den ayrılıyordu.
Hatta o Vali gazetemiz “Kırşehir Çiğdem”in işyeri ruhsatını da imzalamıştı.
Gençler Vali’ye neden istifa çağrısında bulundu, anlam veren olmamıştı. Çünkü Vali Mehmet Emin Dündar iyi bir valiydi. Tarafsızdı, kapısı herkese açıktı. Halk adamıydı. Tam bir devlet adamıydı. Uzun yıllar Kırşehir’de valilik görevinde bulundu.
Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit 1980 yılı öncesi bir akşam üzeri Nevşehir’den Kırşehir’e uğradı. Bugünkü Cacabey Meydanı’nın Belediye tarafındaki sökülüp atılan Saat Kulesi’nin altında kısa bir konuşma yaptı.
Türkiye maalesef 1970-80 arasında demokrasiyi bitirdi. Türkiye o yıllarda çatışma içindeydi. Politikayı ne köyler, ne de şehirler tayin ediyordu. Kasaba politikacılarının zihniyeti, kasabalı gençlerin hiddetiyle günden güne artan bir terör yarattı.
Kırşehirliler “Karaoğlan” diyerek karşılamışlardı Ecevit’i.
Eleştirilere gülerek cevap veren Ecevit “Orta’nın solunu bir gün inşa edeceğiz” demişti. Sonra Ecevit geçen yıl yıkılan Belediye ek hizmet binası, yani eski Müstean İş Hanı’ndaki TÖB-DER salonunda toplanan Kırşehirlilere hitap etmişti.
Ecevit dürüst politikacıydı. Şark toplumlarının ihtiyacı olan “bizden biri” tipini getiren bir kişilikti.
Ecevit dürüst bir politikacıydı. ... Bülent Ecevit, kibar üslupla konuşan hatta siyasete “Sayın” kelimesini sokan saygın bir siyasetçiydi.
Bugün şöyle bir etrafa bakınca Türk Siyaseti nereye gidiyor diye sormak lazım değil mi?
Muhalefetsiz iktidar mı olur?
İktidar icraatlar yapacak, muhalefet iyiye iyi, kötüye kötü diyecek.
Her işe “kötü” diyen muhalefet de, her işe “iyi” diyen iktidar da olmaz. Mutlaka ortak bir anlayışta buluşmalıyız, buna mecburuz. Birbirimizi dinleyeceğiz, anlamaya çalışacağız, saygı duyacağız.
Etrafınıza şöyle bir bakın ilişkilerimiz nasıl yozlaşmış. Toplumsal değerlerimizle birlikte kimliklerimiz de silikleşmiş. Çıkar ve menfaat her şeyin önüne geçmiş. Bir anlamda yok olmaya yüz tutmuş.
İşte büyük Atatürk’ün açtığı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaşananlar, öyle gözlemliyorum ki bugünkü gençleri hiç ilgilendirmiyor.
Günümüzdeki gençlerin büyük kısmı kafelerde, ellerinde telefon. Adeta internete mahkum olmuşlar, nasıl bir ortamda nelerle ilgilendiklerini söyler misiniz?
Ellerinde telefon, dünyada ve ülkemizde yaşananlar onlar için ne anlam ifade ediyor ki?
Geçmişi şöyle bir akıl süzgecinden geçirirken Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularına, kurucu iradesine, getirdikleri demokratik ve laik rejime, çağdaş uygarlık düzeyini benimseyen halkına, milliyetlerine ne sözler edildi. Ne çamlar devrildi bilseniz.
Siyaset ve siyasetçileri tanıdıkça, onları gördükçe insan maziye gidiyor böyle.
Dileğimiz temiz siyaset, dürüst siyasetçi…
Siyasette dürüstlük artık erdem sayılıyor.
Dürüst, kirli işlere bulaşmamış ve halkın sevdiği mütevazı insanlar aranıyor.
Peki aranıyor da bulunabiliyor mu acaba?
Maalesef artık hangi siyasi parti olursa olsun bu kriterlere uygun adaylar bulmak çok zor. Gerçi bulunsa da fark etmez çünkü onlara siyasette yer yok!
Siyasette kimler kazanır bilinmez ama dürüst insanların bir bir harcandığı bir ülke hiçbir zaman ilerlemez ve kaybeder, kazananı olmaz!