Kırşehir’de bugünlerde hepimizde yorgunluk, kırgınlık, bitkinlik ve mutsuzluk hâkim. Gelin bugün en sevdiğiniz kişiyi düşünün.

Kırşehir’de bugünlerde hepimizde yorgunluk, kırgınlık, bitkinlik ve mutsuzluk hâkim.
Gelin bugün en sevdiğiniz kişiyi düşünün.
Kimi mi?
Senin en çok sevdiğin kimse o kişiyi.
Hani hep deriz ya “ben en çok onu seviyorum,o benim her şeyim,ben onun için her şeyi yaparım,o olmazsa yaşayamam,onsuz bir anım geçmiyor”…
Bu kişi sevgiliniz, eşiniz, kızınız, oğlunuz, anne babanız, kardeşiniz, iş arkadaşınız, en yakın dostunuz, seni inciten ve de “en kıymetlin” her kimse, işte o.
Dünya da seni en çok mutlu eden, senin en çok mutlu olduğun kişi. O yüzden değil midir ki senin en çok sevdiğinde, seni en çok üzende ve en çok kızdıran da o dur.
İnsan en çok sevdiğine kızarmış, en çok nefret ettiği kişiyi en çok severmiş. Aslında kendisinden en çok nefret ettiği, en çok kırıldığı ve en çokta üzüldüğü kişinin en çok hayatta olmasını istediğimiz kişi olduğunu biliriz. İnsan çok sevdiği kişiye kırılır, gönül koyar,alınganlık gösterir ve küser.
Düşünün bir gün ansızın bir haber alıyorsunuz,hiç ummadığınız bir an ve bir yerde “... Öldü! Yok artık ve bir daha hiç olmayacak.”
Ne bir daha yüzünü görebilecek, ne görüşecek, ne bir daha bu eve gelecek, ne telefon edecek, ne de bir daha karşılaşacaksın onunla!
Artık “. . . . .” Yok! Öldü o...
Hiç olmayacak bir daha…
Bundan sonra, aranızda geçen olayları düşünün..
Hani seni çok inciten, üzen-kızdıran ve “Asla!” dedirten ve birlikte yaşadığınız her anı göz önüne getirin.
Gör bak, her şey sana nasılda bomboş ve anlamsız gelecek..
Ölümün değdiği her şey nasıl silikleşecek, nasıl da kaybolup gidecek bir film şeridi gibi gözünün önünde.
Aniden değişecek her şey !
Hep soracaksın kendine “Neden?” diyeceksin ”Neden kırdım ki onu?” ,”Neden üzdüm ki”,“Şu üç günlük dünyada buna değer miydi?” Kırmak, yıkmak,üzmek...
Yüreğin tarifsiz bir şekilde sızlayacak hep... Aklına her geldiğinde göz yaşı dökeceksin, hayalleri gözlerinin önüne gelecek, mutsuz olacaksın, yıkılacaksın, yüreğin paramparça olacak…
Hep soracaksın kendine “İşte bak dünya bir an! Bir varmış ve bir yokmuş, sanki hiç yaşanmamış”…
Giden asla geri dönmüyor ve insan “keşke”ler ile bir ömür boyu yürek sızılarıyla kalıyor baş başa.
En kötüsü de “Pişman olacaksın ve pişmanlığın hiç bir işe yaramayacak, daha da kötüsü bunu öğrendiğinde pişmanlığın daha da çoğalacak.
İşte böyledir ölüm, ansızın gelir ve hayatları keskin bir bıçak gibi ayırıverir dünyadan...
Ve bizler, hep “ölecek yaşlarda” olduğumuz halde unuturuz ölüm gerçeğini bile bile.
Umursamayız, görmezden gelir, hiç ölmeyecek gibi yaşarız hayatı.
Oysa geçen her yıl, ay, hafta, gün, saat, dakika ve saniye söyler bize hey! Ölüm var diye.
Bir hayal kırıklığıdır aslında ölüm…
Her ölüp giden hep “sırma saçlı-badem gözlü” olur...
Keşke der iç geçiririz hep. Ne olur bu yalan olsun, ne olur bu bir rüya olsun ne olur bu olmasın deriz hep.
Birlikte geçirdiğiniz bir koca ömür ve bir yığın güzellikler sanki bir masalmış gibi gelir göz önüne.
Sanki hiç yaşamamış,sanki hiç olmamış gibi.Yaşadığınız onca şeyler sanki bir yalan gibi gelir.
Şimdi sarıl hem de sımsıkı sarıl o badem gözlü ve sırma saçlına ! Ve bırakma sakın!..
Bak, asla giden geri dönmüyor, zaman akıp gidiyor, hayat kısa “Ölüm var !”
İşte bu, “Ölmeden önce ölmek” yani olmak sırrındandır..
Ve bu nedenle “Her an ölümü hatırlayın!” ilahi emri de bundandır...
Bunu anlar ve bilirsen hiç ama hiç “keşke” demeyeceksin.
Ve en önemlisi; Nasıl yüreğimizi, aklımızı ve düşüncelerimizi hayattayken öldürüp de her şeyimizi sıfırlayacaksak ona karşı.
Nefsimize de böyle yapmalıyız! Sıfırlamalıyız her daim…
Silivermeliyiz tüm arzu ve dayatmalarımızı,ölüm silgisiyle silivermeliyiz hayatta iken bütün bunları...
Ölmeden önce öl ki; Tapma dünya ya, insanlara, paraya pula, makama mevkiye, şan ve şöhrete…
İsteme gelip geçici şeyleri, söyleme yalan ve kötü sözleri,bırak benlik davasını, vazgeç hasetlik yapmaktan ve zulüm etmekten,bırak benlik davasını, kin güdüp nefret etmeyi, incinme,incitme,kırma,yıkma…
Dünya beş para etmez… Yaptıkların ve yapamadıklarınla kalırsın sonunda…