Kırşehir’de hava buz kesiyor. İnsanlar adeta donuyor.

Kırşehir’de hava buz kesiyor. İnsanlar adeta donuyor. Isınmak için biraz doğalgaz ve elektrik yaksa kabarık faturaları nasıl ödeyeceğini hesaplar oldu. Ekonomik sıkıntı içinde kıvır kıvır kıvranıyor. Kırşehir’de esnaf, tüccar günü kurtarmanın peşinde. Kimisi batıyor, kimisi batmanın eşiğinde geleceğinden endişe duyuyor.
Felaket tellallığı yapacak durumum yok. Ülkemizi ve Kırşehirimizi yönetenler de bunun farkında. İnanmayan, ya da benim yanlış düşündüğümü söyleyenler varsa şöyle Kırşehir’in çarşısını, pazarını, esnafını bir ziyaret etsinler ve bu gerçekleri öğrensinler.
Peki durum böyle iken, ülkemiz bir referanduma gidiyor.
Başkanlık sistemi ile, görüş ve tartışmalar giderek hız kazanıyor. Televizyon programlarında, gazetelerde ve toplumun hemen hemen bir çok hareketinde önümüze konulan sistemin doğruluğunu ve yanlışlığını tartışıyor herkes. Ancak çok tedirgin olduğum bir durum var; toplum bu sistemi tartışırken oldukça öfkeli, hoyrat ve bir kutuplaşmanın içerisinde. Bir gerçek var ki; başkanlık sistemi bana göre siyaset üstü bir hal almalıdır. Bireysel tartışmalarımızda, evrensel görüş ve politik bakış açılarımızda sistemin taraf gözetmeksizin tartışılması, bana göre devreye sokulmak istenen sistemin gerçek ve samimiyetini ortaya çıkaracaktır.
İktidarın ve muhalif partilerin televizyon programlarında gerçekleştirdiği “HAYIR” ve “EVET” eklemindeki bu koyu tartışma, bizi yönetenlerin aralarındaki bir hesaplaşma, siyasal başarı/sızlık, gücü ortaya koyma yarışına dönüşmüştür. Siz “HAYIR” diyorsanız CHP'li, “EVET” diyorsanız AKP'li oluveriyorsunuz, etiketleniyorsunuz bir anda.
Bu durum gösteriyor ki, hala sistemin niçin getirildiği, sistemin neye ihtiyaç duyduğu, kimlerin getirdiği, sistemi kimlerin istemediği ve böyle bir sistemin nasıl sonuçlar getireceği konusunda inanın kimsenin bilgisi yok. Alakasız, seviyesiz, bağlantısız, bilgi zeminine oturtulmamış bir toplum ile düşünün bir dönüşüme giriyorsunuz. Bu zayıflığın getirdiği tehlike ile fikirsel olarak, adeta toplumsal ve ulusal bir kumarı oynuyoruz.
Önemi var bu ülkenin, bu ülkenin bir tarihi var, bu ülkenin yitip giden değerleri ve bu ülkenin bugüne sürüklediği siyasal bir tehlike durumu var. Ülkenin iç gerçeklerini bilmeden, anlamadan. Bugün bu ülkeyi yönetenlerin nerden, nasıl, niçin geldiklerini bilmeden bir sistemi tartışmak, sistemin başarısı adına zeminsiz bir mücadele vermek, yahut sistemin yanlışlığını iddia varsayımları; kalıpsaldır, ezberedir, siyasallaşmadır, vatanı zora sokmadır. Oysa ben hep şundan yanayım, kim olursa olsun, nereli olursa olsun, nereden olursa olsun, kimi ve neyi savunursa savunsun halkımdır, toplumumdur, ülkemdir. Bu gerçeği inkâr edemezsiniz ancak ardınızda gerçeklerinizi, aklınızı, yaşam koşullarınızı geride bırakıp ezbere bir şeyi isteyemez, talep edemez, savunamazsınız. Kandırılırsınız, avunursunuz, çoraklaşırsınız, yenilir, sakatlaşırsınız.
Bugün ben başkanlık sistemine “HAYIR” derken, bu fikri gücümü CHP'den almıyorum elbette. Yine “HAYIR” diyen Saadet Partisi'nden de almıyorum. Zira siz de bugün “EVET” derken gücünüzü AKP'den, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den almamalısınız. Böyle bir kararda kişi gücünü, ülkesinden alır, bayrağından alır, şehitlerinden alır, milli değerlerinden alır, daha da önemlisi Mustafa Kemal Atatürk'ün ve silah arkadaşlarının Türkiye Cumhuriyeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi adı altında yokluklar içinde inşa ettiği ve bugün bu inşayı tasfiye etmek isteyenlere karşı vatan evladı gibi durmaktan almalısınız. Almalısınız ki, bilmelisiniz vatanın kıymetini.
Açıkçası ben bugün ki parlamenter sistemin sorunlu bir sistem olduğunu düşünmüyorum. Sorun parlamentonun içindeki zihniyetlerdir. Makamcı vekiller, ihaleci başkanlar, torpilci dayılar, PKK'lı, FETÖ’cü işbirlikçi siyasiler, Amerikan uşağı politikacılar, taklacı danışmanlar, paracı bürokratlar.. Kısaca zihniyeti ve zaafı çürük idare ve yöneticilerdir. Bizim sorunumuz bu. Keyfe keder yasa değiştiricilerin ortaya çıkardığı yönetim bozukluğunun nedeni cumhuriyet sistemine, parlamenter sistemine dayatılamaz. Bize özgürlüğü, bağımsızlığı, kardeşliği, çoğulculuğu sunan sistemimizin suyu çıkmadı ki, başkanlık sistemine '' “EVET” diyelim.
Başkanlık sistemine “EVET” derseniz, “terör biter, ekonomi düzelir, tek başlılık olur” diyenler madem ki böyle bir güce sahip, referandumun yapılması düşünülen Nisan ayına henüz daha çok var, bitirin terörü, düzeltin ekonomiyi, düzenleyin istihdamı, ülkeye fabrikalar inşaa edin, işsizliği çözün, ihalecileri ve FETÖ’cüleri içeri atın, yasacı vekilleri meclisten atın, faili meçhul cinayetleri çözün, göçmenleri sınır dışı edin, İncirlik Üssü işgalini ortadan kaldırın, Kıbrıs'ı geri alın, IŞID belasını kökünden temizleyin, basına özgürlük tanıyın, haksız yere makamlara getirdiklerinizi görevlerinden alın; “EVET” demez isem namerdim.
Benim “HAYIR”ım ülkem için, vatanım için, şehitlerimiz için, halkımız için.
Benim “HAYIR”ım daha güçlü bir Türkiye için, gelecek için, yarınlar için.
Benim “HAYIR”ım bu ülkeden Amerikan menşeli siyaset ve politikalar kovulsun diye.
Evimin önünü, ülkenin topraklarını ve karanlıkları süpürmek için “HAYIR” diyorum.
Hiç bir siyasal unsura aldanmadan.