1950’li yıllar…
Kapıcı Camii karşısındaki bugün Ticaret ve Sanayi Odası olan binanın olduğu yerde Şehir Çarşısı bulunuyordu. Çarşı’nın içinde lokanta, kahvehane, ayakkabı, mest lâstik satan, sobacı, olukçu, manav, nalbant, kalaycı gibi dükkânlar bulunuyordu.
O yıllarda nalbant Sağır Akif Usta diye birisi çok güzel nalbantlık yaparmış. Hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk Kırşehir Milletvekili Müfit Hoca’nın atını da çok nallamış.
Sağır Akif Usta at nallarken bir mıha, bir nala vururken adeta müzik sesi çıkarırmıştı.
Bir söz vardır. Bir mıh bir nalı kurtarır. Bir nal bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit bir orduyu, bir ordu bir ülkeyi kurtarır hesabı…
Müfit Hoca Kırşehir’de avukatlık yaparken, Yenice Mahalle’de oturuyormuş. Kendisine ait çok güzel süslü, tek atlı bir faytonu varmış. Adliyeye de bu faytonla gidip gelirmiş.
Adliye de yıkılıp Kız Meslek Lisesi yapılan,, şimdi yeniden yıkılmış ve bugün otopark olan eski Hükümet Caddesi’ndeki Hükümet Konağı’ndaymış.
Daha sonra ilerleyen yıllarda Müfit Hoca’nın oğlu Sahir Kurutluoğlu CHP’den dışarıdan Adalet Bakanlığına getirilince, Ankara Caddesi’ndeki eski Adliye Binasını yaptırmıştı.
Sahir Kurtluoğlu yine bir başka CHP hükümetinde de İçişleri Bakanlığına getirilince bu defa da yıkılmış olan eski hükümet binasını Kırşehir’e kazandırmıştı.
İşte bu da bir Kırşehir evladıydı. Kendisi Bakan yapılınca ilk işi “Memleketime ne hizmet getirir, hangi yatırımı kazandırırım” olmuştu. 
O gün ki iyi niyet ve düşüncelerle yaptırılan o tarihi Hükümet Konağımızı önce “yenisi yapacağız” diyerek yerle bir ettiler, temelini attılar, yapımını başlattılar, milyonlarca lirayı temele gömdüler. Sonra ne olduysa oldu, şimdi de bu devasa binayı öğrenci binası yapılmasına izin vererek, Kırşehirlilere ihanet ettiler!..
İktidar partisinin milletvekili ve yöneticileri ilçelere bile Hükümet Konağı yapılırken, neden Kırşehir’e yapılmasının önüne geçtiklerinin hesabını kendilerine hiç soruyorlar mı?
Ya da hiç mi diğer illere gidip, oradaki Hükümet Konaklarını görmüyorlar?
Neden Kırşehirlilerin görüş ve düşüncelerini dinlemiyorlar?
Kırşehir şu an kaderine terk edilmiş, sırtından hançerlenmiş gibi, kendisine uzanacak bir yardım eli bekliyor.
İşte Kırşehir Emniyet Müdürlüğü de şehir dışına taşındı. Bu bina ne olacak? 
Burası da mı diğer resmi binalar gibi kaderine terk edilecek, ya da öğrenci yurduna dönüştürülecek?
Sizin anlayacağınız Ankara Caddesi sizlere ömür oldu!
Bu konuda daha önce ben ve gazetemiz yazarları çok şeyler yazdılar, söylediler. Hükümet Konağı başta olmak üzere Kırşehir’in sorunlarının giderek arttığını ifade ettiler. Ama ne yazık ki bu sorunların üzerine gidecek ve çözecek kararlı kimseyi de bulamadılar.
Evet, Müfit Hoca’nın faytonundan esinlenerek, atını nasıl Sağır Akif’e nallattığını anlatırken, oğlu Sahir Kurutluoğlu da bakanlık yaptığı yıllara geçtim ve onun Kırşehir’e getirdiği hizmetleri de yazmadan edemedim. 
Müfit Hoca, Atatürk’le birlikte hareket eden büyük bir din âlimiydi aynı zamanda.
Ama bildiğimiz kadarıyla Müfit Hoca’nın cebi yokmuştu. Hiç eli cebine gitmezmişti. 
Nalbant Sağır Akif Usta’ya atına kaç kez nal çaktırmıştı, hiçbirisinin parasını vermemiş. 
Bu anlatılanları ben “Ahi baba” Mustafa Karagüllü’den dinlemiştim. 
Yenice Mahalle’deki evinden çıkıp Adliye’ye giderken Sağır Akif Usta faytonun önüne geçer ve atı durdurur. Sağır olduğu için kim bilir Müfit Hoca’nın da sağır olduğunu düşünüp, el-kol işaretleriyle atını nallattığını ve nal parasını vermesini istermiş.
Müfit Hoca da oturduğu faytondan el-kol işaretleriyle “Söz Akif Usta, akşam dönüşte vereceğim” dermiş.
Bu defa da Sağır Akif, akşam faytonun önüne geçer, atı durdurur, yine el-kol işaretleri yaparmış.
Müfit Hoca bu defa da “Sabah vereceğim nal paranı!” der yine atlatırmış nalbant Sağır Akif Usta’yı…
İşte o günlerden bu günlere 1950’li yıllarda bırakın Kırşehir’de hiçbir ulaşım aracının bulunmadığı devirde faytonlar en güzel ulaşım aracıymıştı.
Şimdi ne fayton kaldı, ne de nalbant Sağır Akif Ustalar…