Geçen haftaki yazıda genel bir değerlendirme girizgâhı sonrasında AKP ile ittifak halinde olmanın MHP’ye neden ve nasıl ararlar verdiği ve dahi halen verebileceği üzerine kritik yapmaya başlamıştık. İktidarda olan partiler devletin tüm imkânlarını ellerinde tutmaları ve de iktidar partili olan herkesin sütten çıkmış ak kaşık olamayacakları gerçeği neticesinde kamuoyu sıkça rant, yolsuzluk, hırsızlık, haksız menfaat gibi skandallara şahit olabilmektedir. Hatta iktidarlar kimi zaman ekonomik ve siyasi hata ve başarısızlıklar nedeniyle ülkede sıkıntılı dönemler yaşanmasının da müsebbibi olabilmektedirler.  İşte demokrasilerin bir sonucu olarak bu durumlarda ‘muhalefet’ devreye girerek, aksayan yönleri eleştirerek ve kamuoyunda tartışmaya açarak bir tür otokontrol mekanizması ile iktidarlara çeki düzen verebilmelidirler.

Oysa MHP, Cumhur İttifakının bir ortağı olarak kendisini adeta her şart ve durumlarda AKP’nin yılmaz savunucusu addetmekte, AKP yönelik her muhalif söylem ve eylemde kendisini tereddütsüz ortaya atmaktadır. Bu hem demokrasinin muhalefet enstrümanının işlemesini engellemekte, hem de MHP’nin özünde ve esasında bir muhalefet partisi olmasına rağmen muhalefet karşıtı bir muhalefet partisi durumunu statikleştirmektedir. AKP bir iktidar partisi olması nedeniyle başarısızlıklarının hesabını seçimlerde demokrasinin bir sonucu olarak vermek durumundayken MHP, AKP’yi koşulsuz savunarak onun tüm hata ve başarısızlıklarını üstlenmiş olması nedeniyle seçimlerde hesap vermek zorunda kalabilecektir.

Geçen yazıda bu durumu nesnel bir argümanla izah edebilmek için yolsuzluk ve hırsızlıklar şaibelerinin ayyuka çıktığı 17-25 Aralık olayları üzerinden örnekleme yapmaya başlamıştık. Kaldığımız yerden devam edelim. Türkiye’nin yaşadığı o dehşet 17-25 Aralık olayları sonradan anlaşıldığı üzere her ne kadar temelinde hain FETÖ kumpası olsa da hain FETÖ’ye onca açıkları ve kozları veren bizatihi AKP’nin hırsızlık şaibeli kimi bakanları olmamış mıdır? AKP’li Ali İhsan Yavuz’un ifade tarzıyla söylemek gerekirse “17-25 Aralık’ta hiçbir şey olmadıysa bile bir şeyler olmuştur” şüphesi toplumdan bugün bile maalesef halen tamamen izole edilememiş gibi gözükmektedir. Bu olaylar üzerindeki sis perdeleri AKP’nin halen iktidar olması nedeniyle bugün halen tam olarak aralanmış değildir. Günümüzde de kimi rant ve yolsuzluk iddiaları basına düştüğünde AKP’nin iktidar olanakları nedeniyle üstü bir şekilde örtülüyor şüphesi kamu oyunda muhalif partilerce beslenmektedir. MHP’nin AKP’ye karşı tüm eleştirilerde susmak zorunda kalması, hatta bir de üstüne eleştirenlere karşı AKP’yi en üst perdeden ateşlice savunması gelecekte AKP’nin iktidarı kaybetmesi ihtimalinde pek çok hukuksuzluklarının detayları ile ortaya çıkması durumunda MHP’yi gerek ülkücü tabanda gerekse Türk Milleti karşısında içinden çıkılmaz bir durumda bırakabilecektir. MHP genel merkezi geleceği dönük stratejik yol haritasını da her zaman masada tutmak zorunda, beraber yol yürüdüğü ortağının başına açabileceği işleri hesaba katmak zorundadır.

MHP’nin her şart ve koşulda kendisini AKP’yi savunma mecburiyetinde hissetmesi ister istemez partiyi trajikomik durumlara düşürmekte, millet nezdinde eleştirilere muhatap olmasına neden olmaktadır. Bunun en bariz örneği ise geçen haftalarda AKP ile HDP arasındaki görüşme sonrası yaşanan tartışmalar nedeniyle MHP’nin çelişik ve zor durumda kalması olmuştur. Hatırlarsanız MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’ye 9 Şubat 2021’deki bir konuşmada, “CHP’nin HDP ile görüşmesi demek PKK’yla teması demektir” demişti. Hatta o konuşmada CHP ile HDP’nin görüşmesine inanılmaz sert bir eleştiri getirmişti, bakın neler demişti:

“CHP’nin HDP ile görüşmesi demek PKK’yla teması demektir. Zillet ittifakının görünmeyen ortakları PKK’dır, FETÖ’dür, Sorosdur, rant ve faiz lobisidir. CHP Genel Başkanı son günlerde paniğe kapılmış ve su kaynatmıştır. Üslubu HDP’li bir bölücünün üslubuyla iyice aynılaşmıştır. Buradan baktığımızda CHP ile HDP’yi ayırt etmekte zorlandığımızı, devamlı birbirlerine karıştırdığımızı özellikle ve altını çizerek ifade etmek istiyorum.”

Geçtiğimiz haftalardaki AKP ile HDP’nin görüşmesi üzerine ‘doğal’ olarak gözler hemen Sayın Bahçeli’ye çevrildi ancak alınan cevap şuydu:

“AK Parti heyetinin Anayasa değişikliğini görüşmek için Meclis’te grubu bulunan siyasi partileri ziyaret etmesi son derece DOĞAL ve DOĞRU bir adımdır. Görüşüldüğüne değil, çözümün nasıl olduğuna bakıyoruz.”

Sayın Devlet Bahçeli, gelebilecek muhtemel eleştirilere set çekebilmek adına konuşmasına HDP’ye bakış açılarının değişmediğini de eklemek durumunda kalmıştır ancak ortadaki aşikâr çelişik durum yine de maalesef MHP’yi çok zor durumda bırakmaktan kurtaramamış, Cumhur İttifakını savunmak adına önümüzdeki seçimlerde ciddi baraj endişesi yaşayan ülkücü camiaya ve MHP’ye yine çok ağır tahribatlar vermiştir. Son örnekte AKP genel başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın bir zamanlar darbeci, katil ve daha ne ağır sözler söylediği Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi ile Katar’da samimi pozlar vermesi tartışmalara neden olmuştur. Hatırlarsanız daha birkaç ay önceye kadar dahi CHP’yi darbeci Sisi ile samimi olmakla suçluyorlardı. Oysa şimdi AKP’ni kendisi “Sisi ile yeni bir başlangıç neden olmasın?” deyiverdi.

AKP’nin bu alıştığımız ‘U’ dönüşleri ayrı bir siyasal değerlendirme yazısı konusu, ben burada sözü yine yazının konusu nedeniyle Sayın Bahçeli’ye bağlamak istiyorum. Sayın Bahçeli de Erdoğan’ın evvelki Sisi hakkındaki sözlerini onaylar, bu konuda o da CHP’ye yüklenirdi. Ancak Sayın Bahçeli’nin Sayın Erdoğan ile Sisi’nin Katar’daki samimi pozları sonrası tıpkı AKP-HDP görüşmesinde olduğu gibi bunu da “doğal ve doğru” bulduğunu açıklaması, hatta bir an evvel Essad ile de görüşülsün demesi ülkücü camiada endişelere neden oldu. O da, acaba AKP açılım süreci başlatır da İmralı ile görüşmeye kalkarsa bunu da “doğal ve doğru” bulup bulmayacağı endişesi oldu. Bunun en büyük dayanağı ise 2019 yılındaki İstanbul seçimleridir. Hatırlarsanız o dönemde terörist başı APO’nun mektubu ortaya bomba gibi düşmüş, AKP’nin İstanbul seçimlerinde cani APO’yu dahi kirli pazarlılar sonucu kullanmaya kalktığı tartışılmıştı. Asıl bomba ise Sayın Bahçeli’nin o mektubu adeta onaylayan tavrı olmuştu.  MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, cani Apo’nun HDP'ye yönelik "İstanbul seçimlerinde tarafsız kalma" çağrısını ülkücü camiada bile Apo’nun seçimlerde AKP tarafından istismar edilmesini adeta onayladığı şeklinde yorumlanması nedeniyle tepkiyle karşılanan şu sözleri ile yorumlamıştı:

“Terörist başı anlaşılan odur ki, HDP'nin istismarına müdahale etmek, hatta önüne geçmek maksadıyla tarafsızlık çağrısı yapmıştır.”

AKP bir iktidar partisidir, elbette 20 yılın hataları, günahları olacaktır. Gelecek her muhalefet eleştirisine cevap yetiştirmek, her muhalif parti ile karşı karşıya gelmek MHP’nin ana misyonu olmamalıdır. İttifak olmak tek vücut olmak, birleşmek değildir. MHP özünde ve esasında bir muhalefet partisidir. HDP ile yakınlaşma emareleri veren, yeniden açılım ifadelerini yine kullanmaya başlayan AKP’nin MHP’yi her an yüz üstü bırakma ihtimali de göz önünde olmalıdır. AKP’nin sırf iktidarı kaybetmemek için her yolu mubah görme anlayışı ile hareket etme ihtimali MHP’yi uçuruma sürükleyebilecektir. Tüm bunlara da, Cumhur İttifakını desteklemeseler de, gönülleri halen MHP’de olan milyonlarca ülkücü Türk Milliyetçisi razı olmayacaktır. MHP, Cumhur İttifakının gerektirdiği misyon ile kendi tarihinin ve ideolojisinin gerektirdiği misyonu birbirine karıştırmadan, özünü muhafaza ederek, geleceğin her türlü olası ihtimallerini göz önünde tutarak hareket etmek zorundadır. Bu hem bir Milliyetçilik misyonlu bir parti olmasının hem de kendisine gönül vermiş milyonlarca ülkücünün beklenti ve umutlarını karşılayabilme misyonunun tarihsel ve zorunlu bir neticesidir. Cumhur İttifakı bugün var yarın yoktur, ancak bugün ittifak adına yapılabilecek her yanlış gelecekte önüne kayıtları ile birlikte serilebilecektir. Tıpkı ne yaparsa yapsın çözüm sürecinde AKP’nin her yaptığının önüne yumruk gibi bugün iniyor olması gibi. Zira insanlar unutsa da, TARİH ASLA UNUTMAZ, KAYDEDER! Dün olduğu gibi bugün her yaşananlar da yarınlar için ebediyen kaydolmaktadır.