MHP’de ortalık toz duman. Genel Başkan ayağını diretiyor, “kongre yok!” diyor, parti içinde yıllarını ülkücü camiaya ve partiye adayan dürüst insanlar MHP’nin bir türlü iktidara gelememesini içine sindiremeyerek Genel Başkan Devlet Bahçeli’ye bayrak açarak kongre yapılmasını istiyor.

MHP’de ortalık toz duman.
Genel Başkan ayağını diretiyor, “kongre yok!” diyor, parti içinde yıllarını ülkücü camiaya ve partiye adayan dürüst insanlar MHP’nin bir türlü iktidara gelememesini içine sindiremeyerek Genel Başkan Devlet Bahçeli’ye bayrak açarak kongre yapılmasını istiyor.
15 Mayıs’ta mahkeme tarafından kongre kararının alınmasının ardından MHP Genel Başkanlığına adı geçen adaylar Kırşehir’e de gelerek partililere hitap ederek, destek istediler, yapacaklarını ve yapılması gerekenleri anlattılar.
Kırşehir’deki ülkücüler MHP’deki kan değişikliğin artık kaçınılmaz olduğunu belirtirlerken, Kırşehir’deki delegeler ne yapıyor, ne düşünüyorlar bilmiyorum. Ama gördüğüm ve bildiğim eğer 15 Mayıs’ta kongre olur ve tüzükte değişikliğe gidilirse genel başkanın yapılacak ilk kurultayda değişeceği yönündedir.
Ama bu da olmayabilir. Delegeler ne derse o olur. Bu karara ne genel başkanlar, ne de genel başkan adayları bir şey diyebilir.
Ülkücü camia mahkemenin geçenlerde verdiği karar ile az da olsa mutlu olmuşa benziyor, en azından ilk adım olumlu çıktı peki ya sonrası?
Gelin önce mahkeme ne karar verdi onu bir irdeleyelim. "Davanın kabulü ile olağanüstü kongre çağrısı yapmak üzere 3 üyenin görevlendirilmesi talebinin kabulü ile açılış ve yoklama kongre divan heyetinin seçimi, saygı duruşu ve İstiklal Marşı okunması, MHP’nin tüzüğünün 63. Maddesinin 4. Fıkrasının bu toplantılarda büyük kongre delegelerinin en az 20'de 1'inin teklifi ile gündemdeki sıranın değiştirilmesi veya bir konunun gündeme alınması talep edilebilir olağanüstü toplantılarda genel başkan merkez yönetim kurulu ve merkez yönetim disiplin kurulu seçimi yapılabilir. …” şeklinde açıklama yapıldı.
Tüzük değişikliği olmadan seçim yapılamayacağı çok açık peki bunun için şart ne? 1200 olan delege sayısının 20’de 1’i yanı 60 kişinin teklif vermesi yeterli gözüküyor.
Bu sayı tabiî ki bulunabilecek bir sayı burada sorun yok.
Sorun kurultay tam olarak yapılacak mı? Yani muhaliflerin ve genel olarak ülkücü camianın istediği şekilde tam bir genel kurul yapılıp yapılamayacağı.
Yapıldığını farz edelim; muhalifler ayrı ayrı mı aday olacaklar, yoksa tek aday üzerinden Devlet Bahçeli’ye karşı birlikte mi hareket edilecek?
Son dakika da neler olacak ?
Tek aday üzerinde anlaşma olursa bu isim kim olacak?
Kongrede kavga gürültü patırtı olacak mı? (kesin olur), adaylar kongre salonuna alınacak mı, alınmazsa neler olacak,güvenlik sağlanacak mı, zaaflar olacak mı,Ülkücü camia da kongreye katılım ne kadar olacak.?...
Camia şu anda bu ve buna benzer bir çok soru ile karşı karşıya. AKP döneminden bu yana neredeyse tüm seçimleri kaybetmiş bir liderin hala bu partinin başında olması gerçekten gülünç ve vurdumduymazlıktan başka bir şey değil.
Bu ancak geri kalmış demokrasilerde rastlanılacak bir olay.
Oysa ki ileri demokrasilerde bir seçim kaybeden neredeyse siyaseti bırakıyor.
Bazı siyasiler seçim mağlubiyetleri sonrası aktif siyaseti bıraktılar daha doğrusu ülke siyasetinden silinip gittiler ama en azından o siyasilerin arkasından iyi şeyler konuşulabiliyor.
Koltuğa oturan asla kalkmıyor kalkmak istemiyor saltanat bu kadar değerli.!
Devlet Bahçeli tam bir devlet adamı, iyi bir insan, iyi adam olmak farklı şey iyi genel başkan olmak ayrı şey.
Bahçeli iyi bir siyaset adamı değil.
Neden mi?
Partide tabandan tavana seni istemeyen bir çoğunluk varsa ve sen bundan hoşnut değilsen yapılacak iki yöntem var! Birincisi olağan üstü kurultaya gidersin, ikincisi siyaseti bırakır milletin gözünde yücelir belki de ikinci “başbuğ” olursun.
Bu iki şıkkı da istemeyen bir başkan var karşımızda ve haliyle bu durum daha da çıkılmaz bir hal alıyor.
Bu yüzden sen iyi bir siyasetçi değilsin. Hafızalarımızda hep iyi, dürüst, namuslu bir insan olarak kalacaksın.
Aslında Ülkücü Hareket’i mahkeme kararları ile kurultaya götürmek bu camianın bir ayıbıdır. Çünkü yukarıda da zikrettik istenilmiyorsan ya rüştünü ispat etme yolunu seçer güven tazelersin, ya da çeker gidersin. Sen ikisini de yapmazsan mahkeme bunu yapar yaptı da…
Daha önceki yazımda da belirtmiştim MHP’deki en büyük sorun Parti Genel Başkan ve merkez idaresinin siyasî yetersizliğinin her geçen gün artarak devam etmesi idi.
Sadece bu kadar mı?
Elbette hayır değil.
Halk artık ideoloji partilerine çok sıcak bakmıyor bakmayacak ta.
Son 40 yıllık siyasi tarihimize bakacak olursak ideoloji partileri hiç iktidar olamadığını net bir şekilde göreceksiniz.
Umuyorum Pazar günü her şey yolunda geçer ve MHP yeni başkanını seçer veya seçecek neticeye ulaşır.
Yoksa yapılacak ilk seçimde MHP de HDP gibi baraj altında kalacaktır. Yine de bize düşen ülkemiz adına hayırlı olanı talep etmektir.
Rahmetli Alparslan Türkeş’in bir sözü ile bitirelim.
“Türk töresinin bir diğer şartı da haddini bilmektir. Haddim bilmek... Ne kendinizi dev aynasında göreceksiniz. Herkese yukarıdan bakacaksınız, ne de kendinizi aşağıdan göreceksiniz, aşağıdan bakacaksınız. Diğer bir şart, toplum uğrunda her çeşit fedakârlığı yapmaktır. Millete hizmet yolunda şahsi menfaatlerden, şahsi zevklerden feragattir. Vazgeçmektir.”